Mahmut Üstün yazdı | Sevgi niye kötülüktür?

Abone Ol

Sevgi bir kötülük nedenine dönüşebilir mi? Maalesef evet. Ve yine maalesef ki bugün temelde sevgi artık bir kötülük kaynağı haline gelmiştir.

Sevdiği için bir kadını bir erkek neden öldürür?

Vatan sevgisinin en temel göstergesi niye ölmek ama daha çok öldürmektir?

Din adına bu kadar acımasız cinayetler nasıl işlenir? Masum insanlar salt din dışı görüldükleri ya da başka din/mezhep mensubu oldukları için neden katli vacip görülebilir?

Oysa insanları "ben" olmaktan vazgeçmeden "biz" yapabilen tek duygudur sevgi...Sevgiyle birbirine bağlanan insanların yaşam felsefesi artık "gemisini kurtaran kaptan" değildir; olamaz. "Ya hep beraber ya hiçbirimiz" dir sevgiyle birbirine bağlanan insanların duygusu...

Sevgi -doğal bir durum olarak toplumcu ve ekolojisttir... İnsan yaşamak için doğayla ve insanlarla paylaşır. Bir şey verir ve alır....

Sevgi insanın insan ve doğa ilişkilerinde paylaşıma, dayanışmaya dayalı üretkenliğinden kaynaklanan, uyum, ahenk ve ölçü durumudur.

Peki bu böyleyse nasıl olmuşta sevgi büyük ölçüde kötülüğü besleyen, motive eden bir etkene dönüşmüştür?

Marks'ın sözleri ile (mealen) "sevgi bir tutum, bir pozisyondur; yalnızca bir ya da bir kaç kişiye indirgenmiş sevgi, sevgi değil genişletilmiş bir bencilliktir".

Bireysel çıkar ile toplumsal çıkarın doğal uyumunun bozulduğu andan itibaren sevgi çıkar ilişkilerinin belirleyiciliği altında bencilleşir. Aşirete, cemaate, millete, geniş aileye, oradan çekirdek aileye kadar daralan "genişletilmiş bir bencilliğin" kuşatıcılığı altında yozlaşır.

Sevgi, paylaşmanın, dayanışmanın bir ürünüdür. Paylaşma, dayanışma ilişkilerinin en minimum düzeye indirgendiği kapitalizmde sevgi, büyük ölçüde bir "kötülük meşrulaştırıcısına" dönüşür.

Sevgi "biz"den olana ve "benim olana" indirgenir; "ötekiler" ise harekete geçmiş bir düşman değilse, en azından potansiyel bir düşmandır artık... Çıkarların kesimselleştiği-sınıfsallaştığı, bireyselleştiği bir dünyada sevgi, ötekine düşmanlık ve zulümle birliktedir. Ve paradoksal biçimde bu iki zıt ve düşman duygu birbirini besler. Bu yüzden çıkarlara göre bölünmüş bir toplumun sevgisi hastalıklıdır, şizofreniktir. Cinsel, dinsel, etnik bağlılıklarımız (sevgilerimiz) bizden birer cani, katil üretir.

Sevginin çarpıtılmış ifadeleri olan aşk, din, milliyetçilik, vb. gibi "sevgiden üretilmiş bencillikler", başkalarına düşmanlığı besler. Çünkü bir mülk edinme biçimidir artık. Böylece bu "sevgi" aracılığıyla hem gerçek sevgiye hem de "özgürlüklere" kelepçe vurulmuş olur.

Sevgi ile özsel uyumu bağrında taşıyan tek felsefi ve siyasal akım sosyalizmdir. Çünkü sevginin kaynağı ve toplumculuğun temel doğrultusu aynıdır: Dayanışma, paylaşım, insan-insan ilişkilerinde ve insan-doğa ilişkilerinde bu eksende sağlanacak uyum...

Kısacası evrensel değerlerden yalıtık biçimde lokal olana, toplumsal olandan yalıtık biçimde "bana ait" olana indirgenen sevgi, bir nefret, cinayet ve savaş ideolojisidir.

Tüm bunlardan kurtulduğumuzda "sevgi" de, bugünkü "milliyetçilik", "dindarlık", "mezhepçilik", "kan bağı" ve "aşk" gibi köleliğimizi besleyen bir körlük olmaktan kurtularak, kendini özgürleştirecektir... Böylece tutsak edilmiş olan "sevgi" özgürleşecek, kendine kavuşacaktır...

O zaman ve son söz olarak: Bizler özgürleşmedikçe, sevgilerimiz de tutsaktır... "Genişletilmiş bir bencillik"  ve çok daha kötüsü bir "kötülük" kaynağıdır