Yeni bir döneme girerken öncelikle iktidarın seçimi kazansa bile bu tarzın sürdürülebilir olamayacağını idrak etmesi gerekmekte. İktidarın kendisi ve tabanı doğal olarak intikam hesaplaşmasından kaygı duymaktalar. Ülkemizde seçim dönemi yaklaştıkça gerginlik artmakta. Öyle ki, çeşitli siyasi konularda verilen kararların yasal zemini, iktidarın destekçisi toplumsal kesimin dahi vicdanlarını incitmekte. Ak partinin bahar yılları Gezi ile sonlanmıştı. Ardından Çözüm süreci bitmişti. Yeni bir kaygı ve güvenlik dönemine girilmişti. 15 Temmuz, terörle mücadele veya beka zorunluluğu derken malum ittifak yönetime ağırlığını koymuştu. Bu gelişmeler bizleri bugünlere taşımıştı.  Artık kutuplaşmış toplum ve politik taraftarlardan öte yaşadığımız süreçte birçok aktör rol almakta. Bu aktörler arasında cemaatler, iş dünyası, bir kısım tarafından vatansever mafya olarak addedilenler veya cari yasa karşısında terörle iltisaklı nitelenen farklı siyasi amaçlı gruplar da var. Bunlardan bir kısmı kendini mağrur bir kısmı da mazlum kabul etmekte. Ayrıca son 15 yılda siyasi anlamda hapse girip çıkanların bir kısmı görünmez bir devre mülk sisteminin kaygısını da taşımaktalar. Bir bakıma I. sınıf vatandaşlık statüsünün, II. sınıf vatandaşlık statüsü ile tekrar sıra ile karşılıklı değişimi endişesi de kutuplarda hissedilmekte. Yükselen kaygılara, yaşam tarzı kaygısını, artık ülkeye kendini ait hissedememe veya güvenli bir geleceği yurt dışında aramayı da ilave edebiliriz. Muhtemelen iktidarın seçimler yaklaştıkça artan enstrümantal baskısını veya toplumsal muhalefetin ertelemeye çalıştığı öfkesini bunların sonucu şekilde değerlendirebiliriz. Ancak görünen o ki belirttiğimiz gibi yasal olmayan siyasi baskılar iktidar tabanında da onay görmemekte. Bu durum, seçimler yaklaştıkça seçimlerin güvenliğini kaygısını yaşatmakta. İlaveten seçim sonuçlarının aktörler tarafından sağduyu ile kabul edilip kabul edilemeyeceği endişesini taşıtmakta. Ülke gerçekten belki de Cumhuriyet tarihinin kritik bir eşiğine yaklaşmakta. Bu eşikten toplum, siyaset ve devlet bir kırılma yaşamadan çıkmak zorunda. Bu durum belki de Dünya’da genelde var olan otoriter karamsarlığın da sonlandırılabileceği umudunu taşıtmakta. Soner Çağatay, 4 Ocak 2022’de Foreignaffairs’teki yazısında ülkemizde muhtemel bir geçiş dönemi için önemli bir kurumumuzun garantör/aracı olabileceğinden bahsediyordu. AK partiye yakınlığı ile bilinen Osmanlı Ocakları’nın genel başkanı ise birkaç gün önce “Bu milleti birbiriyle barıştırmanın yolu uzlaşı ve barış kültürüyle sağlanabilir” diyerek genel af çağrısı yapıyordu. Her nedense bu iki konu da kamuoyu dikkatinin pek yeteri kadar çekemedi. Bu anlamda yeni dönem için İngilizce “Transition Justice” kavramının dilimize tercümesi ile “Geçiş dönemi adaleti”ne hepimize için ihtiyaç gözükmekte. Bu durum kimin aday olacağı tartışmalarından daha fazla önem kazanmakta. Yani ideal bir adaleti tamamen sağlamayla kalıcı bir barışın her zaman sağlayamayabileceği gerçeğini de öngörmemiz gerekmekte. Geçiş dönemi adalet kavramı, öncelikle II. Dünya savaşı sonrası, İrlanda, Arjantin ve Sudan gibi yeni bir döneme barış içinde uyum için uygulanmaya çalışıldı. Bu örneklerde içerik benzerlikleri olmayabilir. Ancak bu kavram dünya literatüründe sert geçiş süreçlerinde öncelikle sosyal barışın korunması öncelikli üretilmiş bir kavramdır. Yeni bir döneme girerken öncelikle iktidarın seçimi kazansa bile bu tarzın sürdürülebilir olamayacağını idrak etmesi gerekmekte. İktidarın kendisi ve tabanı doğal olarak intikam hesaplaşmasından kaygı duymaktalar. Toplumsal muhalefet bileşenleri genelde çok haksızlığa uğramışlık ve incinmişlik duygusu içindedir. Onlardaki öfke ise anlaşılabilir bir durumdur. Tabii ki gönül ülkemizin bu duruma gelmemesini isterdi. İktidar bileşenlerinin seçime giderken mengeneyi devamlı sıkmanın kimseye faydasının olamayacağını görmek durumundalar. Aslında tüm aktörler arasında bir yenişememe durumu vardır. Halkımızın ayırt etmeden selameti için öncelikle karşılıklı denge içinde tarafların uzlaşması-mütarekesi elzemdir. Bunun alt yapısını da kimseyi dışlamayan siyasi bir genel af ve ardından “Geçiş dönemi için inşa edilecek adalet” konsepti oluşturacaktır. Seçim kum saati hızla çalışmakta. Mütereddit tavırlar toplumda güven kaybına neden olmakta. Ülke huzurunu aramakta.