Öfke ikinci-el bir duygudur. Hiçbir zaman tek başına meydana gelmez. Fiziksel ya da duygusal acıya doğal ve çoğunlukla otomatik olarak verilen bir tepkidir; zorunlu olarak acının artçısıdır. Bu nedenledir ki araya zaman girip acınız azaldığında öfkeniz de azalır.
Loading...
Öfke aslında bir ikinci-el duygudur; hiçbir zaman tek başına meydana gelmez. Fiziksel ya da duygusal acıya, doğal ve çoğunlukla otomatik olarak verilen bir tepkidir ve zorunlu olarak acının artçılıdır.
Öfke: Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap. (TDK Sözlük)
Kötü ve haksız olduğunu düşündüğünüz bir davranışa maruz kaldığınızda sahip olduğunuz güçlü duygu. (Anger - Oxford Sözlük)
Başa gelen adaletsizlik ya da haksızlık nedeniyle birini incitme ya da kötü davranma isteğine neden olan güçlü duygu. (Anger - Cambridge Sözlük)
Depremin üzerinden 12 gün geçti. Arama kurtarma çalışmaları sonlanmak üzere. Bu satırlar yazılırken medya 38.000 insanımızı kaybettiğimizi duyuruyor. Enkaz kaldırma çalışmaları, kurtarma çalışmalarının aksine, son sürat devam ediyor. Hayat ise bir yerinden kırılmış… Varlığına devam eder gibi görünse de havada asılı kalmış bir su taneciği misali şeffaf, donuk, kıpırtısız... Sokaklarda insanların yüzlerine bakıyorum; derin keder gölgeleriyle kaplı. Dil, iyiden iyiye yetersiz bugünlerde; içimizdekini dışa vurabilmenin yakınından bile geçmiyor.
İçimde günlerdir tuttuğum, azalmasının yararıma olduğunu bildiğim ama istemediğim duygu, öfke. Adaletsizlik hissinin artık dayanılmaz bir noktaya vardığı aşamada içimdeki tüm duygulara baskın gelebilecek kadar şiddetli ve yıkıcı... Ne kendime ne başkalarına zarar vermek istiyorum, ama öfkemin azalmasını da istemiyorum. Nasıl başa çıkılır diye düşünüyor, okuyor, yazıyorum. Onu yararlı hâle getirmek için başka bir kanaldan akıtmam gerek, biliyorum.
Ama nasıl, ne zaman? O zaman geldiğinde bu duygunun şiddeti azalmış olacak, biliyorum. Yapmak istediklerimi yapabilmem için öfkemin azalmasına izin vermemem gerek diye düşünüyorum. Ama bu yıkıcı duyguyla yaşamak çok zor... Arada kalıyorum. Öfke daha dost görünüyor gözüme. Acıya tutunmak istemiyorum. Öfkemle kalmak istiyorum.
Öfke, aciz ve çaresiz hissetmeyle doğrudan ilintili bir duygu… Sizi kurban, dezavantajlı, haksızlığa uğramış pozisyonda yakalıyor. Bu pozisyon bir güçsüzlük, hatta kimilerimiz için bir acizlik temsili. Acıyla bağlantısı da tam olarak bu noktada su yüzüne çıkıyor.
Öfke ikinci-el bir duygudur. Hiçbir zaman tek başına meydana gelmez. Fiziksel ya da duygusal acıya doğal ve çoğunlukla otomatik olarak verilen bir tepkidir; zorunlu olarak acının artçısıdır. Bu nedenledir ki araya zaman girip acınız azaldığında öfkeniz de azalır. Fevri davranışların tetikleyicisidir; zira içten içe bilirsiniz ki acı geçtikçe öfke de geçecektir. Bu nedenle can havliyle saldırma arzusu duyarsınız. Toplumsal düzen, kanunlar, yazılı olan ve olmayan kurallar buna engel olmak üzere vardır ve genellikle yok olmasını istemediğiniz ancak eyleme dönüşemeyen bu duyguyla baş başa kalmanıza neden olurlar.
Bazen acı çekmemek için öfkelenir, acıyı, öfkeye kanalize ederiz. Zira kızgın olmak, acı çekmekten daha iyi hissettirir; kırılganlık ve çaresizlik duygularını kontrol ve güç duygularına dönüştürmemizi sağlar.
Diğer yandan, öfkenin tek kaynağı acı değildir. Öfke, acıyı tetikleyen düşüncelerle birleştiğinde ortaya çıkar. Başka birinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak sizi incitmeye çalıştığını düşünmenizi, bu konudaki varsayımlarınızı, değerlendirmelerinizi ve yorumlarınızı da içerir. Bu anlamda öfke aynı zamanda toplumsal bir duygudur; her zaman öfkenizin yöneltildiği bir hedefiniz vardır. Öfkeyi tetikleyen düşüncelerle birleşen acı duygusu, sizi harekete geçmeye, tehditlerle yüzleşmeye ve size acı verdiğini düşündüğünüz hedefe saldırarak kendinizi savunmaya teşvik eder. Öfke, insanın en temel hayatta kalma motivasyonlarına dokunur ve tam olarak bu nedenle güçlü ve yıkıcıdır.
Öfke ikame bir duygudur.
Bazen acı çekmemek için öfkelenir, acıyı, öfkeye kanalize ederiz. Zira kızgın olmak, acı çekmekten daha iyi hissettirir; kırılganlık ve çaresizlik duygularını kontrol ve güç duygularına dönüştürmemizi sağlar. Acı eylemsiz bir duyguyken, öfke eyleme meyleder. Eylemin öfkeyi dindireceğini düşünürüz. Ancak öfke ve sonrasında yapacaklarınız çoğu zaman acıyı ortadan kaldırmaz, sadece sizi ondan uzaklaştırır.
Bu anlamda öfke, kuvvetli bir dikkat dağıtıcıdır.
Acı öfkeye dönüştüğünde, insan kendine odaklanmayı bırakıp “karşı tarafa” odaklanır. Böylece acı veren gerçek duygularını tanımak ve bunlarla başa çıkmak zorunda kalmaktan geçici olarak korunur. Bunun yerine öfke duyduğu “öteki”nden intikam almanın yollarını arar. Geçici bir süreliğine de olsa kendini savunmasız, çaresiz ya da güçsüz hissettiği gerçeğiyle yüzleşmekten kaçınmış olur.
Ancak bu ağır yüzleşme elzemdir.
Hayatın bir noktasında, er ya da geç, yaşanmak zorundadır.
Son günlerde duyduğum öfke, bunun bir istisnası değil. Bugüne kadar yapabileceklerim varken yapmadığım için, geri durduğum için, meydanı boş bıraktığım için, izin verdiğim için ve sonuç olarak kendimi çaresizce acı çekerken bulduğum için öfkeliyim. Vaka ile savaşmak beyhude… Karanlık, cehalet, kötülük, ahlaksızlık, vicdansızlık insan türünün tarihi kadar eski. 300.000 yıldır varlığını sürdüren ve bu dünyada geçirdiği bu uzun süreyi sadece ve sadece hayatta kalma motivasyonu üzerinden yaptıklarına borçlu olan bir tür, geçmişte ne ise bundan sonra da az çok o olarak kalmaya devam edecek. Öfkemi atfettiğim varlık bu ise, bu öfke o varlığın sorunu olmaktan ziyade benim sorunumdur...
Kendimi çaresiz hissetmeyecek şekilde nasıl konumlanırım? Şu anda baktığım pencereden görebildiğim kadarıyla, sorulması gereken tek soru bu.