Muhalefet ve itiraz siyasetinden rest siyasetine

Abone Ol
Rest siyaseti rakibin siyaset tahayyülünü yok sayar, yeni bir başlangıç yapar. Yeni olanı, vadeder. Bu anlamda tek alternatif olma iddiasıyla ezber bozarak oyun kurucu siyaseti tercih eder. Bugün CHP ve Kılıçdaroğlu’nun yaptığı budur. Anayasal olarak Haziran 2013’te yapılması gereken seçimlere doğru hızla ilerlerken, iktidarla muhalefet arasındaki siyasal rekabetin söylem ve eylem temelli arttığına tanık oluyoruz. İktidar bileşenleri rakiplerinin seçim kazanmaması için kontrol ettikleri kullanıma müsait araçlarla muhalefetin rekabet alanını daraltmaya çalışırken, muhalefet bu dar alanda önüne konan tüm engellere rağmen seçimleri kazanmak için mücadelesini farklı taktik ve stratejilerle sürdürmekle kalmayıp, bunlara yenilerini ekliyor. Çünkü, seçimler iktidar için 20 yıldır ihdas ettikleri siyasi rejimin istedikleri formda Cumhuriyetin 100.yılında sürüp sürmeyeceği anlamında bir karar anına karşılık gelirken, muhalefet için rejimi alternatif bir hükümet sistemiyle yeniden rayına oturtmak, Cumhuriyeti yeniden demokrasi, toplumsal barış ve bir arada yaşamakla taçlandırma anlamında iddia ve değer ifade ediyor. Bu yönüyle seçimler sadece muhalefet partileri için değil, cumhuriyet ve demokrasinin 80 yıllık kazanımlarının dar anlamda siyaset ve topluma, geniş anlamda Türkiye’ye yeniden iade edilip edilmeyeceği bağlamında hayati öneme sahip. REST SİYASETİ VE DÜZEN DEĞİŞTİRİCİ SİYASET AKP’nin 20 yıllık iktidarının son kamuoyu araştırmaları bulguları dikkate alındığında elinden kaydığına ilişkin güçlü seçmen refleksi emareleri olmakla birlikte, bugün itibarıyla ne AKP için kesin kaybedilmiş ne de muhalefet için kesin kazanılmış seçimlerden söz etmek mümkün. Bunun bir nedeni, teorik olarak iktidarın elinde seçmen tercihlerini lehine döndürecek aygıtların bulunması iken, bir diğer nedeni, iktidarın performansına bağlı olarak seçmen tercihlerinin seçimlere kadar değişme olasılığının her zaman için var olması. Muhalefet bu olasılıkların farkında olduğu için, önümüzdeki süreçte seçmen tercihlerinde aleyhlerine bir gelişme yaşanmaması adına muhalefet etme dozunu arttırırken, seçim rekabetinde strateji çeşitlemesine de gidiyor. Tabii ki iktidar da elindeki devlet imkanları ve tahakküm araçlarından yararlanarak, muhalefetin muhalefet etme alanını daraltmak için tüm imkanlarını kullanıyor. Gezi davası ve Canan Kaftancıoğlu haklarındaki mahkûmiyet kararlarını, İmamoğlu hakkında açılmış davayı bu bağlamda düşünmek gerekir. Bunun yanı sıra, özellikle CHP’li belediyelerin yerel hizmet sunumlarındaki sosyal belediyecilik temelli uygulamalarının önünü kesmek için merkezi yönetimin vesayet yetkisini akıl almaz biçimde önleme odaklı kullanması iktidarın aşina olunan strateji ve taktikleri arasında. İktidarın muhalif olanı boyun eğdirme, teslim alma arayışlarına karşılık, başta CHP ve lideri Kılıçdaroğlu ile diğer muhalefet partilerinin cumhuriyetin demokrasiyle yeniden taçlandırılacağı Türkiye için yürümeye devam ettiklerine şüphe yok. Özellikle son dönemde muhalefetin iktidar karşısında pozisyon alışını veri aldığımızda, zor zamanlarda çok işler yaptıklarına tanık olsak da yeterli mi sorusuna “Evet” yanıtını vermek kolay değil.
Kılıçdaroğlu, söylem siyasetine tıpkı Adalet Yürüyüşünde yaptığı gibi, hak, hukuk, sosyal adalet arayışı temelli eylem siyasetini ekliyor, siyaset yapma biçimini söylemle sınırlı kalan itiraz siyasetinden eylem temelli rest siyasetine evrimleştiriyor.
Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet liderleri de bunun farkında oldukları için, iktidarla mücadele ve rekabetin dozunu artırıyorlar. Kılıçdaroğlu’nun bir süreden beri kamu kurumlarından randevu taleplerine yanıt verilmemesinin ardından ilgili kamu, hatta özel kurumlara kapıların açılmayacağını bilmesine rağmen gitmesi dozun arttırılmakta olduğunun işaretleri şeklinde okunabilir. Ziyaretlerin gerekçesi Murat Aksoy’un da ifade ettiği gibi, “…ne devlete meydan okuma ne de siyaseten gereksizdir. Tam tersine Kılıçdaroğlu bu ziyaretleri, toplumun yaşadığı sorunlarda yapı olan kurumları seçerek yaparak; o sorunlara dikkat çekiyor, o sorunların kaynaklarını kamusallaştırıyor. Daha önemlisi kamusallaştırdığı ölçüde, toplumsal dikkatin çekilmesini hedefleyerek siyaseten önemli bir şey yapıyor”[1]. Fakat, Kılıçdaroğlu bu ziyaretlerle ya da elektrik faturasını bir süre ödememe örneğinde olduğu gibi başka bir şey daha yapıyor: Söylem siyasetine tıpkı Adalet Yürüyüşünde yaptığı gibi, hak, hukuk, sosyal adalet arayışı temelli eylem siyasetini ekliyor, siyaset yapma biçimini söylemle sınırlı kalan itiraz siyasetinden eylem temelli rest siyasetine evrimleştiriyor. Bu siyaset tarzı devletin kutsal, hikmetinden sual olunmaz boyun eğilen bir Leviathan olduğu bir verili düzende, “Bu düzen böyle gitmez, bu düzen değişmeli” iddiasıyla söylemi eyleme dönüştürme tarzıdır ve kanımızca düzenin mağdurları nezdinde bir karşılığı vardır ve olacaktır. PASİF İTİRAZ SİYASETİNDEN KAZANDIRAN REST SİYASETİNE CHP ve lideri dışında, diğer muhalefet partileri de önümüzdeki süreçte iktidar bileşenleriyle rekabete yönelik strateji ve taktiklerinde kitlesel destek ve meşruiyetlerini arttırmak için itiraz siyasetinden rest siyasetine yöneldikleri takdirde, -ki bunun emareleri diğer partilerde de gözlenmeye başlandı- bunun seçmen nezdinde olumlu karşılık bulması kuvvetle muhtemeldir. Bugün gelinen noktada devlet partisiyle sadece söylenmeye dayalı bir itiraz siyasetiyle rekabet etmek ve seçim kazanmak kolay değil. Otokratik rejimlerden demokratik rejime geçiş yaşayan ülke örneklerinde rest siyaseti bir yandan muhalefet seçmenlerini konsolide ederken, diğer yandan iktidar partisinden çıkış yolu arayan seçmenler için bir iddialı politik seçenektir. İtiraz siyaseti özü gereği uysal, iktidarla barışmaya yatkın muhalefet olarak kalma riski taşırken, rest siyaseti kutuplaşma siyasetinin egemen olduğu toplumlarda iddialı siyasi aygıt ve aktörleri tek umut gören kitlelerin artmasına aracılık eder.
Bugün Türkiye’de muhalefetin iktidar karşısında elini güçlendirecek, muhalefeti görünür ve aleni kılacak olan bu anlamda rest siyasetidir.
Rest siyaseti uzlaşmaya tamamen kapalı, toplamı sıfır olan bir siyaset tarzı olmayıp, tüm politik aktörlerin kabul etmesi koşuluyla eşitlikçi müzakere fırsatlarını ve buradan ortak yarar temelli uzlaşma üretmeye yatkın bir siyaset tarzıdır.  Kanımızca bugün Türkiye’de muhalefetin iktidar karşısında elini güçlendirecek, muhalefeti görünür ve aleni kılacak olan bu anlamda rest siyasetidir. İtiraz siyaseti var olanı yok saymaz, hırpalamaz, ehlileştirme yoluyla bir siyaset tahayyülü inşa eder. Oysa ki rest siyaseti rakibin siyaset tahayyülünü yok sayarak, yeni bir başlangıç yapar. Yeni olanı, topyekûn farklı olanı vadeder. Bu anlamda tek alternatif olma iddiasıyla ezber bozarak oyun kurucu siyaseti tercih eder. Bugün CHP ve Kılıçdaroğlu’nun yaptığı budur. Diğer muhalefet partileri ve liderlerinin de rest siyasetinde yollarının kesişmesi halinde, iktidarın muhalefeti yerleştirmeye çalıştığı dar alanda siyaset yapmaktan çıkışın yegâne yolu budur. [1] Murat Aksoy; “Kılıçdaroğlu’nun hedefi Ne?”, PolitikYol, 15 Mayıs 2022, Erişim adresi: https://www.politikyol.com/kilicdaroglunun-hedefi-ne/Erişim tarihi: 15 Mayıs 2022.