Loading...
Müzikle uyumak mümkün mü; bir Max Richter denemesi
Uyku sorunları ruhsal sağlıkta değişikliklere neden olabilir, ruh sağlığı koşulları da uyku ile ilgili sorunları daha da kötüleştirebilir. Richter’in “Sleep” eseri bu konuda uykuya yardımcı olabilir.
Max Richter’s Sleep isimli fevkalade belgeseli Mubi’den izledim. Richter’in bence başyapıtı olan ve 8 (SEKİZ) saat süren Sleep (Uyku) isimli bestesinin yapılış sürecini ve verdiği konserleri anlatan belgesel zihnimde birçok şeyin çağrışmasına neden oldu.
Richter’in radarıma girişi Recomposed by Max Richter: Vivaldi – The Four Seasons albümüyle olmuştu. Gerek sayısız filme yaptığı müzikler gerek albümleri gerekse opera ve bale eserleriyle pek çok ödüllü Almanya doğumlu İngiliz besteci, Vivaldi’nin Four Seasons’ını (Dört Mevsim) almış, yüzde 75'inde elektronik ve postmodern müzik alanında akıl şaşırtıcı oynamalarla yepyeni bir doku yaratmıştı. 2012'de yayınlanan albümü uzun süre İngiltere-ABD-Almanya'nın itunes listesinin başında yer almıştı.
Akabinde Richter’i zaman zaman takip etmeye devam ettim. Sleep albümünü çıkardığında da yanılmadığım için sevindim. Zira Richter besteyi salt armoni, ritim ve melodi gibi müzikoloji prensiplerine göre değil, uyku, nörobilim ve psikoloji bilimlerine göre de bestelemişti. Theta ve delta dalgalarının akışını, NREM ve REM uykularının içeriğini de fark etmek mümkündü. Sonrasında çok dinledim. Kronik insomniyak biri olarak müziğe sığındığım dönemlerde Richter’in Sleep’i dışında çeşitli bilimsel yayınlardan derlediğim bazı eserleri de not olarak yazmak istiyorum; Mozart- Canzonetta Sull’aria, Debussy- Clair de Luna, Chopin- Nocturne op.9 No.2 ve Marconi Union- Weightless…
Belgeseli bir kesitsel biyografi olarak da okumak mümkün. Hayatın en heyecan verici tarafı, öngörülemez oluşudur. Bunu fark etmek için insan hayatını, bütün safhalarıyla bilmek gerekir. Edebiyatın önemli başlıklarından biri olan biyografi, bize bu çeşitliliği gözlemleme imkânı sunar. Edebiyatçı, politikacı, iş adamı, sanatçı, sporcu hatta bu sıfatların herhangi biri altında sayılamayacak “sıradan” insanların yaşam öykülerinin, o öyküye doğrudan ya da dolaylı olarak tanıklık eden herkese söyleyecek bir şeyleri vardır. Biyografi kitapları ve filmleri, kişisel tecrübe aktarımının yanında, tarihin önemli tanıkları arasında da yer alır. Biyografi okurken ve izlerken başka bir zamanda, başka bir yerde yaşamış muhatabınızın karşısına oturur kimi zaman dertleşir, yeri gelir nasihat dinlersiniz. Hayatı söz konusu olan kişi hangi milletten, kültürden, meslekten olursa olsun biyografiler, ayrım yapmaksınız her milletten insana hitap eder.
Uyku, hayatın en büyük armağanlarından biridir. Zihinsel ve fiziksel sağlığımız için hayati öneme sahiptir. Uyku problemleri, tüm dünyada yaygın bir sorundur. Uyku problemlerinin tahminlere göre dünya nüfusunun yaklaşık %33’ünü etkilediği tahmin ediliyor. Kronik uyku problemi yaşamayan insanların bile ara ara uyku problemleriyle baş etmeleri gerekebilir. Bu nedenle, uyku ve ruh sağlığı başta olmak üzere uykunun sağlık üzerindeki etkilerini anlamak önemlidir.
Bazı psikiyatrik durumlar uyku sorunlarına neden olabilir. Aynı zamanda uyku bozuklukları da depresyon, anksiyete ve bipolar bozukluk dahil birçok psikiyatrik bozukluğun semptomlarını şiddetlendirebilir. Uyku sorunlarının birçok psikiyatrik durumun bir sonucu olduğu uzun zamandır biliniyor olsa da daha yeni görüşler uykunun farklı psikiyatrik problemlerin hem gelişmesinde hem de devam etmesinde nedensel bir rol oynayabileceğini öne sürüyor. Başka bir deyişle, uyku sorunları ruhsal sağlıkta değişikliklere neden olabilir, ruh sağlığı koşulları da uyku ile ilgili sorunları daha da kötüleştirebilir. Uyku problemleri, bazı psikolojik sorunların başlangıcını tetikleyebilir.
Richter’in Sleep eseri bu konuda uykuya yardımcı olabilir.
Modern hayatın ve teknolojinin bizi bir anlamda dijital köleler haline getirmesinden, artık sağlıklı bir uykuya dahi dalamıyor oluşumuzdan yola çıkmış “Sleep”. Bu eserin gece yarısından günün ilk ışıklarına kadar süren canlı performanslarından birinde, Los Angeles’ta çekilen belgeselde kolektif bir uykuya hazırlanan yüzlerce dinleyiciyi ve Richter’in benzersiz performansını izliyoruz. Richter kendisi ile yapılan bir röportajda ‘Birlikte müzik çalmak ve dinlemek bizleri dilin ve kelimelerin yapabileceğinden daha derin bir şekilde bağlıyor. Besteci olmama ve diyalog üzerine çalışmama rağmen, bunun nasıl olduğu benim için hala bir gizem. Bence bu, müziğin en büyülü yanlarından biri’ diyor. ‘Sleep’in canlı performanslarında bu birliktelik hissini çok net yaşıyorsunuz. Sonuçta bu topluluk ve uykuyla ilgili bir eser. Tüm bu yabancılar bir araya geliyor, birbirlerine güveniyor ve uyuyorlar.
Bu hayat temposundan, bu hız tutkusundan, bu yaşamda hiçbir şeyden geri kalmama korkusundan, bu eksikleri kapatma koşusundan, bu kendini ispat yarışından, bu sivrilme telaşından, bu ad bırakma hevesinden, bu anlar ve anılar biriktirme oyunundan kendini kurtarabilip iç huzuruna bu alemde huzuru zaten hiç bulamayacağını bilenler, etrafın coşkusu ve coşkunluğundan kaçanlar, sükuneti ve yavaşlığı erdem bilenler, yani Max Richter’ler, Nuri Bilge’ler, Orhan Pamuk’lar… Çok yaşasınlar.