Kadına karşı şiddetin en çok boşanma aşaması ve boşanan eşler arasında görüldüğü gerçeği ise önüne geçilmesi gereken en elzem konu olarak duruyor. Cezalandırmanın yanı sıra şiddetin önüne geçmek ve önleyici çalışmalar yapmak en önemlisi.Yani durum tespiti yaptıktan ve çözüm istedikten sonra aslında oldukça düzenlenmesi rahat bir husus, yeter ki samimi irade ortaya konulsun. Sürekli seçim öncesi gündeme getirilen, 2018 Cumhurbaşkanlığı ilk 100 günlük eylem planına dahi alınmış olan ancak yüzlerce gün geçmesine karşın çözülmeyip hep bir sonra ki yasama yılına bırakılan süresiz nafaka iyiden iyiye çıkarlar doğrultusunda belli grupların ve siyasilerin ucunu açık bıraktığı bir konu hâlini aldı. Kadına karşı şiddetin en çok boşanma aşaması ve boşanan eşler arasında görüldüğü gerçeği ise önüne geçilmesi gereken en elzem konu olarak duruyor. Cezalandırmanın yanı sıra şiddetin önüne geçmek ve önleyici çalışmalar yapmak en önemlisi. Oldukça uzun süren ve psikolojik olarak tarafları yıpratan bitmeyen davalar ile taraflar arasında karşılıklı boşanma iradesi oluşmasına karşın ilk celseden boşanma kararı verilememesi, evlilik birliğinin kanun eli ile ve zorla devam ettirilmesi, bu süreçte tarafların dava sürecinde sadakat bağı ile yükümlü olması, her ne kadar düzenleme gelmiş olsa da yetersiz kalan müşterek çocuk görüşleri ve bu görüşlerin icrası, dava sonunda kusurlu olmasa dahi dava sürecinde tedbir nafakası ödemek zorunda kalan taraflar ile aldığı nafaka ile geçinemeyen tarafların yaşadığı psikolojik ve ekonomik buhranlar gibi birçok sorunlu alan sayılabilir. Bu alanlarda düzenleme yapılmaması ve gündelik hayatta dahi sosyal- ekonomik birçok sebep nedeni ile stres baskısı yaşayan kişiler öfke kontrolünü de kaybederek asla kabul edilemez şiddetlerin faili olabiliyor. Ceza hukukunda da asıl amaç caydırıcılık ve suçun oluşmasının önüne geçmektir. Zira suç olduktan sonra cezalandırma ve infaz hukuku gündeme gelir. Daha ilkokul sıralarından başlayacak pedagojik destek ve aile takibi ile aile hekimlerinin çalışma alanların rahatlaması ve aile psikoloğu desteği verilmesi, aile terapilerinin yaygınlaşması, boşanma sürecinde ve öncesinde çiftlere psikolojik destek sağlanması ile şiddetin önüne geçilmede büyük aşama kaydedilecektir. Evlilik ehliyeti ve evlenmeden önce yasal bilgilendirilmelerin yapılması da bir başka önemli husus olarak ele alınabilir. Yani, sosyal ve ekonomik bir sorun hâline gelen ve boşanma oranlarında olan artışa bakılırsa oldukça geniş bir kesimi ilgilendiren süresiz nafaka düzenlemesi ile boşanma süreçlerinde yaşanan sorunlar bir an evvel ele alınıp çözüme kavuşturulmazsa daha bu konuyu çok konuşacağa benziyoruz.
Nafaka ve sosyal devlet denklemi
Nafaka yükümlüsünün, nafaka borcunu üç ay süre ile ödememesi hâlinde tazyik hapsine mahkûm edilmesi ile süreç iyiden iyiye ekonomik zorluk yaşayan kişiler açısından içinden çıkılmaz bir hâl alıyor.
Süresiz nafaka tartışması uzun süredir Türkiye’nin gündemini meşgul ediyor. Bu konu gerek TBMM çatısı altında gerekse barolar, STK’lar ve medyada çeşitli açılardan ele alındı. Peki, çözümsüz kalmasında sebep ne? Hem hükümete yakınlığı ile bilinen KADEM hem muhalefet cephesi hem de kadın örgütleri bu konuda sert bir şekilde karşı tavır gösteriyor. Kendilerini süresiz nafaka mağduru olarak isimlendiren bir kısım nafaka yükümlüsü, bir kısım bağımsız hukukçu, bir kısım bağımsız STK’lar ile Adalet Bakanlığı ise bir düzenlemeye muhtaç olunduğunu sıklıkla vurguluyor.
Özellikle kısa süreli ve müşterek çocuk olmadan yaşanan evliliklerin, boşanma süreçlerinde ve sonrasında uzun seneler devam eden yoksulluk nafakasının hakkaniyetli olmadığı su götürmeyecek apaçık bir gerçek… Ne var ki, 1988 senesinden beri kaldırma hâlleri olmadığı sürece süresiz devam eden nafaka düzenlemesi uygulanmaya devam ediyor. 1988 öncesinde ise bir sene ile sınırlı olan nafaka ödeme yükümlülüğü yürürlükte idi.
Nafaka yükümlüsünün, nafaka borcunu üç ay süre ile ödememesi hâlinde tazyik hapsine mahkûm edilmesi ile süreç iyiden iyiye ekonomik zorluk yaşayan kişiler açısından içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Ödeyemeyecek hâlde olan kişiler için kısır bir döngü hâlinde bu süreç işliyor. Cezaevinde de işlemeye devam eden nafaka borcu birikerek çoğalıyor. Yeni bir aile kurmanın da önüne geçen bu durum mağdurları açısından kabul edilemez olmasının yanı sıra kaos ortamını da besliyor.
Peki, sosyal ve ekonomik yönden zayıf olan, mağdur kadınlar ne olacak?
İki aşamalı bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuz bu denklem nasıl çözülecek? Aslında çözüm oldukça basit, yeter ki çözme iradesi olsun. Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının beraber yürüteceği bir program nezdinde, boşanan kadına sağlanacak maddi yardımın yanı sıra, meslek edinme ve iş bulma (İŞKUR) desteği ile sosyal devlet gereği olarak; yoksullukla mücadele ve kadınların istihdama kazandırılması ile boşanan kadının, boşandığı eşin yardımına muhtaç bir hayat sürmesinin ve boşanma ile beraber boşanılan kişi ile arada olan bağın tamamen koparılarak gerçek bir özgür birey olmanın sağlanması gerekiyor.
Peki ya çalışacak durumda olmayan kadınlar veya bu sağlanana kadar belirli süre maddi olarak da desteklenmesi gereken kadınlar için yapılacak maddi yardımın fonu nasıl yaratılacak? Bu hususta aslında oldukça basit bir şekilde çözülebilir. Zira evlenen kişilerden nafaka fonu sağlamak adına alınacak cüz’i bir harç pekâlâ bu hususu da sorun olmaktan kaldırmaya yetecek gibi görünüyor.
Başka ülkeler nafaka konusunu nasıl çözmüş? Bu sorunun cevabı da oldukça yol gösterici nitelikte…
Avrupa ülkelerinde yoksulluk nafakası, genellikle sosyal yardım programları aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu programlar, kişilerin gelir seviyelerine ve aile durumlarına göre belirlenmiş bir miktarda para yardımı sağlayarak, temel yaşam giderlerinin karşılanmasına yardımcı olmak amacını taşır.
Örneğin, Almanya'da "Hartz IV" adlı bir sosyal yardım programı bulunmaktadır. Bu program kapsamında, işsizlik, düşük gelir, engellilik veya yaşlılık gibi durumları olan kişilere, temel yaşam giderlerini (ev kirası, elektrik, su, gıda vb.) karşılayacak kadar para yardımı yapılır. Ancak bu yardımın alınabilmesi için belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Diğer Avrupa ülkelerinde de benzer şekilde, sosyal yardım programları aracılığıyla yoksulluk nafakası sağlanmaktadır. Bu programların detayları ülkeye ve bölgeye göre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğunu söyleyebiliriz.