Kent ve Çevre

Mimarlar Gökçek dönemi AnKara Raporu'nu kamuoyuna sundu

Abone Ol
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Melih Gökçek'in 23,5 yıllık başkanlık döneminin Başkent’e verdiği hasarı anlatan AnKara Raporu ve 1994-2017 Türkiye ve kent gündemini konu alan zaman çizelgesini Gökçek’in istifasının kırkında kamuoyuna tanıttı. Kitabın Ankara’nın kara bir dönemini anlattığını vurgulayan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, “Bu rapor Ankara kentine ihanetin belgesidir. Biz bu yayınla Melih Gökçek’in yargı önüne çıkarılması için kampanya sürecini başlatıyoruz. Kara Rapor’u Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna’ya ve muhalefet partilerinin genel başkanlarına, sivil toplum örgütlerine elden götüreceğiz, Ankara’ya ihaneti ve yargılanma sürecinin kampanyasını anlatacağız” dedi Melih Gökçek'in istifa ettirilmesinin ardından, 1994-2017 tarihlerini kapsayan hasar tespit raporu hazırlayan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, raporu düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. Hasar Tespiti Raporu nam-ı diğer Ankara Rapor ya da Kara Rapor (ANKARAPOR) ve 1994-2017 ülke gündemi ve kent gündemini içerisine alan zaman çizelgesinin (timeline) basın tanıtımı yapıldı. Düzenlenen basın toplantısına Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Namık Kemal Kaya, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Muteber Osmanpaşaoğlu, Mimarlar Odası Ankara Şube 42. Dönem Şube Başkanı Ali Hakkan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi 1998 yılı Sekreter Üyesi Vedat Ağca, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu Üyesi, Ankara Üniversitesi Eski Rektörü Cemal Taluğ, ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydan Balamir. Prof.Dr. Aziz Konukman, Prof.Dr. Aykut Çoban, Prof. Dr. Funda Cantek, Güven Dinçer, Başkent Dayanışması Bileşenleri adına Güneş Çakmakoğlu ve Mükremin Barut, Ufuk Eroğlu, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Avukatları Gökçe Bolat ile Revşan Deniz Çobanoğlu, Kent İzleme Merkezi Sekreteryası’ndan Redife Kolçak, Halkevleri, 2 Temmuz Pir Sultan Abdal Vakfı  ve DKÖ’ler Platformu temsilcileri, katıldı. GÖKÇEK ANKARA’YA ÇOK BÜYÜK ZARARLAR VERDİ Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, şunları söyledi “Bugün Gökçek’in gidişinin 40. Günü. 40 gündür hazırlanan bu hasar tespiti Ankara’nın Kara Raporu olarak tarihe geçecek. Bu rapor, Melih Gökçek ‘in 28 Ekim 2017’de istifa ettirildikten sonra yaptıklarının unutturulmayacağı ve yargılanana kadar mücadelenin devam edeceği bir sürecin başlatılmasının adımıdır.  Gökçek Ankara’ya çok büyük hasarlar verdi. Bu kitabın her bir satırını yazarken gençliğimize mal olan bu süreci bir kez daha hissettik.  Zaman çizelgesi hazırlarken, yaralarımız açıldı, sızılarımız gözlerimize vurdu.  Bazen editörler olarak, gözyaşlarımızı tutamadığımız anlar oldu.  Melih Gökçek’in yargı önüne çıkarılması için istifasının 40. gününde bir start veriyoruz ve kampanya sürecine başlayacağız. Bu yayını bütün sivil toplum örgütlerine elden götüreceğiz. Muhalefet partilerinin genel başkanlarına ve Mustafa Tuna’ya elden götürmeyi planlıyoruz. Ankara’nın hasarlarının, dinozorla, laleyi kaldırarak olmayacağını biliyoruz. Bütün bunları yapanların yargılanmasına kadar giden süreçte, şu an itibariyle Mustafa Tuna’nın da sorumluluğu var. Soruşturma açtıracak mı? Açtırmayacak mı? Hesap soracak mı? Sormayacak mı? Bunun da tarihe not düşülmesi gerekiyor. Cumhuriyet döneminin neredeyse 4’te birine tekabül eden bir sürece işaret eden Gökçek dönemi Kara Rapor’la anılacak.  Geldiği günden itibaren gittiği güne kadar da sürekli bir başkent kimliğini ortadan kaldırmaya çalışan bir süreçle karşı karşıya kalmışız. Gittiği günün hemen arkasında başkente karşı suç işlediği için suç duyurusunda bulunduk. Cumhuriyet döneminden bize hatıra olarak bırakılan alanlarda ve mekanlarda yürüttüğü tahribatlar yüzünden Başkent’e karşı suç işlemiştir. 81 ili ve 80 milyonu temsil eden bir kente karşı yaptığı tahribatlar aynı zamanda anayasal bir suç oluşturmaktadır. Başkent Ankara, Anayasanın değişmesi ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri arasındadır. Böylesine temsiliyeti güçlü bir kent her ildeki gibi bir yasa ve belediye başkanına verilen yetkiyle değiştirilemez yönetilemez.” Candan, şöyle devam etti: “Bu Kara Rapor 3 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde 1994’ten 2017 yılına kadar Mimarlar Odası Ankara şubesinde yöneticilik yapmış arkadaşlarımızın değerlendirmesi var. 2.Bölümde kent mücadelesinde oluşturduğumuz Kent İzleme Merkezinde görev alan, bize bilimsel olarak yol göstermiş hocalarımızın yazıları var. 3.Bölüm ise 13 başlıktan oluşuyor.  Planlama Süreçleri, Kentsel dönüşüm, Altyapı, Ulaşım, Doğal ve Kültürel Varlıklar-Tarihi yapılar, Kent Estetiği ve Kimliği, Yeşil Alanlar, Kentsel Yaşam, Halk Sağlığı, Kent Yönetimi, Kent ekonomisi, İsraf ve Savurganlık, Hukuksal Süreçler başlıklarında Ankara’nın 23.5 yıllık hasarı konu ediliyor. Eksik bıraktıysak, hata yaptıysak affola, 40 gün içinde biz bu işi hasarsız çıkarttık. Mekansal düzenlemelerle neoliberal politikalar ile Siyasal İslamcı bakış açısının kentsel yaşamı nasıl dizayn ettiği, gerçekte yaşam tarzlarımızı nasıl dönüştürmeye çalıştığı ortaya çıkıyor. Gökçek dönemine ilişkin Ankara’yı savunma hattında açtığımız 668 davanın özeti de bu Kara Raporun cd ekinde okuyuculara iletilecek. Kara Rapor’un ekinde 1994-2017 arası Türkiye gündemi ve Kent gündemi ve Ankara’ya karşı işlenen suçlarını gösteren bir hasar tespiti zaman çizelgesi hazırlandı. İyi bir kaynak olmasını ve araştırmacılara yol gösterici olmasını çok önemsedik. Bu rapor yüksek lisans doktora tezlerine kaynaklık edecek bir kitap, İlerde yazılacak iddianameye ve bilirkişilerin başvuracağı delil, Ankara için dişleri olan adayların yanından ayırmayacağı bir başvuru yayını olacak. Yazıları gazete küpürleriyle desteklemeyi çok önemsedik. 40 bin gazete küpürü taradık, 3 bin küpür seçtik ve onların büyük bir bölümünü kullandık. Yayınlanmasa da ortaya çok büyük bir arşiv çıkartıldı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi ilerde bu gazete küpü arşivini de kamuoyuna açık hale getirecek’’ Zaman üzerinden değerlendirmeler yapan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, bu zaman çizelgesinin  önemli bir hatırlatma olacağı ve herkesin yararlanacağı bir kaynak olacağını ifade ederek 23,5 yıllık Ankara’nın kara dönemine, üst ölçekten ve bütüncül  bakılmasının da hedeflendiğini belirtti. BİR KENT SEVİLMEDEN YÖNETİLEMEZ Candan, şunları kaydetti: Bugüne kadar Ankara hep parçacıl bir bakış açısıyla belli noktalardan çekilerek, öfkeyle rövanş alma yaklaşıma ile yönetilmeye çalışıldı. Oysa bir kent sevilmeden yönetilemez. Gökçek Türkiye’de yaşana bir siyasi kriz sürecinde yönetime geliyor. Bir kriz döneminde geldi ve gelir gelmez ilk yaptığı şey sanatın içine tükürmek oldu. Bizim kentsel yaşamamıza müdahale edeceğinin ilk ipucunu burada verdi. Siyasal İslamın modern yaşantımızı nasıl altüst edeceğinin ilk adımları idi bunlar. Kültür Bakanlığı hemen 29 heykeli korumaya aldı. Sonra personelle ilgili çok ciddi sürgünler başladı. Siyasal İslam bakış açısı geldiğinde emekçileri nasıl tarumar edeceğinin adımlarıydı. İnsanlarını işten attı, teknik elemanlara araç saydırdı, dağ başlarına sürgün etti. İlk yaptığı şey Güvenpark’a Batıkent’e cami önerisi oldu.  Köprülü kavşakları gündeme getirdi. Meslek odaları ile birden kavgalı duruma düştü, meslek odalarının denetim süreçlerini kaldırdı. Sonrasında Hitit güneşi üzerinden taşınması için bir gündem oluşturdu.  Gelir gelmez Saraçoğlu Mahallesi’nde Kumrular Sokaktaki bütün ağaçları kesmeye kalktı.  Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Çankaya Belediyesi işbirliğinde Saraçoğlu’ndaki ağaçlar ve yapılar tescil edildi. Bugün hep gündem haline gelen konuların temelini 1994 yılında attı. Yani bugün yaşadığımız tahribat çok planlı ve taammüden gerçekleşti.  Bugün Sıhhiye Meydanı sadece Sıhhiye Köprüsü olarak algılanıyor. Kentsel yaşamamızı Sıhhiyedeki U köprüsü ile düğümledi attı.  Biz oradan oraya yürürken 10 tane nesneye takılıyoruz ve o köprü Kızılay ve Ulus’u böldü koparttı. Eski şehir ile yeni şehrin bağını koparttı. U köprü ile düğümledi attı.” “Bütün alanlarımız ile ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşandı” diyen Candan, sözlerine şöyle devam etti: “Sonrasında 1996, 1997, 1998 ve 1999’da Cumhuriyet Döneminin bize bıraktığı modern yapılar ve kamusal alanlar hedef oldu. Bulvar Palası yıkıldı, ruhsuz bir şekilde yeniden yapıldı. 4,5 yılda 450 sokak ismi değiştirildi. Bu kent kimliği ile kavganın bellek sıfırlamanın adımlarıdır.1999 yerel seçimlerinde büyük bir kırılma yaşanıyor bölünmüşlük karşısında yeniden seçilen Gökçek’in bu kez, birleşilse de alt edilemeyecek bir sürece doğru yol almasının önü açılıyor.  Kömür ve gıda dağıtımıyla varoşlarda oyunu arttırıyor ve bağımlı bir ilişki yaratıyor. Bedava kömür dağıtmanın kdv si olan hava kirliliği ise hepimize düşen tarafı oluyor. Yine iktidara geldiği günden bugüne kadar temiz su sorunu yaşıyoruz, Kızılırmak suyu tartışmaları hala devam ediyor. Ankara’nın bütün alt yapısı tek sistemde toplanıyor bu nedenle kentin altyapısı bir yağmurla çöküyor. Şehir hastanelerinin kullanımı kentin ileriki zamanlarda kanalizasyon basacağını gösteriyor. 2002’ye kadar Melih Gökçek hakkında hukuksal bir süreç işletilebiliyor. Mesela 1998 yılında DGM Başsavcılığı tarafından çete kurmak ve ihaleye fesat karıştırmak gerekçesiyle gözaltına alınıyor. Sonra 1999 yılında icra hakimliği tarafından usulüne uygun mal beyanına bulunmadığı gerekçesiyle 10 gün hapis cezasına çarptırılıyor. 2001 yılından Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu Gökçek ve belediye başkan vekili Cengiz Ocakçı’ya yargı kararlarını uygulamadığı için dava açıyor. 4 Nisan 2002’de Yargıtay 4. Ceza Dairesi Melih Gökçek’i memuriyet vazifesini yerine getirmediği gerekçesiyle 5 ay 35 gün hapis cezasına çarptırıyor. 2002’den sonra Gökçek aleyhinde araştırma, soruşturma gibi herhangi bir hukuksal süreçle karşılaşamıyoruz. Böylece koruma altına alınan Gökçek,  AKP hükümeti ile birlikte e Ankara’ya kara bir dönem yaşatıyorlar. Sonrasında bütün vadiler, ormanlar, Mamak, Dikmen, Altındağ, Ulus, AOÇ hyeni yerleşim alanlarına yapılan kentsel müdahaleler ile kentin sistematiği ve matematiği  bozuluyor. Bugün geldiğimiz noktada 28 Ekim 2017’de istifa ettirilmiş durumda. Mustafa Tuna şu an belediye başkanı ve her gün bizim bildiğimiz ve mücadele ettiğimiz şeyleri itiraf ediyor. En son verdiği beyanda Büyükşehir belediyesinin kasası bomboş kasa tamtakır, her yere borçlu dedi. Bankalara ve piyasaya borçlu bir belediye aldık. Personelin maaşını bile ödeyemedik dedi. Bu açıklama bile baişlı başına bir yargı sürecinin konusu. Bir kentin 23,5 yıl boyunca nasıl yönetilemediğinin, kaynaklarının nasıl eksiltildiğinin göstergesidir.  Bunların hepsi kent suçudur. Yargılanmıyor ve herkes gözlerini kapatmış bir durumda. Bu kitapla birlikte Gökçek’in yargı önüne çıkacağı bir kampanyanın startını başlatıyoruz. Hasar tespit sempozyumları, Ankara kentinin nasıl onarılacağının atölyeleri çalışmalarımız olacak. Devrimin Başkentinden, Başkentte devrime yönelen bir eylem programı ile umudun eksik olmadığı bu topraklarda Ankara’nın yaralarını onarmaya odaklanacağız. Ankara’ya kara dönem yaşatanlar yargı önüne çıkana kadar mücadele devam edecek. Bu kara rapor sadece Gökçek’in değil onun arkasındaki siyasi yapılanmanın da AKP’nin de kara raporudur. Bu kara raporda sadece hasarlar yok, Ankara için kurulmuş düşlerimizde var. Başkente bir devrim gerekli…’’ BU RAPOR ANKARA KENTİNE İHANETİN BELGESİDİR Mimarlar Odası Ankara Şube 42. Dönem Başkanı Ali Hakkan ise, “Bu kente yaşıyoruz ve hepimizin de bu sürecin meslek insanı ve bir kentli olarak içindeyiz. Hiç mi iyi bir şey olmadı bu kadar yılda derseniz, ben hiç iyi bir şey bulamadım. ‘İstanbul’a ihanet ettik’ dediler ya,  bu Kara Rapor’da Ankara kentine ihanetin belgesidir. 2006 yılından 2014 yılına kadar üç dönem yöneticilik yaptım. Mimarlar Odası adına çok şey söyledik ve kamuya mal oldu ” diye konuştu. Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Namık Kemal Kaya da şunları dile getirdi: “Bir belediye başkanı düşünün 23,5 yıl görev yaptığı bir kentte bir metre metro yapmamış. Bilimsel planlama ilkelerine dayanarak planlama yapmamış. Bütün ihalelerde bizi sıkıntılar ve şüpheler uyandıran bir süreçle karşı karşıya getirdi. Kendisini koruyan hükümete sırtını dayayarak her türlü süreci işletmiştir. Umarım bu süreç bu kitapla birlikte su yüzüne çıkacaktır. Bu kitap sadece Melih Gökçek’in Ankara’ya yaşattıkları değil. AKP hükümetinin de Türkiye’ye yaşattıklarının bir özetidir. Dikey mimariden pişman olmuş olabilirler bunu kabulde edebilirler ama Ankara üzerinden Türkiye verdiği zararlar konusunda ödeyemeyecekleri hesapları var. Bu o işin bir özetidir. AKP hükümetinin taşeron olarak üstlendiği neoliberal politikaların bir özetidir. Mimarlar Odası olarak en başından itibaren bizden önceki dönemlerde devam edip ve süren bu mücadeleyi bu noktaya kadar getirdik ve devam ettireceğiz. O gün odanın çizgisi ne ise bugün de aynıdır. Biz bıraktığımız mirası kendimizden sonraki meslektaşlarımıza da devam edeceğiz. Tuna’nın kasada para yok söylemi Ankara’nın özeti gibi dursa da aslında Türkiye’nin de kasasında şu anda para yok. Bunu söylemek bizim görevimiz.” Rapora katkı vermiş akademisyenler, yöneticiler ve editörler ise görüşlerini şöyle paylaştı: AOÇ GÖKÇEK DÖNEMİNDE SİMGESEL SALDIRIYA UĞRADI Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu Üyesi, Ankara Üniversitesi eski Rektörü Cemal Taluğ: “23,5 yılda hep buradaydım. 40. Yıldan fazla sürede de Ankara’daydım. Büyük bir dönüşüm ve Ankara’nın değerinden büyük bir kayıp ve çalma vardı. Melih Gökçek yerli ve milli derken Ankara’da her türlü ağaçlandırma bitkisel materyaller tamamen gayri milli gerçekleştirilmiştir teknik olarak ta çok yanlıştır.  Orman yapma ile ağaç dikme ve kesme arasındaki farkı ne yazık ki hiç bilmiyor. Bunu ODTÜ’de gördük. Eymir Gölü’ne el koymayı çok istedi yapamadığı için de çok mutluyum. Kentlerde gelişen çağdaş anlayışların tam tersleri Ankara’da uygulanmıştır. İşte yayaların yürüdüğü doğanın korunduğu yerel tüketimin desteklendiği bir Ankara yerine bunun tam tersi olmuştur.  Ankara’nın kırsal alanı Gökçek’in hizmet götürdüğü bir yer olmamıştır. AOÇ yaşanan tahribatlar ve Çubuk Barajının yıkılması inanılmaz bir şeydir. AOÇ bu dönemin simgesel saldırıya uğrayan alanı olmuştur.” 1998 yılında Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreterliği yapmış olan Vedat Ağca: “Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin olarak Gökçek göreve geldiği günden bu yana mücadele ediyoruz. Biz yönetimdeyken Gökçek göreve başladı. En büyük şanssızlığımız bu oldu. Ankara’nın simgesi değiştirmek istedi ve o dönem yürüttüğümüz mücadele sonucu Hitit Güneşini tescil ettirdik.  Akay Kavşağında da uyarılarımızı dinlemeyen Gökçek’e dava açtık. Kavşak bitince hedef gösteren bir pankart astı. Başkent Hastanesi’nin son üç katının kaçak olduğuna ilişkin itirazlarımız oldu yürütmeyi durdurma ve yıkım kararı alındı. Yine Gökçek’le o dönem tartışmalar yaşadık. Maalesef Başkent Hastanesi de bitirildi. Bunun birçok bilime ve tekniğe aykırı uygulamaya karşı mücadele ettik.” HUKUKİ VE SİYASİ HESAP SORULMALI Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu Prof. Dr. Aykut Çoban: “Bu yapanın yaptığının kar kalmaması bakımından çok önemli bir rapordur. Bu hasarları unutmayacağız ancak unutmamanın kendisi önemli olmakla birlikte sonuç doğuran bir etkiye sahip değil. 12 Eylül 1980, 37 yıl geçti hala hesabı sorulmadı. Hasar raporu unutulmaz bu toplumsal belleğe zaten girdi ama unutulmayanların öncelikle hukuki ve sorasında da siyasi hebasının sorulması gerekir. Hesapta sadece başkanla sınırlı kalmamalı. Ortada bir hukuksuzluk varsa bu kararın uygulanmasına kim katkı verdiyse hepsine ceza davaları da açılmalı.  Türkiye’de toplumsal hesap sorma geleneği yok. Bu nedenle kaygı duyuyorum. Bu raporun arkasında durmak gerekiyor.” Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu Üyesi hukukçu Güven Dinçer: “Ankaralılık kavramı üzerinde durmak istiyorum. Ankara’yı bu hale getiren bu ayrık otları hangi ortamda yetişti. Türkiye’de belediye halkın temsilcisi değildir. Cumhuriyetin kurucu gücü ile Ankara arasındaki bağ koparılmıştır. Ankara’ya gelen ilk 1946 belediyesi Kurtuluş parkının yerini orayı alıp ucuz arsa olarak dağıtmak istemiştir ve tepkiler üzerine vazgeçmiştir Gökçek’i getiren ortam nedir, bu parti hırsları yüzünden belediye seçimleri mahvedilmiştir. Adım adım herkes bu olayı destekledi. Türkiye’de belediyecilik kültürü yok. Yüzde 30 la iktidar olama imkanı verilen bir memlekete bir de bölge barajı getirdiler. Parsel bazında imar planı yapma yetkisi verildi bu resmen yolsuzluğa prim vermektir.” ANKARALILAR ARTIK BİR ŞEYLER YAPMALI Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu Üyesi İktisatçı Aziz Konukman: Burada daha çok bir siyasi gündem var. Yola devam sloganını hatırlıyorsunuz değil mi? Çünkü IMF programı sona ermişti oraya mesaj gönderiyor endişelenmeyin aynı programı uygulayacağım. Çok manidar bir mesajdı. 2009’da ciddi bir milli gelir düşüşü yaşandı. Melih Gökçek gündemiyle Türkiye’nin iktisadi gündeminin ilişkilendirilmesi oldukça önemli. Bu projeleri masaya yatırsaydık çağdaş bir belediyecilik olsaydı sosyal fayda maliyet analizinden hiç birisi geçemezdi. Çünkü bu tür analizlerde hesaplanamayan maliyetler vardır.  Sıhhiye köprüsündeki çöküntünün sosyal maliyetinin projede gösterilmesi gerekir. Köprüden kimlerin geçtiğinin hiç önemi yok. Maltepe’deki Havagazı Fabrikasının yıkımında asbestin yaratacağı sorunların somut anlatılmasına rağmen Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin duyarlılığına rağmen siyasi duyarlılık çok azdı. Bu çok acı bir durumdu. Mimarlar Odası’nın müdahaleleri ciddiye alınsaydı hem projeler reddedilecekti, hem de bu kent suçluları kente yönelik suçlarda işlenmeyecekti. Ankaralılar artık bir şeyler yapmalı. İller Bankası yıkımının üstünde çektirdiği fotoğraf toplumsal bir sadizmin ikonik görüntüleridir ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Prof Dr. Aydan Balamir: Normal bir ülke olsaydık buna seviniyor olmalıydık sırtımızdan kalkan bir yük olarak bayram edebilirdik ama hiç sevinemedik çünkü geç kalınmıştı bu büyük gidiş. İkincisi bu büyük gidişin arkasındaki pazarlıkları bilemiyoruz. Bilgi eksikliğimiz nedeniyle sevinemiyoruz. Düştüğü durumdan da gülemiyoruz. İller Bankası ile Su süzgeci yapıları kabusu olsun. Kadir kıymet nimet bilmezliğin bir göstergesidir. Bir vicdansızlık sergiledi onun için böyle bir bedduam var. Birde İller Bankası yıkımının üstünde çektirdiği fotoğraf toplumsal bir sadizmin ikonik görüntüleridir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen yine de enseyi karatmamak lazım bu kitap verdiği zararların tespiti olarak veremediği hasarın da bir listesidir. Başkent Dayanışması Bileşenlerinden Mükremin Barut: Mimarlar Odası mücadelesinin sadece Ankara’da değil Türkiye’nin tüm illerinde görünüyor biliniyor.  Ankara raporu çok onur vericidir. Hemşehrililik yaratılmama olayı Ankara’nın en büyük vehametidir. Ankara’nın yerlisi olduğunu iddia edenlerde de Başkentteki birçok şeyden habersizidir. Ankara’nın meydanlarını katletti. Başkent Dayanışması Bileşenlerinden Güneş Çakmakoğlu:  Bizde katkı verdik ama Mimarlar Odası Ankara Şubesi bıkmadan usanmadan sürekli dirençle kelle koltukta mücadele etti. Bu mücadele ile çok yollar kat ettik. Bu da tarihe düşülen çok önemli bir nottur. HUKUK MÜCADELESİ DEVAM EDECEK Mimarlar Odası Ankara Şubesi Avukatı Gökçe Bolat: 1994 yılından 2017 yılına kadar verilmiş cok büyük bir hukuki mücadele var. Sayısal olarak 668 davayı hiçbir zaman gurur sayısı haline getirmedik olumsuz ve şikayet ettiğimiz bir durumdu. Herhalde biraz daha kalsaydı avukatlık ruhsatını yırtmak üzereydik mesleğimizden soğumamıza neden olan bir belediye başkanıyla bu kadar yoğun uğraşı göstermek çok can sıkıcıydı. Gökçek’in gidişiyle konu kapanmış değil kim gelirse gelişin kent mücadelesi son hızla devam edecek. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Avukatı Revşan Deniz Çobanoğlu: “Gökçek’in kendisi başlı başına bir itilaf kaynağıydı renkli bir kişilikti. Meslek odalarını hedef aldı, yöneticileri hakkında linç kampanyaları yürüttü. Aslında hukuki olarak bir zenginlik kattı. İmar davalarının yanı sıra tazminat davaları AİHM davaları da açtık. Gökçek tek adam rejimini benimsemiş demokrasiden uzak kenti yönetmiştir.” Uzun yıllar Peyzaj Mimarlar Odası Genel Sekreterliği yapmış şimdide Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Sekreteryasında sorumluluk alan Redife Kolçak: “Çok önemli bir şey yaptığımızı düşünüyorum. Kara Rapor’da ipuçları verdik 23,5 yıllı tam anlamıyla değerlendirmek ten ziyade ana hatlarına ilişkin ipuçları verdik bir araştırma tezinin altılığı gibi de gördük. Siyasi duruşu görmezden gelmeyelim bunların bir siyasi arka planı var. Almanya’da Hitler döneminin propaganda bakanı Gobbel’in stratejisini uyguluyorlar. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin bulunduğumuz mevzide sonuna kadar mukavemet yaklaşımının doğru olduğunu düşünüyorum. Bu raporun her sayfasında mücadelemiz, diplomalarımızı senet olarak verdiğimiz taahhüdümüz ve gelecek inançlarımız duygularımız var.”