Nasipse adayız
YEREL KAHRAMANIN HİKAYESİ
1990'ların ortasında Okmeydanı Şark Kahvesi'de özel bir hastane açılır. Hastanenin açılışını geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz ünlü yönetmen Metin Erksan yapar. Kesal, bu hastanenin büyük ortağıdır.
Hastane “özel”dir ama işletmesi “kamu”saldır. Şişli ve Beyoğlu'nun iki “varoş” mahallesinin Mahmut Şevket Paşa ve Piyale Paşa’nın ortasında ve ihtiyaç sahibi tüm mahallelilerin sağlık hizmeti neredeyse ücretsiz karşılanır. Periyodik olarak ücretsiz sağlık taramasından yaz sünnetlerine kadar her kademe sağlık hizmeti ihtiyaç sahibine ücretsiz verilir.
Kesal sadece doktor olarak değil, bir sivil toplumcu olarak da mahallenin tapu sorunundan futbol takımının başkanlığına kadar her şeyi ile ilgilenir. Bölgedeki yerel sorunlarını kamusal alana duyurmak için radyo programı dahi yapar.
Kendisiyle 17 Ağustos 1999’da Gölcük’de yaşanan deprem sonrasında tanıştım. Ve tanışıklığımız o günden bu yana hala sürüyor.
2003’ün başında; “Okmeydanı’ndaki yerel kahramanlık öyküsünü Beyoğlu’na taşıyalım” dedi ve başladık birlikte çalışmaya. Hedef, Mart 2004’de yapılacak yerel seçimlerde CHP’den Beyoğlu Belediye Başkanı olmaktı.
Bu süreçte Keçecepiri, Kulaksız, Kaptanpaşa, Örnektepe, Hachüsrev’dekileri ikna etmek çok zor değildi, olmadı da. Ama o dönem, bilmediğimiz ve tanımadığımız CHP’yi, Genel Merkezi ve oradaki siyaset “ustalarını” ikna edemedik.
Sonuçta aday adayı oldu ama aday olamadı.
2004’ün sonuna doğru siyasi muhasebe yaptı ve hayatında siyasi olan her şeyi bırakma kararı aldı ve bıraktı da. Ama birlikte radyo programı yapmaya devam ettik.
Şimdi geriye baktığımda siyaset okumamızın çok naif olduğunu düşünüyorum. Çünkü o dönemde Kesal ve ben, yerel halkın desteğinin adaylık için yeterli olduğunu zannederek kötü bir siyaset okuması yapmıştık.
Kesal, hayatımda dostluğundan ve ağabeyliğinden gurur duyduğum en önemli insanlardan birisi.
İşte Kesal’ı siyasetten sinemaya iten öncesiyle birlikte bu adaylık sürecinde yaşadıkları(mız)dır. Kitap da, film de bu süreçteki kesitlerdir.
SİNEMADAKİ HIZLI YÜKSELİŞ
Kesal siyasetçi olamadı ama başarılı bir sinemacı oldu.
Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak filminde küçük rolle başlayan kariyeri, 2008’de çektiği Üç Maymun'daki başrol ile büyük aşama kaydetti. Burada belediye başkanlığı reddedilen bir işadamını oynadı ve filmin senaryosuna önemli katkı sundu. Ve Cannes Film Festivali’nde büyük ödül aldı.
Bir Zamanlar Anadolu'da geçen hikaye, büyük ölçüde bundan 26 yıl önce Keskin’de genç bir doktor olan Ercan Kesal’ın başından geçenlere dayanıyor. Filmde muhtarı oynayan Kesal, hikayenin gerçekliğini anlatabilmek için 26 yıl önce Keskin’de yaşadığı evin çalışma masasının yanında asılı resmi filmde de kullanmış. Yani filmin sadece hikayesi değil, mekandan kullanılan objelere kadar pek çok şey bu gerçeklikten beslendi.
Kesal’ı tüm Türkiye’ye tanıtan ise Çukur dizisindeki İdris Koçovalı rolü oldu.
ROLÜMÜ KENDİM OYMAK İSTERDİM
Netflix’de gösterime giren filmi bir daha izlerken bir yandan da 2000’lerden 2020’lere siyasetteki ve CHP’deki değişimi düşünme imkanım da oldu.
Kesal ile birlikte çalışırken biz, o dönem aday olmanın yerel destekle gerçekleşebileceğini zannetmiş ve sürekli sahada olmayı önemsemiş ve aday adayı olmadan sahaya çıkmış, çalışmıştık. Ancak bilmediğimiz ise adaylığın yolunun yerelden, sahada olmaktan değil, genel merkezden ve oradaki bazı isimlerden geçiyormuş.
Bunu geç anladık.
O günden bugüne geldiğimizde, CHP’de 17 yıl içindeki en büyük değişim bu alanda olduğunu söylemek mümkün. Şimdi adaylar, büyük ölçüde merkezdeki güç ilişkilerden değil, yereldeki güçlerinden belirliyor. 31 Mart ve 23 Haziran 2019 yerel seçimleri bunu gösterdi.
Filmi yeniden izlerken bir kez o günleri yeniden yaşadım, hissettim. Ercan Kesal’ın güçlü oyunculuğu, bir aday adayının aday olma sürecinde yaşadığı olayları değilse de, tüm duyguları yansıtıyor. Diğer yanda film, sinema diliyle, görüntüleriyle, uzun çekim planlarıyla, mekanların ve sahnelerin gerçeklikleriyle etkili.
Filmi benim açımdan ilginç kılan ise “kendimi” izlemek oldu. Filmin senaryo aşamasında Kesal’a danışman rolünü oynamak istediğimi söylemiş ve “olur” almıştım. Ne yazık ki Kesal’a nasip olmayan adaylık, bana da oyunculuk olarak nasip olmadı.
Araya giren Silivri’de tutukluluk süreci özgürlüğümden mahrumiyet kadar, sinemaya girişimi de engellemiş oldu.
Artık önümüzdeki senaryolara bakacağım.