Loading...
İhmalini, ağır kusurlarını asla üstlenmeyen, halkın haklı öfkesine bile onu azarlayarak yanıt veren iktidar, muhalefetin çok bir şey yapmasına gerek kalmadan kendi fotoğrafını kendi kendine oluşturdu.Mesele ekonomik krize, dış güçlere, muhalefete bağlanacak bir mesele de değil, 20 yıldır iktidarda olan bir zihniyet var ortada. Her şeyi kendisiyle başlatan, her şeye muktedir olan ve asla bu gücü, pastayı paylaşmayan bir iktidar. Bugün yaşananların sorumlularını anlatan sayısız örnek var: Depremde yerle bir olan Hatay’ın Büyükşehir Belediye Başkanı'nın kısa bir zaman önce depremle ilgili kente yapmak istedikleriyle ilgili röportajda, Hatay'daki kentsel dönüşüm taleplerinin ilgili bakanlık tarafından nasıl geçiştirildiğini dinliyorsunuz. Veya kolayca ulaşabileceğiniz internette bir videoda, yıllarca toplanan deprem vergilerinin yine betona, yola, köprüye nasıl gömüldüğünü, ama deprem önlemleri için harcanmadığını size eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek anlatabilir. Toplumda yarattığı dayanışma duygusu ile deprem, Millet İttifakı’nın bile yaratmakta güçlük çektiği kitleler arasındaki ortaklaşmayı sağlayabilecek birliği, toplumsalın yeniden dirilişini, iktidarın ise daha da çözülüşünü tetikleyebilir. Bunu gören iktidar, deprem sırasında her şeyi merkezden çözmek ve kimseyi bu sürece dahil etmemek için AFAD üzerinden tüm organizasyonu yapmaya, bütün puanları kendi hanesine yazmaya çalışıyor. Ama bu çaba bırakın puanları toplamayı, daha büyük bir maliyete yol açtı. Milyonlarca insan yardımlara çok geç ulaştı, enkaz altında kalanlar ise depremin çok geniş bir alana yayılması ve devasa boyutu yüzünden büyük oranda çıkarılamadı. Binlerce insan enkazlarda yardım beklerken öldü. İhmalini, ağır kusurlarını asla üstlenmeyen, halkın haklı öfkesine bile onu azarlayarak yanıt veren iktidar, muhalefetin çok bir şey yapmasına gerek kalmadan kendi fotoğrafını kendi kendine oluşturdu. Geldiğimiz nokta, demokratik bir yarış içinde, siyasal rakiplerini sadece birer rakip değil, iktidarını elinden olmaya çalışan "düşmanlar" gibi gören ve kendine biat eden seçmen tabanını da buna ikna etmiş bir siyasal yapıdır. Böyle bir yapıda yanlışları denetleyecek ya da uyaracak hiç kimseyi bulamazsınız. Depremzedeler için bile en gerekli olduğu bir dönemde internet yasaklarıyla sansür yasasını uygulamaya koymaktan çekinmeyen iktidar, depremle birlikte tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan yönetme aczinin, kaybetme korkusuyla iyice tetiklendiğini gösteren sert çıkışlar yapıyor. Muhalefeti böylesine devasa bir felakette kendisiyle hizalanmadığı için yine kriminalize etmeye, sorumluluklarını hatırlatmaktan ve yanlışlarını eleştirmekten uzak bir yere taşımaya çalışıyor. Ancak bu kez Kemal Kılıçdaroğlu’nun sert karşı çıkışıyla her zaman işleyen, yaptıklarını/yapmadıklarını meşrulaştıran “birlik-beraberlik görüntüsü” silahı ters tepti. Bu süreci iyi yöneten, zihin karışıklığından kurtulan ve halka kendini anlatabilen kazanacak. Özellikle birinci turda tek aday, ortak aday formülü muhalefete ezici bir üstünlük sağlayabilir. Ön göremediğimiz olağanüstü hâl uygulamaları vb. ataklarla, şapkadaki yeni “ekonomik” tavşanlarla, dış desteklerle yeniden oyunu kurmaya çalışsa bile Cumhurbaşkanı Erdoğan, hoyratlığıyla dengeyi değiştiremiyor. Küçük ittifak hesapları, sürekli reaktif kampanya dili, kendinden kopanlarla sınırlı hedef kitlesi ve tüm çevresine sinmiş kibirle, 14 Mayıs'ta sandığa gömülme olasılığını hızla artırıyor. Ama en çok milyonlarca yurttaşımıza yeniden sordurduğu “Nerde bu devlet“ sorusuyla…