Atatürk ilkeleri, cumhuriyetin, tam bağımsızlığın, laikliğin ve kadın erkek eşitliğinin temelleri üzerinde yükseliyor. Bu yükseliş güzergahının rotası Samsun’dan başlıyor.
1994’te henüz ben öğrenciyken Ahmet Taner Kışlalı’nın adıma bizzat imzalamasının anısı ve gönenciyle, “Atatürk’ün Dayanılmaz Hafifliği” kitabına adını veren makaleden:
“Bir cümle hâlâ kulaklarımda: “Cesaretim olsa, tıpkı İnce Memed’in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal’in de destanını yazmak isterdim…”
Ölümünden yarım yüzyıl sonra - tüm ideolojik değerlerin altüst olduğu bir dünyada - eğer bir kişi hâlâ Yaşar Kemal’de ve milyonlarca insanda bu duyguları yaratabiliyorsa, hâlâ güncelse, bunun anlamı açıktır.
Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapılabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde bir yanılgıyı yaşadıklarını sanıyorum.” (Cumhuriyet, 8 Mart 1992)
Güzel ülkemin birlik bilincinin simgesi, dünyanın en büyük dehalarından biri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’daki heykeline saldırının nedeni evrensel sembol niteliğidir. Hedeftir, çünkü Samsun 100 yılın ilhamı, istiklalin başlangıcıdır. Egemenliğin, devrimin, adalet duygusunun tüm dünyaya ilham hikayesinin ilk adımıdır.
Atatürk ilkeleri, cumhuriyetin, tam bağımsızlığın, laikliğin ve kadın erkek eşitliğinin temelleri üzerinde yükseliyor. Bu yükseliş güzergahının rotası Samsun’dan başlıyor.
Atatürk Samsun’a, bağımsızlığa, geleceğe ilk adımı attıktan altı gün sonra, 25 Mayıs 1919’da Havza’ya geçiyor. Ve Millî Mücadele döneminde yayınlanan ilk genelge, 28 Mayıs 1919 tarihli Havza Genelgesi…
Kongrelerin, tamimlerin, kıymetin merkezi: “Ulusun egemenliğini yine ulusun sağlayacağı!”
Türkiye’nin ve Atatürk’ün destanı…
Hukuken, fiilen, siyaseten ilk adımın, 19 Mayıs’ın adresi, Samsun’dur…
BAŞKA BOYUT: HEYKELDEN ANAYASA’YA
2012’de hakemli hukuk dergisi Legal Fikri ve Sınai Haklar Dergisi’nde yayımladığım makalemin başlığıdır: “Resim, Heykel ve Diğer Sanat Eserlerinde Kanuni ve Pay ve Takip Hakkı”. Bu uzun makalemde resim ve heykelde ikinci satış hakkının eser sahipleri açısından dünya ve ülkemiz hukukundaki koşullarını inceliyor, önerilerimi dile getiriyorum.
“Bu nedenlerle biz de maddede satış olarak belirtilen hukuki işlemin tüm sağlararası temlik işlemleri olarak yorumlanması gerektiğinin Fikri Mülkiyet ve Sanat Hukuku’nun temel ilkelerine uygun düştüğünü düşünmekteyiz. Fikri haklara ilişkin yorum yapılırken Fikri Mülkiyet Hukukunun birinci derecede amacının eser sahibini korumak olduğu daima hatırlanmalıdır.”
Fikri Mülkiyet Hukuku gibi niş ve spesifik bir alanda, hem de heykelden bahseder ve önerilerimizi dile getirirken, yasaların dayandığı ve aykırı olamayacağı Anayasa’nın amacını da hep tekrarlamalı: Tam bağımsız, insan haklarına dayalı, sosyal, laik hukuk devleti esası.
Tüm uygarlaşma öğretilerinin ve ülkenin gelişimini temin etmek için hakların yerini bulması Anayasa öncelenerek sağlanabilir.
ANIT VE İNSANLIĞIN BİLGİ DAĞARCIĞI
Atatürk de Samsun da anıt da bir hakikat ve simge. Bu nedenle saldırı sonrasındaki görüntü de bir kere daha birlik yankısı oldu.
Peki anıt kavramı neyi ifade ediyor?
Anıt; verdiği kavrayış gücüyle, şehirle, şehrin merkeziyle, hızlı akış içinde sürekli değişen hayatta değişmeyen prensipleri, ilkeleri hatırlatmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş gerçeği; ülkemizin ötesinde, insanlığın bilgi dağarcığının gelişiminde takdir edilen bir figür. Bilginin kapsayıcılığıyla koşut yorumlanması dönemin belgeleri ve ruhunun değerlendirilmesi için de gerekli.
Anıt; verdiği kavrayış gücüyle, şehirle, şehrin merkeziyle, hızlı akış içinde sürekli değişen hayatta değişmeyen prensipleri, ilkeleri hatırlatmaktadır.
Bir heykel, anıt görsel gücüyle birlikte bir anlamlandırma içerir; bu mana, bulunduğu kenti deşifre etmektir. Göstergebilimin yazarı Roland Barthes, Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi adıyla kitaplaştırılan metinlerinde Eiffel’den yola çıkarak anıtın bir özelliğini izah eder: Yeniden oluşturmak… “Zihninizde belleğe ve heyecana Paris’in bir görüntüsünü üretecek biçimde işbirliği yaptırmaktır.”
Bu bağlamda Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nı simgeleyen anıta her bakışta bir kavrayış vardır: Kurtuluş Savaşı, Atatürk, Millî Mücadele, Cumhuriyetin kuruluşu ve kuruluş ilkeleri, tam bağımsızlık, laiklik, kadın hakları yeniden oluşur. Üstüne üstlük günlük hayatın içinde, şehrin ve hayatın merkezindedir Atatürk.
İşte bu saldırıların saikinde hep bu yeniden oluşumun farkında olmak, tüm bu sevgiyi, saygıyı gayet iyi bilmek vardır. Vurgu ise; Barolar Birliğimizin açıklamasındaki gibi hakları ve hakikati savunuda kararlılıktır.
Altı çizilecek husus; her tür tahakkümden arınmış ve siyaset üstü değerleri daimi, sürekli ve yenilikçi kavrayışla ele alma gereğidir. Süreç odaklı, kalıcı ve yüksek hedeflerin varlığı, uzun vadeli ve derin çözümlemeleri, anlamlı hareketi ilintiler. Önce insan, diyen bir hak ve adalet düzenidir amaçlanan, amaçlanması gereken.
Deleuze ve Guattari başka bir perspektif belirtir: “Anıt, fiili bir olayı yeniden gerçekleştirmez, onu içine alır ya da somutlaştırır: Olaya bir beden, bir hayat, bir evren verir.” (What is Philosophy?, Londra, Verso, 1996)
Deleuze ve Guattari’nin yol açtığı yorumda ise;
Onur Anıtı, Samsun’a ayak basmayı, Samsun’dan doğup Anadolu’ya yayılan güneşi, Millî Mücadele’yi somutlaştırıyor. Atatürk’ün anısına, Kurtuluş Savaşı’na, Samsun’un tarihsel önemine bir evren veriyor.
Halkın anıtı kucaklaması, anıtın barıştan yana, demokratik bir yapı olmasına, toplumsal değerleri ön planda tutan kompozisyonunu doğrulamaya da neden ve sonuç olmuştur. Doğayla, çevreyle, toplumsal hafızayla uyum içinde bir duyumsama evreni kimliği taşıyan simgeden de bahsediyoruz şu anda.
Onur Anıtı, kentin ortasındaki bir öğe olmayı aşarak halkı, sevgiyle ve dayanışmayla demokrasinin aktif katılımcısı olmaya yöneltti.
Evet, Yaşar Kemal’in zikrettiği Atatürk destanı; kazanımlarla, ilkelerle, insaniyetle, adalet duygusuyla sürüyor.
ANITIN ADINDAN HUKUKTA İNSAN ONURU KAVRAMINA
İnsan onurunun korunması ve yüceltilmesi insan haklarının ve evrensel hukukun temelinde var. İnsan onuru, gerek uluslararası andlaşmalar gerekse başta anayasalar olmak üzere bugün pek çok ülkenin mevzuatında bulunan hukuki bir terimdir. Samsun’daki anıta adını veren onurun önemli hukuki ifadesi: İnsan onuru gözetilerek alınan kararlar ve uygulama, bir devletteki anayasacılığın hakiki olup olmadığının, devletin anayasal devlet olup olmadığının da göstergesidir.
İnsan onuru terimi, ilk olarak doğal hukuk öğretisi tarafından ileri sürülmekle birlikte, bugün pek çok uluslararası sözleşme ve ulusal mevzuata girmiş̧ pozitif bir kavramdır. Türk hukukunda ve pek çok ülkenin hukuki mevzuatında bu terim bizzat anayasa ile koruma altındadır. Atatürk heykelini yıkmak isteyenler dahi işte bu onura dayanarak adil yargılanma dahil haklara sahipler.
İnsan onuru, Türk hukukunda ve pek çok ülkenin hukuki mevzuatında bu terim bizzat anayasa ile koruma altındadır. Atatürk heykelini yıkmak isteyenler dahi işte bu onura dayanarak adil yargılanma dahil haklara sahipler.
Zaman mekân bağlamında muhakeme, bilinç ve sentez kültürü; uygarlaşmanın, aklın, yüreğin yoludur.
Tarih, insanlığın büyük devrimcisini bilinçte de kalplerde de sevgiyle, saygıyla yazdı, bugün de yazmaya devam ediyor.
Atatürk 100 sene öncesinden bugünü öngörerek her hâlükârda tam bağımsızlığa işaret etmişken bugün 100 sene önceyi, kazanımları, Mustafa Kemal’i saygıyla değerlendirme gereği apaçık demokratik nedensellikle ilgilidir.
Dikkat isteyen bu süreçte, muasır medeniyetin düzenleyicisi ve belirleyicisi hukuk devleti ilkesi gereğinin altını titizlikle her gün aralıksız, fasılasız çizmek gerekli.