Bizde kaybeden değil kazanan aktör değişip dönüşerek kendisini yeni şartlara hazırlıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Tehlikenin kaynağı AKP’nin yaptıkları ya da yapacakları değil aksine muhalefetin yapamayacakları…
14 ve 28 Mayıs seçimleri muhalefet, onu destekleyen aydınlar ve de toplum kesimleri için büyük bir şok etkisi yarattı. Büyük umutlar ile çıkılan yol hiçbir şekilde düşünülmeyen B planının olmaması nedeniyle yerini hüsrana ve daha da fenası bocalamaya bıraktı. Bu noktada Batılı kafası ile düşünecek olursak muhalefetin bütün önde gelen unsurlarının koltuklarını terk edip değişime gitmesi beklenirken bizde kaybeden değil kazanan aktör değişip dönüşerek kendisini yeni şartlara hazırlıyor. Bu da Türkiye özelinde bizleri muhalefetin olmadığı ama buna karşın güçlenen bir iktidar baş başa bırakıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Tehlikenin kaynağı AKP’nin yaptıkları ya da yapacakları değil aksine muhalefetin yapamayacakları açısından Türkiye’yi tek bir güç merkezine muhtaç etmeleri.
Muhalefetsizliğe geçmeden iktidara bakalım. Kim ne derse desin Cumhurbaşkanı Erdoğan siyaseti çok ama çok iyi biliyor. Çatışmayı da uzlaşmayı da sağlayan bir yapı da iktidarda kalmayı her ne olursa olsun başarıyor. Ekonominin bu durumda olduğu bir seçimde ne yapıp ne edip seçimleri almayı başardı ve seçimi alırken kendi yapısını ve de hükümeti değişip dönüştürdü. Eskiden kendi partisi olan, uzlaşmacı Numan Kurtulmuş’u meclis başkanlığına taşırken tüm parti grubunu değiştirdi. Kabinesinde eski kalkınma bakanı Kürt Cevdet Yılmaz’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı yaparken diğer Kürt siyasileri de önemli bakanlıklara getirdi. Değişemez denilen Hulisi Akar ve Süleyman Soylu’yu onların prensiplerinin tam tersleri ile bir anda değiştirdi. Mevcut devlet yapısında Amerika ile en kolay diyalog kurabilecek kişiyi istihbaratın başına getirirken, devleti, dünyayı ve hepsinden önemlisi aktöreleri çok iyi tanıyan Hakan Fidan’ı dış işlerinin başına getirdi. Mecliste komisyonları eski bakanlara emanet ederek meclis hakimiyetini de sağladı. Kısacası ülkeyi sadece saraydan değil bakanlıklardan ve meclisten de kapsayıcı bir şekilde yönetecek gibi.
Muhalefet umutsuzluğun kaynağı oldu. Bunu öncelikle CHP için söylüyorum ama misal kongrede Akşener neyin özeleştirisini verdi? Babacan ve Karamollaoğlu’nun açıklamaları artık komik değil, terbiyesizce.
Bu bağlamda şurası çok açık Erdoğan savaş kabinesi değil, uzun vadeli bir zafer kabinesi kurdu. Uzun vadeli zaferin sonu da yerel seçimlerde kaybettiklerini bir şekilde yeniden almak. Nasıl mı? Öncelikle Kürtlerin yeniden tek başlarına siyaset yapmalarını sağlayarak sonrasında da muhalefetin parçalanmasına bir şekilde destek çıkarak. Burada yanlış anlaşılmaya neden olmak istemem. Erdoğan doğrudan bir şey yapmıyor ve galiba yapmayacak da, zira muhalefet onun yerine her şeyi yapıyor. Nasıl mı? Değişmeyerek ve ötesinde giderek eskiyerek.
Herhalde seçimden önce bütün umutların kaynağı olan muhalefetin bir anda umutsuzluğun kaynağı olabileceğini söyleselerdi kimse inanmazdı. Bunu öncelikle CHP için söylüyorum ama onunla da kalmamak gerektiğini düşünüyorum. Misal IYI Parti. Büyük kongrede Meral Akşener ne söyledi? Neyin özeleştirisini verdi? Nasıl bir değişim sundu? İktidara alternatif herhangi bir şey söyledi mi? Hayır. Ali Babacan ve Temel Karamollaoğlu’nun kimi açıklamaları artık komik değil en basit anlamı ile terbiyesizce. Dahası kocaman bir CHP sorunumuz var. Toplumda en çok karşılığı olan aktörü yani Ekrem İmamoğlu’nu bir yandan sandıklarına sahip çıkamamış il başkanları ile, diğer yandan da üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanan yargı kararı ile sıkıştırmaya çalışıyorlar. Yerel seçimde İstanbul’u meclisi ile beraber kazan da gel demek, siyaseten imkansızın ötesinde bir şeyi talep etmenin dışında Ekrem İmamoğlu’nu yorarak tasfiye etmekten başka bir şey de değil. İmamoğlu’nu güçsüz bir aktöre dönüştürmek, mecliste tecrübesiz grubu ile AKP ve MHP tarafından ezilmek ve IYI Parti’nin her türlü salvosu sonrasında kendisini Zafer Partisi ile ele ele bulmak siyaset değiş aksine siyasetsizlik.
Böyle giderse ne mi olur? AKP İstanbul, Antalya, Adana ve belki de Ankara gibi büyükşehirleri yerel seçimde yeniden kazanır.
Bu böyle giderse ne mi olur? Her an değişime hazır olan AKP pek muhtemel İstanbul, Antalya, Adana ve belki de Ankara gibi büyükşehirleri yerel seçimde yeniden kazanır. Bu da sadece tepede değil aynı zamanda yerelde de tek sesli bir Türkiye’nin oluşmasına neden olur. Normatif olarak ikiye bölünmüş bir toplumda da böyle bir durum toplumun bir kesimi için Türkiye’yi yaşanır olmaktan çıkarır.
Sonuç olarak bence AKP’nin değişip dönüşmesi şu an için olumsuz bir durum değil ama bunun karşılığında muhalefet ‘ölü’ taklidi yapması çok çok olumsuz bir durum. Bu böyle devam ederse taklit ettikleri şey siyasal olarak başlarına gelebilir ama ne yazık ki bunu göremiyorlar.