Gezi karşısında muhalefetin siyasetsizliği
İtiraf edelim ki muhalefet sınıfta kaldı. Siyasi iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirdiği ortamda muhalefetin, iktidar ne der, şu parti lideri, şu parti seçmeni ne der diyerek Gezi’yi yalnız bırakması acıdır.
Hukuki değil siyasi bir dava olan Gezi Davası karara bağlandı.
Daha önce aynı suçlamadan dolayı beraat eden ve 1637 gündür tutuklu olan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, iş insanı Osman Kavala, bu kez hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs (TCK. 312) suçlamasından ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılırken; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi de hükümeti ortaya kaldırmaya teşebbüse yardım etmekten 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 18 yıl ceza alanların da tutuklanmasına karar verildi.
Karar, oy çokluğu ile alındı. Mahkeme heyetinden üye hâkim Murat Bircan’ın 2018 yılında AK Parti’den milletvekili aday adayı olduğu ortaya çıktı. Avukatlar mahkeme heyetinden Bircan’ın çekilmesini talep etti. Mahkeme bu talebi reddetti.
Heyetteki bir diğer üye hakim ise sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeterli delil bulunmadığından beraatleri ve tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ile diğer sanıkların tutuklanmaması yönünde görüş belirterek karara şerh düştü. Şerh kararında hakim, yasa dışı delillerle hüküm kurulduğunu da ifade etti.
Karar duruşmasında yaşananlar bile, sonucun hukuki değil siyasi olduğunu açık biçimde ifade ediyor.
GEZİ NEYDİ?
Osman Kavala’nın daha önce beraat ettiği Gezi Davası’nda bu kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasının tüm toplumsal muhalefete açık bir ikaz olduğu anlaşılmaktadır.
Çünkü Gezi’de ortaya çıkan muhalefet, sadece parka yapılmak istenenlere karşı değildi. Gezi’deki muhalefet, siyasi iktidarın 2011 sonrasında özellikle özel hayata ilişkin kimi düzenlemelerine de itirazdı.
Gezi başta Aleviler olmak üzere yaşam tarzı, hak ve özgürlükler konusunda kamusal alanda zorluklar yaşamaya başlayan, dışlanan, ötekileştirilen kesimlerin itirazıydı.
Gezi; görünürde ağaçların kesilmesine karşı bir itirazdı ama görünenin arkasında olan; AK Parti'nin 2011'den sonra yöneldiği değer eksenli siyasal tercihlerin, laik ve seküler alana yönelik hak ve özgürlük alanlarının daraltılmasına, özel alana müdahaleye itirazdı.
Gezi; gençlik, kadın, beden, içki tüketimi gibi 'hayat tarzı' temelinde ortaya çıkan toplumun muhafazakârlaşmasına itirazdı.
Gezi; anayasa referans gösterilerek, hak ve özgürlüklerin daraltılmasına itirazdı.
Gezi; devletin yasal gücünün kullanılarak, devlet eliyle topluma kendi ahlaklarını dayatmasına karşı bir itirazdı.
Gezi; devletin ve iktidarın, kimlik ve hayat tarzı dayatmasına, özel hayata müdahale etmesine karşı çıkarak, şiddetten uzak hak, özgürlük ve eşitlik talep etme çabasıydı.
Özetle Gezi; devleti yönetenlerin kendi "doğrularının" ve "inançlarının” tüm toplumun doğrusu ve inancı haline getirilmesine, bunun devlet eli ile yapılmasına karşı gerçekleştirilen bir itirazdı.
Bu açıdan “Gezi”, laik kesimin kendi hak ve özgürlüklerine sahip çıkmasıdır. Hak ve özgürlükleri için sokağa çıkması ve onun için mücadele etmesidir.
Gezi’yi ortaya çıkaran koşullar, bugün ağırlaşarak devam etmektedir.
Siyasi iktidar, toplumsal meşruiyeti ve tabanı daraldıkça, kendi dışında kalanlara karşı devletin tüm gücünü kullanarak baskısını arttırıyor.
Dün mahkeme salonundan çıkan karar bunun bir işaretidir.
MUHALEFET NEREDE?
Bütün bu gerçekler ortadayken, mahkeme salonunda muhalefet partilerinden sadece üçünün (CHP, HDP, TİP) milletvekillerinin bulunması acıdır.
Mahkeme salonun dışında az bir kalabalığın olması acıdır.
Muhalefet partisi liderlerinin karardan saatler sonra tepki vermesi acıdır.
Siyasi iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirdiği ortamda muhalefetin, iktidar ne der, şu parti lideri, şu parti seçmeni ne der diyerek Gezi’yi yalnız bırakması acıdır.
İtiraf edelim ki olası iktidar değişikliğinin sihirli değnek gibi her şeyi çözeceğine olan inanç bir yanılsamadır.
Siyaset seçim gününü beklemek değil, alternatif siyaset üretmek ve toplumu ikna etmektir.
Hem de her alanda.