OHAL bugünlerin ilk adımı mıydı?

Abone Ol
Ne yazık ki, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkan fırsat, daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve daha çok adalet sağlanmak için değil tek adamlık, otoriterlik inşası için kullanıldı.

Loading...

İki gün önce 20 Temmuz’du. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilan edilişinin yıldönümü idi. OHAL gibi 15 Temmuz’un üzerinden 6 yılı aşkın bir zaman geçti. Aradan geçen zamana rağmen o gece ve o geceye gelen süreçte ne olduğu tam olarak aydınlatılabilmiş değil. Hatta darbe girişimini aydınlatmak için kurulan komisyonun raporu bile ortada yok. Yani resmi olarak yayınlanmış değil. Şuradan başlayalım; siyasetin siyaset dışı yollarla tasfiye edilmesi demokrasi adına kabul edilebilir değildir. Bu açıdan 15 Temmuz kanlı darbe birimi failinden bağımsız olarak siyaseti tasfiye amaçlı bir girişimdir. Bu açıdan en eksik demokrasi bile darbeden çok daha iyidir. Çünkü eksik demokrasilerde imkanlarınız sınırlı olsa da eleştirinizi ifade edebilme ve demokrasi alanının genişletme için mücadele şansına sahipsiniz. Ama darbede bu şansınız bile olmuyor. Bir vatandaş olarak gerek mesleki gerekse bireysel çabamız Türkiye’nin demokratik, farklılıklarımızla eşit olduğumuz, çoğulcu bir hukuk devleti için oldu. Bunu hem kendimiz hem çocuklarımız hem de tüm Türkiye için istedik, istemeye devam ediyoruz. Bunun için yazıyoruz, bunun için konuşuyoruz. Unutmayalım ki, darbe girişimi başarılı olsaydı, şu an yapabildiğimiz pek şeyi yapma imkanımız da olmayacaktı. Onun için darbe değil daha çok demokrasi, onun için daha çok özgürlük, onun için daha çok eşitlik, onun için daha çok adalet. Aradan geçen 6 yılı aşkın zamanda açılan davaları, yapılan yargılamaları, yargılananları, ceza alanları bir bütün olarak değerlendirince ne yazık ki 15 Temmuz hala aydınlatılabilmiş değil. Her alanda örgütlenmiş bir yapının siyaset ayağının ortaya çıkarılması başta olmak üzere TBMM’de kurulan Darbe Araştırma Komisyonu Raporu’nun resmi olarak yayınlanmaması bile, darbe girişimi üzerinde görüneni aşan bir sır perdesinin varlığını gösteriyor. Yine muhalefet partilerinin bu perdeyi aralamak için verdiği soruşturma önergelerinin, komisyon taleplerinin Meclis’te AK Parti ve MHP oyları ile reddedilmesi ile bu perde arasında doğrudan bir bağ olduğunu söylüyor bize. İKTİDARIN TEMEL HATASI Tam bu noktada siyasi iktidar darbeye karşı en büyük hatayı muhalefeti sürecin dışına itmesi oldu. Sonuç olarak darbe girişimi sadece siyasi iktidarı değil tüm siyasi aktörleri hedef almıştır. Kabul edelim ki, 15 Temmuz darbe girişimi, demokrasi için demokrasinin demokratikleştirilmesi için bir fırsattı. Yapılması gereken tek şey ortaya çıkan siyasi ve sosyal imkanları doğru okumak ve 15 Temmuz’a kadar gelen süreçten ders çıkarmaktı. Yani yapılması gereken siyasi iktidarın tıpkı Yenikapı’da ortaya “çıkarmak” istediği gibi bir ruhu ortaya çıkarmak ve darbe girişimin arkasında olan tüm odakları ortak bir çabayla ortaya çıkarmak olmalıydı. Siyasi iktidar bunu yapmadığı gibi 20 Nisan’da OHAL ilan ederek, Gezi’den itibaren siyasi iktidara eleştirel duran tüm isimleri ve kurumları; gözaltına alarak tutuklayarak, ceza vererek, kapatarak, kayyum atayarak etkisiz hale getirmeyi önceledi. Açıkçası bunda başarılı oldu da. Peki aradan geçen 6 yılda sonuç ne? Sonuç: Türkiye her alanda kaybetti. Önce ilan edilen OHAL’i, Türk Tipi Alaturka Başkanlık Sistemine geçişin yolunu açan Anayasa Referandumu izledi. Tartışmalı bir referandumdum ile hayattan geçen yeni sistemin aradan geçen 4 yılda Türkiye’yi getirdiği durumu hepimiz biliyoruz. Ekonomi başta olmak üzere yere alanda Türkiye irtifa kaybetti. Ne yazık ki, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkan fırsat, daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve daha çok adalet sağlanmak için değil tek adamlık, otoriterlik yolu tercih edildi. Ve artık biliyoruz ki darbe girişimi sonrası ilan OHAL, bugüne gelen süreçte iradi bir ilk adımdı. Devamı geldi. Ve o günden itibaren yaşanan sürecin bedelini de AK Partililer, MHP’liler dahil tüm Türkiye olarak ödüyoruz.