Millet İttifakı başta olmak ittifakları doğuran siyasi iklim kötüleşerek devam etmektedir. Bu açıdan önümüzdeki yerel seçimi kazanmak için muhalefetin mimarisi farklı ittifak modellerine hâlâ ihtiyacı vardır. Ancak liderlerin güven sorunu yaratan açıklamaları bunu zorlaştıracağı açıktır.
14/28 Mayıs seçimlerinin üzerinden 3 aya yakın zaman geçti. Bu süreçte muhalefet partileri çoğunlukla kendi iç tartışmalarına döndü.
Muhalefetteki Millet ve Emek Özgürlük İttifakı partileri şu anda kendi içlerinde, kendi gelecekleri üzerine konuşup, tartışıyorlar. Ancak bir bütün olarak bu partilere baktığımızda neredeyse hiçbirinde 14/28 Mayıs seçimlerine dönük bir özeleştiri görmezken, ittifak içi partilere yönelik eleştirileri sıkça görmekteyiz.
AKŞENER’DEN BEKLEDİĞİMİZ CEVAPLAR VAR
Bu süreçte kabul edelim ki en kötü sınavı Millet İttifakı üyeleri veriyor.
İttifak içinde olan CHP, SP ve DP liderleri masanın mimarisi ve süreç konusunda neredeyse hiç bir konuşma yapmazken; İYİP lideri Akşener, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu ve Deva Partisi lideri Babacan konuştu.
İYİP lideri Akşener, partisinin olağanüstü kongresinde seçimlerin neden kaybedildiğine değinmeden 2018’e gitti ve partinin bir anlamda bugüne gelmesinin yolunu açan CHP’den 15 milletvekili transferini “en büyük pişmanlığım” olarak tanımladı.
İyi de neden?
O konuşmasında neden 3 Mart masadan kalktığını, 6 Mart’ta neden oturduğunu, karşıysa neden Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı olduğunu açıklaması kamuoyunu daha çok tatmin ederdi. Çünkü bizim merak ettiğimiz sorular bunlar.
Şimdi İYİP kurmayları Akşener’in 26 Ağustos’ta yapacağı konuşmaya dikkat çekiyorlar. Umarım bu soruların cevaplarını orada alırız.
Kuşkusuz partilerin ittifak içinde olan partileri eleştirme hakkı var. Ama bunun asgari koşulu var. Bu koşulların başında ittifak partisi liderlerin bir araya gelerek sürece ilişkin muhasebe yapmaları, gerekirse birden fazla toplantı yaparak bir özeleştiri yapmalarıdır.
ÖZGÜVENİN SİYASETÇİSİ: BABACAN
Bu bağlamda Deva lideri Babacan da kimi açıklamalar yapmıştır. Babacan, Davutoğlu’nun seçime ortak liste ile girelim önerisini kabul etmediği gibi seçimden sonra Meclis’te grup kurma konusunda Saadet ve Gelecek’tan gelen teklifi reddetmiştir.
Bu belli ki kendine duyulan özgüvenden kaynaklanıyor.
Babacan Habertürk’te katıldığı bir programda; CHP’ye yakın medyada sile getirilen Deva “neden tek başınıza seçimlere girmedi” eleştirilerine karşı olarak;
“Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP'yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde 'CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi' dediler. Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP'nin kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye'nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var. AK Parti'ye oy veren seçmen şu anda 'Allah bizi korumuş' diyor. 'Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan'a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan'a bunu söyleyenler, CHP'nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz” açıkçası yaptı.
Bu açıklama kabul edelim ki Deva’ya yapılan eleştirilerin bir cevap değil. Kaldı ki, seçim yenilgisine ilişkin bir özeleştiri hiç değil.
SİYASETÇİLİKLE ENTELEKTÜELLİK ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ
Gelecek Partisi lideri Davutoğlu seçimler sonrasında bir iki açıklamada bulundu. Bunlardan Ruşen Çakır’a yaptığı bir değerlendirme çok konuşuldu. Davutoğlu bir kez daha, ifade etmek istediğini doğru ifade edememesinin kurbanı oldu.
Davutoğlu; sağ seçmenin CHP’ye oy vermeyeceğini düşüncesiyle listeler belirlenmeden önce Saadet, Deva ve İYİP’e giderek seçimlere ayrı listelerde girmeyi önerdiğini ancak kabul görmediğini açıkladı.
Bu açıklama medyaya yansıdığı gibi “CHP listelerinden seçime girmekten” pişmanlık değil bunun kendisinin ülkenin siyasi gerçekleri nedeniyle “en son tercihi” olduğunu ifade etmesidir. Davutoğlu haklı bir endişeden hareketle alternatif önermiş ve bu diğer partiler tarafından kabul edilmemiştir.
Bu açıdan Davutoğlu CHP’yi değil daha çok birlikte ortak liste önerisini reddet partilere yönelik bir eleştiri yapmaktadır.
Özete bu süreçte ittifak liderlerinin CHP’yi, Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeleri hakkaniyetli değildir. Bu açıdan Saadet lideri Karamollaoğlu ve DP lideri Uysal’ı en azından sessizliklerinden dolayı kutlamak gerekiyor.
Bu açıklamalar bize sadece seçimin neden kaybedildiğini açıklıyor. O temel neden de seçmene verilmeyen “güven”. Çünkü görülen o ki, liderler kendi aralarında dahi seçmene verilmesi gereken güveni sağlayabilmiş değiller.
Seçim sonrasında, seçim öncesinde olduğu gibi bir araya gelmeyen Millet İttifak’ı liderlerinin CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na yönelik bu açıklamalarının tek bir nedeni olabilir, o da bu liderlerin kendi parti içindeki küçük iktidarlarına verdikleri önceliktir.
KAZANMANIN KOŞULU: İTTİFAK
Kuşkusuz partilerin ittifak içinde olan partileri eleştirme hakkı var. Ama bunun asgari koşulu var. Bu koşulların başında ittifak partisi liderlerin bir araya gelerek sürece ilişkin muhasebe yapmaları, gerekirse birden fazla toplantı yaparak bir özeleştiri yapmalarıdır.
Seçim sonrasında, seçim öncesinde olduğu gibi bir araya gelmeyen Millet İttifak’ı liderlerinin CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na yönelik bu açıklamalarının tek bir nedeni olabilir, o da bu liderlerin kendi parti içindeki küçük iktidarlarına verdikleri önceliktir.
Unutmayalım, 14/28 Mayıs seçimleri sonrası karşımızda olan tablo, seçim öncesinden daha ağır bir demokrasi, ekonomi, adalet krizi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Yani Millet İttifakı başta olmak ittifakları doğuran siyasi iklim kötüleşerek devam etmektedir. Bu açıdan önümüzdeki yerel seçimi kazanmak için muhalefetin mimarisi farklı ittifak modellerine hâlâ ihtiyacı vardır.
Bu gerçek ortadayken Millet İttifakı ya da muhalefet parti liderlerinin daha çok bir araya gelip ortak stratejiler belirlemesi gerekirken ittifak içindeki bazı liderlerin salt CHP’ye yönelik eleştirileri siyaseten de ahlaken de doğru değildir.
Bütün bu açıklamalar, seçim öncesi seçmene ve topluma verilmeyen güven duygusunun geri gelmemek üzere kaybedilmesinden başka bir şey değildir.