Muhalefet başarısız mı?

Abone Ol
Hazırlanmakta olan seçim yasasından yeni anayasa değişikliğine kadar tüm çalışmalar özünde; “ne yaparız da bir dönem daha iktidarda kalırız?” sorusuna cevap arar nitelikte.  Sadece iç politikada değil dış politikada da benzer bir arayış söz konusu. Dış politikadaki temel arayış da, nereden geleceğinden bağımsız olarak sıcak para kaynağı bularak, ekonomiyi iyileştirerek iktidarı uzatma amacına dayanıyor. Bunun için ABD’den Rusya’ya, AB’den Katar’a ve hatta her alanda çıkarların ayrıştığı Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar farklı ülkelerle kurulan tüm ilişkiler, kamuoyunun bilmediği, gizlenen tavizler üzerinden kaynak bulma beklentisi ile sürdürülüyor. Daha önce ifade ettiğim gibi ulusal çıkarı hedefleyen değil, taviz üzerinden iktidar süresini uzatma hamleleri yapıyor siyasi iktidar. Siyasi iktidarın içinde olduğu bu sıkışma ve yönetememe hali, her şeye rağmen yapılan kamuoyu araştırmalarına yansıyor. İktidar blokunu oluşturan iki partinin kararsızlar dağıtılmadan oyu yüzde 31-35’e kadar düşmüş durumda. Bu oyun hala yüksek olduğunu düşünenler yok değil. Diğer yanda, “siyasi iktidarın bu kadar güç kaybettiği ortamda muhalefet partilerinin oyu neden yükselmiyor?” sorusu siyasi iktidara eleştirel yaklaşan muhalifler arasında sıkça ve artık daha yüksek sesle soruluyor. Bu ve benzer soruların sorulması da, bunun üzerinden muhalefetin eleştirilmesi de anlaşılabilir. Ki demokrasinin doğası bunu gerektirir. Ancak muhalefeti, tek başına sadece oyları mevcut konjonktürde yükselmedi diye eleştirmek de bir o kadar haksızlıktır. Bu açıdan muhalefete en temel eleştiri, siyaset yapma tarzı, kendi aralarındaki ilişkilerin netleştirilememesi, siyasi söylemleri üzerinden olması durumundadır. Elbette artmayan oyları yüzünden eleştirilebilir ama bu yapılırken göz ardı edilmemesi gereken nokta da; ülkenin içinde olduğu kutuplaşmadır. Siyasi iktidarın derinleştirerek sürdürdüğü kimlik politikasıdır. Bu açıdan yapıcı her eleştiri, muhalefeti zenginleştirecek ve güçlendirecektir. Muhalefeti, aday, kadro, geçiş programı, gölge kabine vs. gibi konularda eleştirmek anlamlıdır. Ama muhalefeti çoğunlukla, iktidarmış ve yapması gerekenleri yapmıyormuş zannıyla yapılan eleştirileriler haklı değildir. Diğer yandan, muhalefete yönelik, iktidara karşı sert muhalefet yapmamak üzerinden yapılan eleştiriler de, muhalefetin siyasi, hukuki zeminlerde kalma çabasından kaynaklanmaktadır. Elbette siyasal iktidar gibi, siyasi muhalefet de eleştiriden azade değildir, eleştirilmelidir. Ancak salt muhalefetin oyunun artmıyor görünmesi, muhalefetin başarısızlığı değil siyasal konjonktürün yansımasıdır. Ki 2018’den bu yana yapılan araştırmalarda, oy dağılımı açısından bakıldığında muhalefetin başarısız olduğunu söylemek o kadar kolay da değildir. Bu açıdan muhalefet başarısız değil başarılıdır. Bu başarının ona iktidarı getirip getirmeyeceği ayrı bir soru olarak ortada durmaktadır. Bu açıdan muhalefete en sert eleştirenlere naçizane bir tavsiyem, doğrudan siyasetin içene girerek; yaşanan değişim sürecini hızlandırmak için içeriden enerji harcamak olacaktır. Hiçbir başarı ve değişim kendiliğinden gelmiyor. Burada bütün mesele o başarı ve değişimi ne kadar isteyip, istemediğiniz ve daha önemlisi bunun için ne kadar çaba harcayıp, harcamadığınızda. Son olarak Rutger Bregman'dan hareketle şunu da söylemek mümkün; "Ne düşünüyorsak oyuz"