Muhalefetin stratejisi: Ne yapılmıyor?

Abone Ol
Muhalefet fark yaratamıyor, kutuplaşmayı kırmış değil. Mevcut stratejisiyle yeni bir toplumsal heyecan ve kimlik etrafında bu kutuplaşmayı kırmayı değil, gelinen sayıca üstünlüğü korumayı amaçlıyor. Uzun zamandır tartışılıyor. Muhalefet stratejisini ne üzerinde kurmalı, kuruyor ya da kuracak? Şu anda temel parametre güçlendirilmiş parlamenter sistem etrafında Türkiye’de siyasetin restorasyonu. Buna otoriterleşme sürecinin yarattığı zararlar karşısında muhalefet partilerinin bir araya gelerek adım adım yol alma isteği eşlik ediyor. Bu noktada muhalefet partileri ve temsilcileri yaptıklarından emin görünüyorlar. Özellikle birçok ankette Millet İttifakı’nın az da olsa sayıca üstünlüğü, dinamo kentlerin yönetimlerinin muhalefette oluşu, ülkenin içerisinde bulunduğu durum ve toplumun sessiz isyanı geçiş döneminin çoktan başladığı intibaını uyandırmışa benziyor ve boş bir zafer algısı yaratıyor. Ancak bu bir gerçeği görmemizi engellememeli, muhalefet fark yaratamıyor, kutuplaşmayı kırmış değil. Mevcut stratejisiyle yeni bir toplumsal heyecan ve kimlik etrafında bu kutuplaşmayı kırmayı değil, gelinen sayıca üstünlüğü korumayı amaçlıyor. Seçimli otoriter sistemlerin bazılarında bunun tuttuğunu görüyoruz. Belki buna da güveniliyordur. Ama burası Türkiye ve otoriterliğin tarihi ve nüfuzu Türkiye’de çok daha eskilere dayanıyor. Devlet ve kadrolarının % 5’lik ve % 6’lık farklar karşısında etkili olabileceğini hatırlamamız lazım. O yüzden hem itidalli olmak hem de izlenen stratejinin çeşitlendirilmesi gerekmekte. Yani kısacası bir dönüşüm havası seziliyor ama bunun net olmadığını görüyoruz. Hava puslu. O yüzden böylesi anlarda zafer naraları atmanın, Ankara’da hayaller görmenin tahmin ediyorum dayanılmaz tatlı bir tarafı vardır ama bunun daha önce defalarca kez kaybettirdiğini hep beraber deneyimledik. KRİZ DÖNEMİ Öte yandan, muhalefetin bu atmosferi ne yazık ki şu an ortak deneyimler yaşayan ancak tamamıyla yalnız hisseden vatandaşlara zarar veriyor. Kriz dönemlerinde siyasetçilerin bilmesi gereken unsur toplumun duygularının mutlaka mobilize edilmesi gerektiğidir. Normal zamanlarda siyasetçiler, teknokrat misali yönetebilir, kapalı kapılar ardında anlaşmalar yapabilir ve siyaset üretebilirler. Ama kriz dönemleri doğası gereği milyonlarca insanı etkileyen, onları uçurumun kenarına getiren süreçlerdir. O yüzden siyasetin böylesi dönemlerde toplumda oluşan enerjiyi siyasete aktarması gerekir. 2008 finansal krizinde milyonlarca ABD’li evini kaybetmiş, borçlanmış ve işsiz kalmıştı. Barack Obama o dönemde başkan adayıyken demokrat partinin stratejisini bu insanların dertleri üzerinden kurdu ve şunu dedi: Yapabiliriz. Değiştirebiliriz demek istedi ve insanları bu duygu etrafında mobilize etti. Bu stratejiye en uygun taktikse insanları kendi siyasetiniz etrafında bir araya getirmektir ve kapı kapı dolaşmaktır. O da böyle yaptı. Demokrat Parti’nin kadrolarını ve örgütünü bu çerçevede insanlarla temas etmek için kullandı.
2008 krizinde milyonlarca ABD’li borçlanmış ve işsiz kalmıştı. Obama başkan adayıyken stratejisini bu dertler üzerinden kurdu ve şunu dedi: Yapabiliriz. Değiştirebiliriz demek istedi ve insanları bu duygu etrafında mobilize etti.
Bugün Türkiye’de muhalefetin de mevcut bunalım karşısında benzer adımlar atması gerektiği ortada. Yaşadığımız kriz artık bir ekonomik kriz değildir, bu total bir kriz. 13 yaşında çocukların kitap pahalı diye sokağın ortasında isyan ettiği, 12 yaşındaki çocuğun daha iyi bir yaşam için evinden kaçıp Kore’ye yerleşme isteği, aynı yaşlardaki birinin mühendis olup Almanya’ya yerleşme isteği, binlerce doktorun göçü, iş yapamayan ve iflas eden esnafların sayısının artması, memleketin yarısının asgari ücretle hale getirilmesi, uçuşa geçen hayat pahalılığı, insanların alım gücünün çakılması, çiftçinin yakında üretemeyecek hale gelmesi, yüksek enflasyon, işsizlik ve genç işsizlik tüm bunlar önemli işaretler. Bunların psikolojik karşılıkları da baki: Milyonlarca gencin, kadının bu ülkeye olan umudunu yitirmesi, sokakta kimseye güvenmemesi, yaralanmaktan ve aşağılanmaktan korkması. Tüm bunlar mevcut krizin bireysel ve toplumsal psikolojide travmatik etkilerini yansıtıyor. Birey vücut bulmuş toplumdur, toplumsa soyut bir birey. İkisi aynı aslında. İkisi de derin bir krizde. Kurtarıcı arıyor. BÜYÜK SÖYLEMLER DEĞİL, SOMUT ÖNERİLER Benzer kriz ve kurtarıcı arayışı son 10 yıldır batı toplumlarında da var. İtalya’da sosyal demokrat parti 2018 seçimde önemli bir ivme kaybetti ve iktidardan düştü. Beş Yıldız Hareketi ise önemli ölçüde güç kazanmıştı (% 30’un üzerinde oy) ve iktidar ortağı oldu. Güvencesiz ve geleceksiz hisseden gençlerden oylarını aldı esas olarak. Yapılan bir çalışmaya göre, insanlar İtalya seçimlerinde eşitlik, özgürlük, demokrasi, gibi büyük kavramlarla konuşan ve bunları somutlayamayan partilere değil, tüm bunları insanların hayatında somut olarak gösteren, onların yaşadığı derin krize parmak basan ve bunu yaparken onlarla tartışan, onları mobilize eden Beş Yıldız’a yönelmişti. Sonuç olarak böylesi derin kriz dönemlerinde insanlar siyasetle olan ilişkilerinde oy vermekten fazlasına ihtiyaç duyarlar. Bağ ve kimlik arayışında olurlar. Türkiye şimdi çok benzer bir dönemeçte. Muhalefet ise stratejisini ve taktiğini buna göre çeşitlendirmeli, büyük söylemlerin artık kimseyi heyecanlandırmadığını anlamalı. Güven de yaratmıyor. ESAS STRATEJİ “Türkiye otoriterlik krizi yaşıyor o yüzden yoksulluk ve güvencesizlik tali konulardır” söylemi ne yazık ki sosyal gerçekliği yansıtmıyor. İnsanların demokratik siyaseti arzulaması isteniyorsa önce onların en temel dertlerine yani yaşamda kalma isteklerine dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü bunlar çok büyük bir keskinlik yaratıyor. Toplumun hayat gailesi ve endişesi bu kadar keskinken muhalefetin topluma yeni bir çıkış önermeyen ve kendisine dokunmayan stratejilerle bağ kurması imkansız. Esas strateji, sayısı 60 milyonu geçen güvencesizleri örgütlemek, bağ kurmalarını sağlamak, onlarla duygu birliği kurmak ve mümkünse geçmişin bütün kimliklerini bir süreliğine unutmaktır. Kimliklerin aşındığı böylesi bir devirde, yeni bir kaynaşma var. Toplum bu açıdan muhalefetin önünde. Muhalefetin bunu yakalaması, buraya seslenmesi ve bunun siyasetini yapması gerekiyor.