Amanah, imam Salahuddin Barakat ve haham Moshe-David HaCohen tarafından Malmö’de kurulmuş, ırkçılığa karşı Yahudi ve Müslüman toplumlarını birlikte hareket etmeye ve birleşmeye teşvik eden bir oluşum. Geçtiğimiz ekim ayının 13’ünde Malmö’de otobüslerin çalışmayacağı ve çoğu ana arterin trafiğe kapatılacağı haberini aldık. Önlemler ve uyarılar bütün haftaya yayılıyor fakat özellikle 13’üne denk gelen çarşamba günü sıklaşıyordu. Uzun yıllar İstanbul'da ikamet etmiş biri olarak sık sık önemli kişilerin İstanbul’a gelişi sebebiyle alınan önlemleri anımsadık fakat Malmö’de böylesi uyarılara henüz hiç rastlamamıştık. Bu denli ciddi bir güvenlik meselesi olarak ele alınan hadise Yahudi soykırımını anma ve antisemitizmle savaşma konferansı imiş. Malmö’deki Yahudi toplumu daha önce ilgilimi çekmemişti fakat bu vesileyle bu konuya biraz araştırma yapmak istedim. Araştırdıkça da karşıma katman katman güncel bilgi çıktı. Öncelikle konferanstan biraz bahsedelim. İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 75. yılı olması nedeniyle 2020 yılında uluslararası katılımla yapılması hedeflenmiş fakat malum pandemi koşulları nedeniyle ertelenmiş. 2000 yılında yine benzer bir forum Uluslararası Holokost Anma İttifakı (IHRA) adına Stockholm’de düzenlenmiş. İsveç 2022 yılında da IHRA’nın başkanlığını üstlenecek. İsveç’in en kozmopolit şehri olarak Malmö’nün böyle bir konuda ön plana çıkmış olması beni şaşırtmadı. Bunun çeşitli nedenleri var ki bunların arasında Malmö’nün Avrupa’ya en yakın coğrafi konumda olmasının getirdiği hem iklimsel hem de stratejik koşullar başta geliyor. Her ne kadar İsveç’teki Yahudilerin varlığı 17. yüzyıla dayansa da İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Nazi zulmünden kaçanlar için bir “umut limanı” olmuş Malmö. İsveç Kızılhaçı, Nazi toplama kamplarından mahkûmlarını kurtarmak için otobüslerle büyük bir kurtarma operasyonu gerçekleştirmiş. Bu Beyaz Otobüsler’den bir tanesi hâlâ Malmö Müzesi’nde sergileniyor. Savaş sonrasında da komünist rejimlerden kaçan Yahudiler İsveç’e sığınmış. Şehirde görkemli ve özenli bir mimari üslupta inşa edilmiş bir de sinagog bulunuyor. Gelgelelim, özellikle Malmö’de ve Malmö’nün içinde bulunduğu Skåne ilinde kültürel çeşitlilikten hiç de hoşlanmayan ve beyaz üstünlüğünü savunan azımsanmayacak bir kitle de mevcut. Sverigesdemokraterna (SD - İsveç Demokratları) isimli parti kendini İsveç’in en hızlı gelişen halk hareketi olarak tanımlıyor. Belki SD lideri Jimmie Åkesson’u, Edirne sınırında sığınmacılara İsveç’e gelmemeleri yönünde bildiri dağıtması ve sınır dışı edilmesi ile ilgili haberlerden hatırlarsınız. SD, İsveç’teki tarihi Nazi hareketleri ile olan organik bağını açıkça yadsımıyor ve günümüzde de yabancı, çingene, göçmen ve Yahudi karşıtı yaklaşımları ile gündemde ve yükselişte. Özellikle 2010’lu yılların başından itibaren Yahudi toplumuna karşı şiddet eylemlerinin artışta olduğu görülüyor. Bu şiddet eylemleri hakaret ve kötü davranış şeklinde olabileceği gibi saldırı ve bombalamaya da varabiliyor. Pek çok yorumcu, SD’nin yanısıra Malmö’de artan sayıdaki Müslüman toplumunun da antisemist eylemlerden sorumlu olduğunu belirtiyor. Bu konuda şahsi bir gözlemim yok, fakat Filistin meselesinin iki toplumun arasını burada da açtığı aşikâr demekle yetineceğim. Buna karşılık ilginç de bir oluşumun 2017’den beri faal olduğunu öğrendim. Amanah, imam Salahuddin Barakat ve haham Moshe-David HaCohen tarafından kurulmuş, ırkçılığa karşı Yahudi ve Müslüman toplumlarını birlikte hareket etmeye ve birleşmeye teşvik eden bir oluşum. Malmö Belediyesi tarafından destekleniyor, hatta bir dayanışma modeli olarak dünyaya örnek olmayı amaçlıyorlar. Amanah kelimesi hem Arapça hem de İbranice iman ve güven anlamında kullanılıyormuş. Ben “birbirinden emin olmak” diye Türkçeye çevirebileceğimizi düşündüm bu sözü.
Malmö belediye başkanı Katrin Stjernfeldt Jammeh’nın dahi bir Afrika göçmeniyle evli olduğunu, Malmö’nün renkliliğini ve zenginliğini çok kültürlülükten aldığını düşünüyorum ve buna inanmak istiyorum.
Son olarak Yahudi meselesinin popüler kültüre yansımasını İsveç devlet televizyonu SVT’de gösterilen ve yine Malmö Belediyesi tarafından desteklenen Tunna Blå Linje (İnce Mavi Çizgi) isimli polisiye dizide gördük. Bu dizide Türkiye kökenli İsveçli aktrist Gizem Erdoğan, Leah isimli Yahudi bir polis memurunu canlandırıyor. Gizem’i, Türkiye’de de izlendiğini bildiğimiz, IŞİD'e katılan kadınları konu alan Khalifat dizisindeki rolü ile hatırlayabilirsiniz. Bu dizi de Leah’ın dedesi Polonya’dan göç etmiş Jürek isimli Yahudi bir bakkal. Jürek çevresindeki göçmen gençlerin küçük çapta fakat yoğun taciz ve hakaretleriyle baş edemiyor (spoiler vermeden ancak bu kadarını söylemek istiyorum). Jürek Sawka isimli Polonya göçmeni aktör ve yazar tarafından canlandırılan bu rol beni özellikle etkiledi. İşler farklı şekilde gelişmiş olsa kendisinin bizzat yaşayabileceği bir alternatif hayat/kâbus olarak izledim performansını. Yahudi, yabancı, göçmen bizden olan-olmayan ile ilgili politik tartışma Malmö’de her seviyede devam ediyor. Çok boyutlu oldukça da zorlu bir konu. Yine de belediye başkanı Katrin Stjernfeldt Jammeh’nın dahi bir Afrika göçmeniyle evli olduğunu, Malmö’nün renkliliğini ve zenginliğini çok kültürlülükten aldığını düşünüyorum ve buna inanmak istiyorum.