Muhalefet için iletişim stratejisi - 2
MUHALEFET GERİDE DEĞİL ÖNDE OLMALI
Bunun birçok nedeni var. Şöyle ki, bütün olay, durum ve süreçlerin sonucunda önce herkes Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bakıyor ve ona göre karşı bir pozisyon üretiliyor. Oysa bu durum Erdoğan’ı yıpratmadığı gibi onu daha da belirleyici bir aktör olma konumuna taşımaktadır. Bu açıdan, muhalefet ön almayı başaramamakta ve öncü rolünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bırakmaktadır.
Oysa gelişen olay/durum/krizler konusunda Erdoğan beklenmeden de bir tavır örgütlenmediler ve Erdoğan’ın o pozisyona cevap vermesi ya da belirlenen paradigma içinde kalması sağlanabilir.
Öte yandan şöyle pratik bir durum var. 25 yıldır aktif siyaset sahnesinde ve de gündemde olan Erdoğan artık çok yıpranmış ve gücünü tüketmiştir. Dolayısıyla yakın gelecekte Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilme olasılığı her geçen gün azalmaktadır.
Muhalefetin böylesi bir aktörü her defasında gündeme getirmek, kendi konumuyla eşitlemek doğru bir iletişim stratejisi değildir. Erdoğan artık kaybeden bir figür olarak kabul edilmekte ancak muhalefet bunu görmek yerine onu hala eski gücünde ve belirleyiciliğinde sanmaktadır. Bu durum en çok Erdoğan’a yaramaktadır. Zira sürekli bir özneyi konuşmak ve konuşturulmasın sağlamak ona güç atfetmektir. O zaman sokaktaki yurttaş “demek ki Erdoğan hala çok güçlü” ya da “yine Erdoğan seçilebilir” benzeri önermeleri kendince üretmektedir. Oysa böylesi bir süreçte artık Erdoğan’ın eleştirilmesi, özne olarak kabul edilmesi doğru değildir.
Muhalefet liderleri kendilerini konuşturmalı ve sisteme ilişkin çözümlerini formüle etmelidir. Yani işin özü Erdoğan’a bağımlı/odaklı bir siyaset acilen terk edilmelidir.
Diğer bir durum ise muhalefetin sürekli bir biçimde TBMM’nin çalıştırılmadığı ya da verilen bütün önergelerin reddedildiğine ilişkin eleştirisidir. Bu durum kuşkusuz önemli ve demokratik yaşam için hayatidir. Ancak yüzlerce önerge reddedilmişken yeni önergeler verip “bakınız yine reddettiler” demek/dedirtmek bir yerden sonra kanıksama sonrasında ise muhalefete yönelik bir tepkiye neden olur.
Oysa geçen süre zarfında muhalefet kendi içinde komisyonlar kurup, toplumsal muhalefetle birlikte olayları araştırıp kamuoyu yaratabilirdi. Böylesi bir tavır çok daha benimsenir ve iktidar meclisi çalıştırmak zorunda bırakılabilirdi. Çünkü halk şikayet eden ve bunu gelenek haline getiren bir muhalefet talep etmemektedir.
Böylesi bir muhalefetin iktidar olma şansı da zordur. O nedenle partilerin, milletvekillerinin tek tek gezmesi ya da sorunlarla tek tek uğraşması önemli olabilir ancak sonuç alıcı olması açısından muhalefetin ortak hareketi zorunludur.
MEDYA NEDEN DESTEKLENMELİ?
Muhalefetin sıklıkla ıskaladığı bir diğer konuda medyadır. Muhalefet bütün medyanın iktidar tarafından kontrol edildiğini söyleyip, kendi önerilerine/eleştirilerine yer verilmediğini söylemektedir. Oysa kurumsal düzeyde eski tanımlamayla “ana akım medya” iktidar tekelinde olabilir ancak bu medyanın artık bir etkisi, toplumu yönlendirme kapasitesi kalmamıştır.
Ülkenin entelektüel birikimi ve haber alma/verme süreçleri, internet medyası ve sosyal medyaya kaymıştır. Sadece bu alanlardaki paylaşıma, erişime, etkiye bakıldığında bile durumun netliği ortaya çıkacaktır. İnandırıcılığı kalmamış bir medyada haber olmamak, olmaktan çok daha iyidir. Bir gazete sayfasında çok az insanın ulaştığı bir alanda görülmek yerine bütün haber sitelerinde yurttaşların önüne düşmek çok daha verimlidir. Ancak bunun henüz kabul gördüğünü söylemek olası değildir.
Dolayısıyla muhalefet için iletişimin altın kuralı ezberlerden vazgeçmektir. Muhalefet bütün ezberleri terk edip iletişim disiplinin imkanlarından yararlanmayı öğrendiğinde iktidarın hiç de uzağında olmadığını görecektir.