Loading...
Arınç hiçbir şeyi normalleştiremedi ama son golü YSK’nın atmasını engellemek, siyasetin dışında kalmış bir figürle kavga etmekten daha zor bir iş. Hazırlıksız yakalanan, ‘buna izin vermeyiz’in önüne geçemez.Zira Arınç’ın bu açıklamayı yaptığı gün, yani 13 Şubat’ta, Fatih Altaylı iktidarın bir başka seçim erteletme planı içinde olduğunu yazıyordu. Altaylı’nın edindiği bilgilere göre seçim kararı alınmasına rağmen Yüksek Seçim Kurulu bu kararı depremden ağır hasar alan üç şehirde uygulayamayacağını ilan edecek ve seçimlerin bu koşullarda yapılamayacağına hükmedecekti. Anayasa’da seçimlerin ertelemesi kimi ağır savaş koşulları haricinde mümkün kılınmasa dahi YSK üzerinden bir fiili durum yaratılacaktı. Arınç’ın dün İsmail Saymaz’a yaptığı açıklamada, partiler Anayasa değişikliğinde uzlaşamazlarsa oluşacağını söylediği ‘kaos’, tam bu fiili durummuş gibi gözüküyor. Arınç’ın her iki açıklamasında da Anayasaların kutsal metinler olmadığına değinmesi boşuna değil. Zira seçimi ertelemek konusunda Meclis’te bir anayasa değişikliği konusunda uzlaşı sağlanamazsa, YSK’nın oluşturabileceği fiili durum bir anayasa krizine dönüşecektir. Ertelenemeyen seçimleri YSK’nın düzenleyemediği takdirde nasıl bir çıkış yolu bulunabileceğine dair gerçekçi bir öneriye henüz denk gelmedim. Bugüne kadar ‘Buna izin vermeyiz’lerle nelere nelere izin verildiği ortada. Türkiye’de muhalifler bazen bir otokraside yaşadıklarını unutabiliyorlar. Ayrıca Arınç’ın önerisine en güçlü itirazın muhalefetten değil Erdoğan’dan geleceğini de öngörmek gerekirdi. Zira Arınç, TBMM’de mutlak çoğunlukla yapılabilecek bir anayasa değişikliği önerirken aslında gerçek gücü de Erdoğan’dan alıp, muhalefete veriyordu. Meclis’in ve siyasetin doğası gereği, eğer AKP rakiplerini bir Anayasa değişikliğine ikna etmek istiyorsa, kendi isteğinin gerçekleşmesi için muhalefetin kimi taleplerine razı gelmek zorunda kalacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Deniz Baykal’ın cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’nun elini sıkmadığı bir siyasi pozisyondayken böyle bir pazarlığa girişmesi çok düşük bir ihtimaldir. Dolayısıyla muhalefetin Arınç ile dövüşmeyi bırakıp, YSK üzerinden yaratılmaya çalışılabilecek fiili duruma karşı önlem almaya başlaması lazım. Zira Arınç’ın önerisi doğmadan ölmüştü; YSK ise Altaylı’nın tarif ettiği senaryoyu gerçekleştirirse, hiç de ölü olmayan bir siyaset ve anayasa krizi ortaya çıkacaktır. Arınç bu konuda haklı. Tam da bu sebeple, Murat Sabuncu’nun da yazdığı gibi, Millet İttifakı’nın hızlı bir şekilde YSK’ya zamanında yapılacak bir seçimin sağlıklı bir şekilde nasıl organize edilebileceğini göstermesi gerekiyor. Bu, YSK’nın alacağı kararı etkilemese dahi, kamuoyunu YSK’nın yaratabileceği fiili duruma karşı hazırlıklı ve örgütlü hâle getirecektir. Muhalefetin, kamuoyunun fikriyatına hükmetmek dışında elinde pek bir cephane yok. Arınç hiçbir şeyi normalleştiremedi ama son golü YSK’nın atmasını engellemek, siyasetin dışında kalmış bir figürle kavga etmekten daha zor bir iş. Hazırlıksız yakalanan, ‘buna izin vermeyiz’in önüne geçemez.