Biz bir kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm projesine, sosyal konut projesine değil yine halkın sürgünü ile sonuçlanacak lüks bir inşaat projesine karşı çıktık, itiraz ettik.“Okmeydanı’nı Şanzelize yapacağız” diyerek duyurulan proje; Havada dönen restoranları, helikopter pistleri, çatısında havuzları, Kulaksız’dan Kasımpaşa’ya geçince yat limanları ve beş yıldızlı otelleri ile bölgemizin ekonomik, kültürel, sosyal gerçekleriyle örtüşmeyen yerinde dönüşüm projesi değil lüks bir konut projesi idi. Okmeydanı’nda doğmuş, büyümüş ve sürekli halkın içinde olmuş biri olarak bu projenin siyasi görüş fark etmeksizin, tüm Okmeydanı halkının sürgün planları olduğunu, sonunda Sulukule gibi depreme dayanıklı lüks konutların olacağı ama içinde 50 yıldır yaşayan halkın olmayacağını, o süreçte belediyenin imza talebini çok büyük çoğunlukla reddeden Okmeydanı halkı ile anlamış olduk. Yani Okmeydanı’nda, halkla birlikte karşı çıktığımız proje bir ‘Kentsel Dönüşüm’ projesi değil, Giresunlu, Sivaslı, Rizeli, Antalyalı, Erzincanlı, AK Parti’li, CHP’li fark etmeksizin bölge halkına anlatılmadan Fransa’nın en lüks inşaat fuarında müteahhitlere, sermayedarlara tanıtılan lüks bir konut projesiydi. Bazı vatandaşlarımız tarafından da açılan davalar sonucunda proje yargı tarafından oy birliği ile iptal edildi. Yeni dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı da bizleri haklı çıkarır şekilde, o dönemin tüm Okmeydanı Projesi’ni, Şanzelize Projesi’ni rafa kaldırmış, sahip çıkmamış ve kadük bırakmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde 12.01.2012 tarihli 4.birleşimde (resmi tutanaklar ile sabittir) dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı’na “Sayın Beyoğlu Belediye Başkanı şimdi kürsüye çıkıp daireye daire vereceğim derse, resmi tutanaklara bu beyanı geçirirse hep birlikte oy birliği ile geçirelim” diye çağrıda bulunduk. Ancak dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı bu çağrımıza kulak vermedi, resmi tutanaklara geçecek bu beyanı kürsüde dile getirmedi. Bizler de CHP grubu olarak İBB Meclisinde de Okmeydanı Planlarına destek vermedik, itiraz ettik. Dolayısıyla biz bir kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm projesine, sosyal konut projesine değil yine halkın sürgünü ile sonuçlanacak lüks bir inşaat projesine karşı çıktık, itiraz ettik. Bölge halkının gerçeğini yansıtmadığı, dostluk, akrabalık, komşuluk ilişkilerini yok saydığı, esnafları, kiracıları, dernekleri, spor kulüplerini görmezden geldiği, adeta üzerinde hayat olmamış, yaşanmışlıklar olmamış boş bir araziyi dönüştürme mantığıyla yapılmış bu projeyi; halkın ileri dönük mülkiyet hakkını tehlikede gördüğümüz, halkın mutluluğu ile sonuçlanmış tek bir dönüşüm projesi yapmamış oldukları için, CHP’nin 2012 yılındaki Beyoğlu meclis grubu ile dava ettik. Bazı vatandaşlarımız tarafından da açılan davalar sonucunda proje yargı tarafından oy birliği ile iptal edildi. Yeni dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı da bizleri haklı çıkarır şekilde, o dönemin tüm Okmeydanı Projesi’ni, Şanzelize Projesi’ni rafa kaldırmış, sahip çıkmamış ve kadük bırakmıştır. Dolayısıyla Beyoğlu’ndaki beceriksiz yönetimler Okmeydanı’na 10 yıllık bir zaman kaybı yaşatmıştır. Asıl sorgulanması gereken CHP’nin; yoksul halkın toprağına, iki göz odasına sahip çıkmak için mahkemeye niye gittiği değil; planları, projeleri yapanların niye şeffaf, kapsayıcı, katılımcı, uzlaşmacı bir anlayışla planları, projeleri yapmadıkları, dönüşüm adı altında Sulukule ve benzeri onlarca proje ile halkı topraklarından, yaşam alanlarından niye sürdükleri ve halkın güvenini niye yitirdikleridir.
Okmeydanı; Şanzelize değil, sosyal konut olmalı
Okmeydanı’nda karşı çıktığımız bir ‘Kentsel Dönüşüm’ projesi değil, bölge halkına dahi anlatılmadan Fransa’nın en lüks inşaat fuarında müteahhitlere, sermayedarlara tanıtılan ve adına “Şanzelize” dedikleri lüks bir konut projesiydi.
Güvenli konutlarda yaşamak, her insan için temel bir haktır. Depremin öldürmediğini, kural ve yönetmeliklere aykırı inşa edilen, denetlenmeyen konutların öldürdüğünü biliyoruz. Hükümetlerin buradaki en önemli görevi, depreme hazırlık yapmak, tüm konutları denetlemek, usulsüzlüklere izin vermemek ve vatandaşın güvenli konutlarda yaşamasını temin etmektir.
Ancak görüyoruz ki AKP hükümetinin önceliği insanların güvenli konutlarda yaşamasını temin etmek değil; çıkardığı imar afları ile kuralsız, yönetmeliklere aykırı inşa edilen konutları yasallaştırmak olmuştur. Bunun acı sonuçlarını da hepimiz yaşıyoruz, yaşayacağız.
Siyasette algıdan başka bir şey öncelemeyen AK Parti kadrolarının, Maraş depremlerinde beceriksizliklerinin üzerini örtecek bir düşman yaratması gerekmiştir. Bunun için de kentsel dönüşüme karşı çıktığını iddia ettikleri CHP’yi hedef yapmaya çalışmışlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman yerinde dönüşümün, halkın mülkiyet hakkını güvence altına alan kentsel dönüşümün karşısında olmamıştır. Aksine halkın barınma hakkını güvence altına alan, cefasını çektikleri toprakların sefasını sürmelerini sağlayacak projelerin yanında, destekçisi olmuştur.
Bizler, Sulukule Dönüşüm Projesi gibi, bir kültürü, bir mahalleyi yok eden, on yıllardır o toprakların çamurunu, tozunu yutan yerel halkı atadan kalma topraklarından, iki göz odasından Taşoluğa sürgün eden projelerin karşısında, halkın mülkiyet hakkının yanında olduk. Sulukule, Dönüşüm Projesi ile dönüştü, depreme dayanıklı villalar oldu, peki içinde kim ya da kimler oturuyor? On yıllardır orada yaşayan Roman vatandaşlarımız, dönüşümden sonra orada mı oturuyor? Tabii ki hayır. Oranın cefasını çekenler dönüşüm adı altında sürüldü, bir avuç ayrıcalıklı grup şimdi villaların sefasını sürüyor. Roman vatandaşlarımız tel örgülerin, yüksek site duvarlarının, güvenlik bariyerlerinin diğer tarafından, dışarıdan sürüldükleri toprakları sadece seyredebiliyor. Aynı şekilde Tarlabaşı Projesi, aynı şekilde Ayazma Projesi ile tarumar ettikleri, sürgün ettikleri yoksul yaşamlar üzerinden lüks yaşamlara konutlar satıp para kazandılar.
Yaşanan deprem ise yoksul halkın sürgüne değil, dönüşümden sonra dairemi alabilir miyim endişesine değil, gönül rahatlığıyla anahtarını vereceği, tüm haklarının korunacağı yerinde dönüşüm projelerine acil ihtiyacı olduğunu göstermiştir.
Okmeydanı sürecine gelirsek; 2012 yılında, planların Beyoğlu Belediye Meclisi’ne getirileceği bilgisini aldığımızda, belediyeden incelemek üzere planları talep ettik ancak alamadık. Bunun üzerine Beyoğlu Belediyesi önünde basın açıklaması yapıp, “Planları incelemek üzere tarafımıza verin, planlardan bölge halkının, STK’ların, siyasi partilerin haberi yok. Yüz bin kişiyi ilgilendiren planları kimden, niye saklıyorsunuz, kuracağımız komisyonla inceleyip fikirlerimizi sizinle paylaşalım ve bir ay sonraki mecliste davulla zurnayla birlikte geçirelim.” dedik ancak belediye planları vermediği gibi, o ayki meclis gündemine alıp bizim muhalefet şerhimiz ile oy çokluğu ile geçirdi.