Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı’na doğru

Abone Ol
Macaristan’da yapılacak Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı’na katılan sağ kanat siyasetçiler Yahudi-Hıristiyan köklere dayanan Batı kimliğinin, batı medeniyeti ve yaşam tarzı ve geleneksel aile değerlerinin muhafaza edilmesi görüşü etrafında toplanmakta.

Loading...

Macaristan’ın başkenti Budapeşte 19-20 Mayıs’ta Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı’nı düzenlemeye hazırlanıyor. Açılış konuşmasını ise sürpriz olmayan bir şekilde geçtiğimiz ay ulusal seçimlerle seçmenini bir kez daha konsolide eden Başbakan Viktor Orban yapacak.  1974’ten bu yana düzenlenen Dünyanın en büyük ve etkili muhafazakâr etkinliği olan konferans her yıl muhafazakâr örgütlerin ve eğitim kurumlarının temsilcileri, ABD senatörleri ve Kongre üyeleri de dahil olmak üzere üst düzey politikacılar, medya şahsiyetleri, kanaat önderleri ve aktivistler de dahil olmak üzere her yaştan yaklaşık 18.000’den fazla insanı bir araya getiriyor. Bu yılki konferansta Avusturya, İspanya, İtalya ve Hollanda’dan katılacak olan milletvekilleri ve temsilcilerin yanı sıra Birleşik Krallık ’tan Nigel Farage, Fransa’dan Marine Le Pen, ve Brezilya’dan Eduardo Bolsonaro gibi sağ kanattaki önemli isimler de yer alacak. MUHAFAZAKÂR GÖVDE GÖSTERİSİ Mİ? Macaristan hükümetine yakınlığıyla bilinen araştırma kuruluşu Temel Haklar Merkezi tarafından Amerikan Muhafazakâr Birliği iş birliği ile gerçekleştirilecek olan konferans, ilk defa bir Avrupa ülkesinde düzenleniyor olması özelliğiyle uluslararası arenada sağ siyasetin giderek yükseldiği bu zamanlarda bir hayli ilgi çekici. Geçtiğimiz ay Macaristan seçimlerinde Orban galibiyetini takiben Le Pen’in Fransa’da hatırı sayılır şekilde oylarını arttırması da göz önünde bulundurulursa buluşma sağ siyasetin tam anlamıyla Avrupa’daki gövde gösterisi olacak. Orban’ın uluslararası sağ siyasete yönelik bu manevrasında aslında kendi ülkesinde siyasi gücünü defalarca kanıtlamış ve Brüksel’i sık sık hedefine koymuş bir liderin uluslararası arenada da kendine etkin ve görünür bir yer edinme çabalarını görmekteyiz. Trump’ın Orban’ın seçim zaferini kutlayan ilk siyasetçilerden biri olması bu yolda kendisinin önemli bir aşama kaydettiğinin göstergesiyken Orban’ın 2015 Avrupa mülteci krizi itibariyle  liberal gruplara mali desteğiyle öne çıkan Macar asıllı ABD’li Yahudi iş adamı Soros’a karşı başlattığı karalama kampanyası da yine bu yolda ilerleme kaydetmesine yarayan önemli bir siyasi araç olmuştur. Soros geçtiğimiz ABD seçimlerinde Trump’ın ‘Make America Great Again’ (Amerika’yı Yeniden Harika Yap) retoriği içerisinde de illegal göçü desteklediği suçlamalarıyla günah keçisi ilan edilerek hedef gösterilmişti.
Konferans diskuru hedefine sözde ‘sol hegemonyasını’ koyarak düşmanlaştırıcı ve kutuplaştırıcı bir söylem üzerinden sol siyasetçileri ve politikaları marjinalleştirmekte.
Genel itibariyle Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı’na katılan sağ kanat siyasetçiler Yahudi-Hıristiyan köklere dayanan Batı kimliğinin, batı medeniyeti ve yaşam tarzı ve geleneksel aile değerlerinin muhafaza edilmesi görüşü etrafında toplanmakta. Yine bu temellere paralel popülist bir söylem ve politika geliştirerek kendi ülkelerinde siyaset yapmaktalar. Bu anlamda bir ülkedeki sağ kanat muhafazakâr popülist politikalar çoğu zaman diğer sağ kanat muhafazakâr popülist hükümet yönetimindeki ülkelerdeki politikaları çağrıştırıyor. Bu sebeple genellikle sağ liderlerin birbirine desteğine ve birbirlerinden sık sık övgüyle bahsettiklerine şahit oluyoruz. Orban’ın ‘illiberal demokrasi inşa etme’ vizyonunda Çin ve Türkiye’yi övgülerinin odak noktasına koyması tesadüf değil. Konferansın bu yılki programı Tanrı, Millet ve Aile üçlüsünün kutsallığı üzerine dayanan ve bu değerlerin nasıl muhafaza edileceğinin tartışılacağını belirtmekte. Konferans diskuru hedefine sözde ‘sol hegemonyasını’ koyarak düşmanlaştırıcı ve kutuplaştırıcı bir söylem üzerinden sol siyasetçileri ve politikaları marjinalleştirmekte. Sistemdeki aksaklıklara karşı oluşabilecek seçmen öfkesini yabancı düşmanlığı gibi ikincil aktörler ve etmenler üzerine kanalize ederek kitleleri sol siyasetten ustaca uzaklaştıran sağ siyasetin meydan okuması karşısında sol kanat nasıl bir cevap verip alternatif bir hikâye yazabilir? İşte tam da bu soru hem Macaristan’da hem de sağ siyasetin yükselişte olduğu diğer ülkelerde tartışmaya değer.