Web 2.0’da kontrolün aslında ürettiğimiz içerikleri saklayan server’ların sahiplerinin elinde olduğunu öğrenmemiz uzun zaman almamıştı. Web 3.0 bize beklentisinde olduğumuz özgürleşmeyi sağlayabilecek bambaşka bir yapı.Bugün üzerinde konuştuğumuz Web yapısı ise, bize beklentisinde olduğumuz özgürleşmeyi sağlayabilecek bambaşka bir yapı. Web 3.0 hiçbir merkezi kontrol mekanizmasının, server’ın ya da şirketin verileriniz üzerinde söz sahibi olamadığı, hiçbir otoritenin sistemi “fişten çekemediği” bir ortam. Bunu sağlayan ise akranlar / eşler arası olarak Türkçeleştirilen “peer-to-peer” teknolojisi. Peer-to-peer mantığıyla inşa edilen sistemlerde merkezi bir sunucu yok. Bunun yerine tüm bilgi akışı, ağa bağlı ve eş yetkilere sahip olan birimler (bilgisayarlar ya da kişiler) arasında gerçekleşiyor.
Metaverse gerçekleri: ne, neden, nasıl?
Geçtiğimiz hafta Metaverse’in ne olmadığından bahsetmiştik. Bu hafta zihinlerde oluşturulan imajın ötesinde ne anlam ifade ettiğinden bahsetmek istiyorum.
Geçtiğimiz hafta Metaverse’in ne olmadığından, neden bir oyun evreni gibi betimlendiğinden ve bu indirgemeciliğin bu yeni dünyanın potansiyeline nasıl ket vurduğundan bahsetmiştik. Bu hafta Metaverse kurgusunun, zihinlerde oluşturulan imajın ötesinde ne anlam ifade ettiğinden bahsetmek istiyorum.
Tek bir cümle ile özetlemek gerekirse Metaverse, Web 3.0’ın kullanıcı arayüzüdür. Web 1.0 ve 2.0’da bu arayüz internet siteleri ve “app” tabir ettiğimiz uygulamalardı. Web 3.0’da ise artık daha derin ve çok boyutlu bir ilişkiyle bağlanabileceğimiz bir arayüzden bahsediyoruz. Bu açıdan bakınca Metaverse nedir ve bu yeni arayüze neden ihtiyaç duyulmaktadır sorusunun cevabı da Web 3.0’da gizli.
Önce Web tarihini kısaca hatırlayalım: Web 1.0 döneminde internet tek yönlü bir iletişim mecrası olarak karşımıza çıkmıştı. Yalnızca bazı kullanıcılar içerik üretebiliyor, diğerleri ise geleneksel medyada olduğu gibi pasif bir pozisyonda sadece kendilerine verilen içeriği tüketebiliyorlardı. Web 2.0 ile birlikte ise tüm kullanıcılar içerik üreticisi hale geldiler. Bunu ilk etapta büyük bir demokratikleşme, özgürleşme, sesimizi duyurma imkanı olarak algıladık. Ancak bizim son derece umutla yaklaştığımız bu yeni dönemin içinde, kontrolün aslında ürettiğimiz içerikleri saklayan server’ların (sunucuların) sahiplerinin elinde olduğunu öğrenmemiz de uzun zaman almadı. Bir içeriği yayından kaldırmaktan, hesabınızı askıya almaya kadar tüm güç, server’ları elinde tutan şirketlerin ve bu şirketlerin bağlı oldukları yasaların ve ülkelerin elindeydi. Öte yandan bu merkezi yapılar her daim internet suçlarının tehditlerine açık haldeydi; verilerimiz korunmasızdı. Geçmiş skandallardan bildiğimiz kadarıyla her an verilerimizin çalınarak elden ele dolaşması tehdidiyle karşı karşıyaydık.
Böyle bir ortamda yetki sahibi tek bir kişi ya da kurum değil. Dolayısıyla verinin tek bir sahibi yok; veri ağa bağlı olan herkese ait ve herkes tarafından üretilip saklanabiliyor. Ağa bağlı bir birim olarak, herhangi bir aracıya ya da sunucuya ihtiyaç duymadan, veriyi herhangi bir merkezi alanda saklamadan, doğrudan muhatabımla, yani benimle eş yetki ve haklara sahip olan başka bir kişiyle paylaşabiliyorum. Bahsettiğimiz altyapı bugüne kadar zaten uygulamada olan bir teknolojiydi. Ancak tüm web’in böyle bir sistemin üzerinde inşa edilmesi kurgusu yeni bir kurgu. Ayrıca peer-to-peer altyapısı, ağda gerçekleştirilen işlemlerin ve verinin nasıl takip edileceği, güvenlik ve hız gibi pek çok sistemsel sorunu da beraberinde getiriyordu. Ancak bugün, bu merkeziyetsiz ağın içinde akan veriyi manipülasyon ve güvenlik tehditlerinden koruyacak teknolojiye de sahibiz. Bu teknoloji, artık hepimizin aşina olduğu blokzincir teknolojisi. Blokzincir, Web 3.0’ın üzerinde inşa edileceği ana teknoloji.
ÇÜNKÜ KONTROL EDİLEMEYEN BİR DÜNYAYA İHTİYACIMIZ VAR
Peki Web 3.0 günlük hayatımızda neyi değiştirecek, nasıl bir dönüşüm yaratacak ki şu anda Metaverse olarak adlandırdığımız yeni, alternatif bir dünyanın tasarlanmasına ihtiyaç duyacağız?
Dönüşümün ilk habercileriyle şimdiden iç içe yaşamaya başladık. Kripto para ve merkeziyetsiz finans (DE-FI) geleneksel finansal piyasalardan, NFT, telife tabi materyallerin korunması için geleneksel pazar sistemi dinamiklerinden çıkışı sağladı. Henüz ilk aşamalarında olduğumuz bu dönüşümlerin, merkeziyetsizlik bayrağı altında yükselişine ve çok farklı sistemleri devre dışı bıraktığına tanık olacağız. Devletsiz, merkez bankasız para şimdiden hayatımızın önemli bir parçası… Gelecekte tanık olacaklarımızdan bazıları ise şunlar: okulsuz, bakanlıksız, gayri merkezi eğitim sistemi; yönetim kurulu, rektörlük ofisi ve YÖK’süz üniversite; galerisiz, simsarsız sanat; ofissiz, yöneticisiz, otoritesiz iş; kanun, yönetmelik ve yönergesiz yürütülen, akıllı sözleşmelere bağlı ticari ve hatta beşeri ilişkiler… Elimizdeki teknolojileri ve bu teknolojilerin üssel ilerleme hızını düşündüğümüzde, bu sistemlerin hayata geçirilebilmesinin de son derece mümkün olduğunu görüyoruz. Özetlemek gerekirse, Web 3.0 bu dönüşümü sağlayacak olan altyapı, Metaverse de bu sistemlerin içinde hayata geçeceği siber dünya olacak.
Bu siber dünyaya neden ihtiyacımız olduğu sorusuna gelince: Aklımıza gelebilecek her türlü fiziki alan, binalar, ofisler, bankalar, sokaklar ve hatta geleneksel internet, o ya da bu biçimde bir otoritenin kontrolü altında ve yetki sahası dahilinde. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz sistemler için bize merkeziyet ve otorite tekelinden kurtulmuş, kontrol ya da manipüle edilmeyen ve edilemeyen bir alan yaratma ihtimalleri yok. Tam olarak bu nedenle de alternatif bir dünyaya ihtiyacımız var. Bu dünya da Metaverse’ün ta kendisi.
Görüldüğü üzere konuşmamız gereken konular Metaverse’de kimin ofis ya da mağaza açtığı, ne kadar satış yaptığı, evlendiği veya konsere gittiği değil. Bu konular ancak alttan gelen büyük dalganın yüzeyindeki su zerrecikleri olabilir. Yansımalarından baktığınızda dipten geleni kaçırma ihtimaliniz yüksektir. Metaverse ile ilgili daha derinlikli bir kavrayış edinmek için gündelik konuşmalardan, şirketlerin mesajlarından ve pazarlama içeriklerinden uzaklaşarak, konuya felsefi, siyasi ve sosyolojik açıdan yaklaşan tartışmalara odaklanmak ve şu soruları sormak gerekiyor: Bu yeni kurguyu, kontrolsüz bir dünya olarak inşa etmek gerçekten istediğimiz bir durum mu? Bu bizi bugün tamamen kontrolsüz bir biçimde suç örgütleri tarafından kullanılan ve giderek daha büyük bir tehdit haline gelen geniş kapsamlı bir Dark Web’e mi götürür? Merkeziyetçilikten kaçarken savrulmayı, savrulma korkusuyla merkeze sığınmayı engelleyebilecek bir mutabakat zemini yaratmak mümkün mü?