Milli demokrasi ittifakı geliyor, şimdi Bahçeli düşünsün…
Türk siyaset tarihinde barajı geçebilsin diye kanunların eğilip büküldüğü ilk parti MHP’dir. Oysa AKP erirken MHP büyüyor ve kitle partisi olma yoluna giriyordu. Bahçeli’nin demokrasiye olan alerjisi bu süreci durdurdu.
Olağanüstü durumlar her zaman olağanüstü çözümler gerektirir. Olağanüstü çözümler ise olağanüstü insanlarla mümkün olur.
Türkiye’nin olağanüstü bir süreçte olduğunu biliyoruz. Türkiye 25 yıldır aynı kişi tarafından idare ediliyor.
Bu kişi çok başarılı bile olsa, bu süre normal değildir.
Bırakın Cumhuriyet dönemini Osmanlı’dan Göktürklere kadar Türk tarihinde bu denli uzun iktidar çok azına kısmet oldu.
Gözümüz yok. Erdoğan dünya tarihinin bu yönüyle başarılı siyasetçileri arasındadır. Fakat başarı her zaman tek kriter değildir. Üstelik başarı bazen elde ediliş yöntemini de sorgulatır.
Seçim sisteminde getirilen değişiklik iktidarda kalma konusundaki başarının sınırlarına ulaşıldığını gösteriyor. 7 Haziran 2015’ten beri ülkenin kahiren Erdoğan’ı istemediğini biliyorduk. 2022 kışı biterken Erdoğan’ın da bunu az çok anladığını, ancak kabullenmekte oldukça zorlandığını söylemeliyiz.
Tabii mesele sadece Erdoğan değil. Erdoğan öyle ya da böyle bu ülkenin kendisine verdiği krediyi kullanarak siyasi ömrünü tüketme kapasitesine sahip.
Diğer yanda bir de Bahçeli faktörü var..
Dram odur ki Türk siyaset tarihinde barajı geçebilsin diye kanunların eğilip büküldüğü ilk parti MHP ve o partinin başı da Bahçeli olmuştur. Oysa AKP erirken MHP büyüyor ve kitle partisi olma yoluna giriyordu. Bahçeli’nin demokrasiye olan alerjisi ve demokrasiden uzaklığı bu süreci durdurdu. Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizinin senaryosunu MHP lideri Bahçeli yazdı desek abartmış olmayız.
Bu denli olağanüstü ve ağır bir krizin altında kalan ülkede iktidarın seçim kazanma iddiası başlı başına bir sorundur aslında. Olağan demokrasilerde olsak Erdoğan da Bahçeli de çoktan emeklilik taleplerini iletmiş olmalıydılar.
Ama bırakın olağanı demokrasinin ilk aşamasına bile oldukça uzağız. Söz ve fikir beyanında azıcık sınırı zorlayan herkes, Demokles’in Kılıcı altında.
Her cümleyi değil sözcüğü seçerek ediyoruz.
Diğer tarafta basın önemli ölçüde iktidar güdümünde, parasını vergilerimizle ödediğimiz TRT spikerleri alenen taraf tutuyor. Kuvvetler ayrılığı lafta kalmış ve umursanmıyor. Yargı bağımsızlığı ise uzak bir hayal gibi.
Bütün bu ahval ve şerait içinde iktidarın ayakta kalmak için aldığı oyun bir tanesini bile ziyan etmemesi diğer tarafın ise aldığı oyun mümkün olduğunca ülke yönetimine yansımaması gerekiyor.
Kendi oyunu çoğalt, karşındakini azalt. Formül bu.
7 Haziran 2015’ten beri ülkenin kahiren Erdoğan’ı istemediğini biliyorduk. 2022 kışı biterken Erdoğan’ın da bunu az çok anladığını, ancak kabullenmekte oldukça zorlandığını söylemeliyiz.
Peki bu nasıl olacak? Sandıkları manipüle etmek giderek daha da zor. Her oyun sahibi oyuna sahip çıkarken, teknolojinin imkanlarını muhalefet sonuna dek kullanıyor. Mühürlü ya da mühürsüz sandığa herkes tek oy atacak.
O zaman tek bir çare kalıyor. Benim oylarımın temsil kabiliyetini azami yapayım, karşımdakilerinkini ise asgari.
Bunun yolunu ise seçim sistemini ittifaklı ittifaksız hale getirmede bulmuşlar. Özetle aslında seçime ittifaklar giriyor ama oylar partilere göre sayılıyor.
Başkanlık sisteminin pek çok yalanı arasında TOP3 yapsanız koalisyonlara ihtiyaç kalmayacak yalanını ilk sıraya yazarsınız. AKP koalisyonla Erdoğan’ı başkan seçtirdi ama gelin görün ki karşı tarafın koalisyonunun gücünü azaltmaya, kafaları karıştırmaya çabalıyor.
Bu olağanüstü bir dönem için gayet normal. Sürecin acaipliklerine baktığınızda seçime birlikte girin ama aldığınız oylarla birbirinize rakip olun demek sıradan bile gelebilir. Biz neler gördük ki böyle tuhaf bir düzenlemeye şaşalım.
Ancak AKP-MHP’nin salladığı bumerangın şak diye iktidar blokunu vurması işten değil. Hatta bir anlamda bu düzenlemeyi yapanların aklını alacak denli güçlü bir bumerang yola çıktı bile.
Davutoğlu’nun ittifakın yeniden tanımlanması önerisini neden yaptığını tam olarak bilmesem de, bu önerinin tam zamanı olduğunu söylemek lazım. Siz ittifaklar seçime beraber girer oyları ayrı mı sayılır dediniz. O zaman biz de seçime ayrı ayrı girmiyoruz.
Bizim adımız Millet İttifakı, soyadımız Demokrasi. Biz ülkeye sizin tedavülden kaldırdığınız iki şeyi tedaviye geliyoruz biri Türk parası diğer Türk demokrasisi.
Ucube başkanlık sisteminin tek devreli maçta zaten tedavisi bitmeyecekti. AKP-MHP önerisi bu sürecin adını netleştirmiş oldu. İlk devrede sistemi dönüştürmek ikincisinde sistemi işletmek adına Millet İttifakı; Milli Demokrasi ittifakına dönüşür ve seçimlere tek bir blok ile katılır.
Şimdi AKP-MHP düşünsün. MHP’nin zaten derdi yedek oyuncu olarak sonsuza kadar kulübede oturmaktı. Seçim kazanıp ülke yönetme idealinden vazgeçmiş partiye inanıyoruz da bir seçim için tek bir partinin çatısı altında demokrasi evini kuracak altı partiye ve onlara dışarıdan desteğini esirgemeyecek sol bloka neden inanmıyoruz?
Ben inanıyorum. Bumerang her zaman geri gelir.