Depremde, sellerde ve yangınlarda da gördük ki doğaya karşı koyduğumuz çarpık yasalar artık işlemiyor. Bu alanda söylemlerden çok ortaya konulacak somut politikalara ve bu politikaları gerçekleştirecek aksiyonlara ihtiyacımız var.Yaratılan ekonomi modelleri, politikalar ve yönetim sistemleri ile özgürlüklerin, hakların ve refahın arttacağını düşünürken, eşitsizlikler ve yoksulluk daha da derinleşti. İrademizi temsil için seçtiğimiz yöneticiler otoriterleşti ve birbirimize karşı duvarlarımız yükseldi. Artık içinde bulunduğumuz çağı, krizleri, toplumsal dalgalanmaları ve yeni problemleri ile belirsizlikler çağı olarak tanımlıyoruz. Yüz yıl sonra dünyanın ve ülkenin ahvali böyleyken bu belirsizliği ve eşitsizliği kaldırmaya yönelik atılan her adım ve ortaya konulan her toplumsal irade oldukça değerli. Bu anlamda, asıl muhatap olan devletin, kurumları ile yer almadığı ve şimdilik sivil bir çaba olan İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi tarihe not düşmek adına da kıymetli. Kongre boyunca ortak vurgu eşit vatandaşlık, yaşam onuru, adil bölüşüm, toplumsal cinsiyet eşitliği, kapsayıcı politikalar, güven, iklim değişikliği ve adalet üzerineydi. Bu söylemler bütün misak-i iktisadi kararlarında yer buldu. Toplumsal cinsiyet eşitliği her başlık içinde vurgulanırken kongrede on bir kadın konuşmacıya karşılık altmış dört erkeğin konuşması daha gidilecek yolun olduğunu da bizlere gösteriyor. İnanıyorum ki kadın hareketi bu uzun yolu kısaltacak ve tarihin eril akışını değiştirecek en önemli hareket olmaya devam edecek. Kongre boyunca iklim değişikliği acil harekete geçilmesi gereken bir konu olarak ele alındı. Yaşanabilir adil bir dünya istiyorsak iktisadi değişim, doğayı ve tüm canlıları görmek ve bir parçası olmak zorunda. Depremde, sellerde ve yangınlarda da gördük ki doğaya karşı koyduğumuz çarpık yasalar artık işlemiyor. Bu alanda söylemlerden çok ortaya konulacak somut politikalara ve bu politikaları gerçekleştirecek aksiyonlara ihtiyacımız var. İzmir’de olduğu gibi bu hareketliliği yerelden başlatmak belki her zaman arzuladığımız tabandan tavana bir değişime de kapı açabilir. Toplumu bir araya getirmeye yönelik bütün tartışma ve müzakere alanlarına ihtiyacımız var. Şüphesiz elimizdeki demokrasiyi ve cumhuriyeti, geçmişte ortaya konulan kurucu vizyona borçluyuz. Kongrede alınan kararlar ne kadar ve ne boyutta uygulanabilecek zamanla göreceğiz. Geldiğimiz noktada bu topraklarda olan bütün iyi şeylere sahip çıkmak zorundayız. Son yaşadığımız deprem ve insan eliyle var olan bütün felaketlere karşı toplum olarak nasıl bir dayanışma modeli ve eşitlik değeri çerçevesinde cevaplar geliştireceğiz tartışmamız gerekiyor ve bir yol bulmamız gerekiyor.
Misak-i İktisadi
Kongre boyunca ortak vurgu eşit vatandaşlık, yaşam onuru, adil bölüşüm, toplumsal cinsiyet eşitliği, kapsayıcı politikalar, güven, iklim değişikliği ve adalet üzerineydi. Bu söylemler bütün misak-i iktisadi kararlarında yer buldu.
Türkiye demokraside olduğu gibi ekonomide de yönünü ararken İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, İzmir Büyükşehir Belediyesi yürütücülüğünde 15-21 Mart arasında İzmir’de gerçekleştirildi. Kongre, alanlarında uzman birçok ismin, akademinin, sendikaların, kuruluşların ve örgütlerin katıldığı sekiz aylık uzun bir çalışma sürecinin ürünüydü. Sekiz ay boyunca iktisadi ve sosyal politikalarla ilgili bir çok toplantı yapıldı. Kapsayıcılık ve katılım bakımından sınırlı kalsa da ortak iradeyle yerelden ülkenin bütününe yönelik kararlar alındı. Kongrenin kapanışında eski adıyla Misak-i iktisadi yani Sonuç Bildirgesinde yer alan bütün maddeler tek tek çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi zümrelerinden seçilen delegelere sunuldu, tartışıldı ve kabul edildi.
Kongre boyunca bütün katılımcılar 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin yapılış amacına ve vizyonuna referans verdiler. 1923’den bugüne dört iktisat kongresi yapılmasına rağmen, 2023 Türkiye’sinde İzmir’de yapılan İktisat Kongresinin 1923’deki kurucu temeller üzerinden yeniden inşa edilmesi bir mesaj taşıyor elbette.
1923’de gerçekleştirilen ulusal İktisat Kongresi ülkenin bağımsızlık ve yeniden kuruluşunun simgesiydi. Zor şartlara rağmen ülkenin dört bir yanından 1135 delegenin katılımı ile gerçekleştirildi. Lozan’dan sonra, savaştan çıkmış Türkiye’nin iktisadi yol haritası belirlendi ve ülkenin bağımsızlığı kadar iktisadi sisteminin de dünyada tanınması çağrısı yapıldı.
Kongre için işgalden yeni çıkmış ve savaşın ağır yıkımını yaşamış İzmir seçildi. Dönemin tarihsel bir okumasını yaptığımızda görüyoruz ki İzmir İktisat Kongresi, yıllarca süregelen savaşlar, hastalıklar, açlıkla sınanmış yorgun coğrafyada ülke için yeni bir vizyon ve ortak hikaye arayışının bir parçasıydı.
İnsan doğası gereği her zaman başlanılan noktadan daha iyi bir yerde olma arzusuyla; kazanımları, sancıları ve demokrasi mücadelesi ile kongre kararları ve cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden yüz yıl geçti. Geride bıraktığımız yüzyıla içinde yaşadığımız zamanın ruhuyla birlikte baktığımızda bizler için zaman hep ileriye ve ortak iyiye doğru akmadı.
İşleyen saati çoğu zaman durdurduk, geriye ya da az ileriye aldık sonra tekrar kurduk. Birand’ın deyişiyle adına demokrasi dediğimiz narin çiçeğin ülkede yeşermesi için bedeller de ödedik. Yüz yıl sonra geldiğimiz noktada yeni bir toplumsal ve iktisadi hikaye arayışı içindeyiz.
Bunlar da ilginizi çekebilir