Loading...
Öfkeyi ve kaygıyı umuda dönüştürebilmek
Anketlere yansıyan mutsuzluk hâli kültürel simgeler ve medya üzerinden inşa edilen gerçeklikle bağlantısı kopmuş toplumun kendi gücünü Leviathan’a devrettikten sonraki yabancılaşma durumuna benzemektedir.
Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi (TEAM) tarafından yapılmış olan 11-14 Ocak 2023 tarihli Türkiye Temsili isimli son araştırmanın bulgularına göre[1], 2022 ortalarına kadar düzenli düşüş eğiliminde olan Cumhur İttifakı oylarında yeniden bir toparlanma dikkati çekiyor. Kuşkusuz bu toparlanmada iktidarın ağırlık verdiği seçim ekonomisi uygulamalarının payı yüksek olabilir.
Araştırmanın en dikkate değer bulgularından biri özellikle yeni seçmenler arasında “kaygılıyım” (%65,4) ve “öfkeliyim” (%54,4) diyenlerin yüksek oranda olması, muhalefet kanadındaki seçmenlerde bu oranların %70-80’lere ulaşması. Genç ve muhalif seçmen gruplarında umudun ve mutluluğun düşük olmasının nedenlerinden biri yaklaşan seçimlerin toplamı sıfır olan bir oyun olmasıdır. İktidar eliyle bugüne dek beslenen kutuplaşma ortamında kazananın her şeyi aldığı, kaybeden tarafın her şeyi kaybettiği bir seçimin gençleri umutsuzluğa sevk etmesi kaçınılmazdır.
“Seçim sandıktan önce algıda kazanılır” önermesinden hareketle yaygın medya ve sosyal medya üzerinden olası cumhurbaşkanı adaylarına ilişkin olarak yayılan “o kazanır”, “şu kaybeder” yönündeki fısıltı gazetesinin kimlerin işine yaradığını iyi analiz etmek gerekir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi muhalefetin çıkaracağı adayları da dizayn etmeye karar veren iktidarın Ekrem İmamoğlu hakkındaki siyasi yasak ve HDP’nin kapatılması girişimlerinde görüleceği üzere elindeki bazı araçları kullanma eğiliminde olduğu açıktır. Öyle ki seçim tarihinin açıklanmasındaki buyurgan ve muhalefeti yok sayan tutum bir güç gösterisi olarak topluma sunulmakta. Mevcut iktidar, muhalefetin adaylarını oyun dışı bırakma stratejisiyle kendi istediği adaylarla oyun kurmaya çalışmakta. Elinde tuttuğu yasama gücüne dayanarak, seçim öncesinde ittifak içi oyların milletvekili dağılımındaki hesabında yaptığı değişikliklerle muhalefeti parlamento seçimlerinde baskı altında tutmak istemekte.
Sonuçta Althusser’in bahsettiği devletin baskı aygıtlarını (hükümet, kamu idaresi, ordu, polis, mahkemeler, hapishaneler) ve devletin ideolojik aygıtlarını (din, eğitim, aile, hukuk, sendika, medya, kültür) kendi popülist iktidarını pekiştirmek ve sürekliliğini sağlamak için kullanmakta. İktidar elinde tuttuğu bu araçlar vasıtasıyla, kaybetme korkusunu bastırmaya çalışarak, kendisini topluma devasa, “yenilmez” bir güçmüş gibi sunmakta.
Anayasa, yasa ve yargı aracılığıyla gerçekleşen bu güç kullanımında demokratik teamüllerin ötesine geçen ve makuliyet sınırlarını aşmış olan Cumhur İttifakı partileri seçimi kaybetmeleri halinde, seçimin ertesi gün kendi yaptıkları yasaların ve düzenlemelerin kaldırılmasını talep edeceklerinin farkındalar mı acaba? Ya da haddini aşanın zıddına döndüğünün? Seçmenlerin yaşadığı korku, kaygı, öfke, mutsuzluk ve umutsuzluk durumunun kaynağı bu güç gösterisine dayalı –mış gibilerin oluşturduğu simülasyon hâlidir. Anketlere yansıyan mutsuzluk hâli kültürel simgeler ve medya üzerinden inşa edilen gerçeklikle bağlantısı kopmuş toplumun kendi gücünü Leviathan’a devrettikten sonraki yabancılaşma durumuna benzemektedir.
Muhalefet kanadına baktığımızda, 26 Ocak’ta bir araya gelen Altılı Masa liderlerinin yaptıkları ortak açıklamadan Millet İttifakı ismini benimsediklerini anlıyoruz. 30 Ocak 2023 tarihinde açıklanacak Ortak Politikalar Mutabakat Metni bir anlamda seçim sonrasında iş başına gelmeleri halinde Millet İttifakı iktidarının uygulayacağı politika belgesi niteliği taşıyacaktır.
Bu hâliyle bakıldığında, Millet İttifakı seçimlerde sandıktan çıkmamız halinde uygulayacağımız hükümet programımız hazır mesajı vermektedir. Cumhur İttifakı’nın kapalı kapılar ardında aldığı kararların aksine şeffaflık önermektedir. Hükümet programı üzerindeki mutabakat Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretebilecek bir kabine önerisiyle desteklenirse seçmenlerde “adayımız kazanır” algısı güçlenecektir.
Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisini hayata geçirebilmesi için Parlamento’da anayasa değişikliği yapmalarını sağlayacak 360 milletvekili sayısına erişmeleri şarttır. Bu amaçla İttifak’ın liderlerinin ve Altılı Masa’nın bir neferi gibi çalışan Ekrem İmamoğlu’nun alanda halkla buluşması büyük önem taşımaktadır. Millet İttifakı’nın sahiplendiği “milli irade” söyleminin ruhuna uygun olarak küçük-büyük demeden tüm illerde, kutuplaşmaların ötesine geçen kucaklaşmaları kamu gündemine taşıması umutsuzluk duvarında gedik açabilir.
İktidarın seçim sürecini manipüle eden düzenlemeleri Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adaylığını sürece yaymaktaki temkinli yaklaşımını haklı çıkarmakla birlikte, seçimi sürükleyecek lokomotif güç olarak belirlenecek adayın ittifak dışındaki partilerin de destekleyebileceği bir aday olması seçmenlerdeki kaygıları giderebilecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile parlamento seçimlerinin aynı anda yapılacak olması şimdiye dek defalarca yazdığımız “tek tur-tek aday” önermesinin ne kadar yerinde olduğunun altını çizmektedir. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması mevcut iktidarın yaymaya çalıştığı algının güçlenmesine yol açabilir. Her iki seçim konusunda “seçim güvenliğinin” sağlanması, seçmenlerin kullanacakları oyların boşa gitmeyeceği konusunda ikna olmaları sandığa gitme oranını yükseltecek ve kaygı düzeyini düşürecektir.
Seçmenlerin ikna edilmesi konusunda, toplamı sıfır olan oyun yerine “herkesin birlikte kazandığı”, kutuplaştırıcı-düşmanlaştırıcı söylem yerine birleştiriciliğin geçtiği, derin yoksulluğun yerine adalet ve refahın geldiği, gelecek kaygısı yerine güvenin inşa edildiği bir toplum/siyaset formülü etkili olabilir. Millet İttifakı seçmenlerdeki öfke ve kaygıyı umuda dönüştürebildiği ölçüde önümüzdeki seçimlerde başarılı olacaktır.
Kadınların, gençlerin, emeklilerin, işsizlerin, atanamayan öğretmenlerin, yoksulların ve mutluluklarının ellerinden alındığını düşünen diğer tüm grupların veri durumu ve kötü gidişatı değiştirebileceklerine dair bir özgüven ve muhalefetin bu değişimi başaracağı yönünde güven kazanmasıyla mümkündür. Burada önemli olan nokta, seçmenlerin Leviathan’a devrettikleri yetki ve gücün kaynağının aslında kendilerine ait olduğunu ve o gücü kendilerine demokrasi, adalet, eşitlik vaat eden milli iradenin temsilcilerine vermeleri gerektiğini hatırlamalarıdır.
[1] Ulaş Tol, “Muhalefette Henüz Net Bir Seçim Stratejisi Göremiyoruz”, Team Araştırma Genel Direktörü Ulaş Tol ile Röportaj, Naman Bakaç, Perspektif Online, 28 Ocak 2023, Erişim adresi: https://www.perspektif.online/muhalefette-henuz-net-bir-secim-stratejisi-goremiyoruz/