Mahmut Üstün yazdı | Barış için yeni bir insanlık durumuna ihtiyaç var

Abone Ol
Yeni Dünya Düzeni’ndeki yeni savaş dinamikleri Silah piyasasının, “Pax America”nın kanatları altında yeniden canlanmaya başlamasının en temel güncel nedeninin ise, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Asya, eski orta-Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinin en büyük rekabet alanı haline gelmesi ve son dönemde doruğa ulaşan kapitalizmin yapısal krizi oluşturuyor. Bu süreçte silah sanayinde tekelleşme ve merkezileşme olağanüstü boyutlara varırken, silah kartelleri dünyanın birçok ülkesinde silah, yedek parça ve motor üretim şirketlerini satın alarak yüzlerce değişik ülkede faaliyet yürütür hale geldiler… Türkiye, Tayland, Singapur, Arjantin gibi birçok ülkede yabancı silah tekelleri yerli sanayilerle ortaklıklar kurmaya, kısacası tek tek ülke piyasalarını içten işgal etmeye başladılar. Türkiye Silahlanıyor! Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar kuşağında yer alan Türkiye’nin de bu silahlanma sürecinin temel odaklarından biri olması hiç de şaşırtıcı değil. Türkiye silah alımları için her yıl milyar dolarlar harcıyor ve piyasa arayışındaki batılı silah satıcıları Türkiye pazarına büyük önem veriyor. Türkiye, uluslararası silah tekellerinin kasasına her yıl milyarlarca dolar akıtırken, bu tekellerin Türkiye’de düşük maliyetli silah üretimi yapmasına da olanak tanımaktadır. Dünyanın en büyük silah tekellerinden American United Defence Şirketinin yerli ortaklıkla ürettiği FNSS Savunma Sistemi lisansıyla ürettiği zırhlı araçları Tayland, Malezya ve hatta düşük maliyetli olduğu için Amerika’ya bile satması bu durumun çarpıcı örneklerinden birini oluşturuyor. Artık Türkiye’de üretilen zırhlı araçlarda, uçaklarda, helikopterlerde TAI, ASELSAN, NUROL, Tekfen, Mikes, Hema gibi büyük yerli firmalarında imzası var. Ayrıca uluslararası silah tekellerinin platform tipi silah üretimlerini, düşük maliyetlerle azgelişmiş ülkelerde üretme stratejisi, Türkiye’de de başarı kazanmış durumda. Türkiye’de silahlanma ekonomisinin giderek ülkenin en belirleyici sektörlerinden biri haline gelmekte olduğunu söylemek, hiç de abartı sayılmaz. Elbette Kürt sorunu şiddetle çözme ısrarı, Ortadoğu dengelerinde aktif rol üstlenmeye dayalı alt emperyalistleşme hayalleri ve ekonomik ve siyasal krizleri savaşçı yöntemlerle öteleme/hafifletme çabaları varlığını korudukça bu militarist/savaş merkezli gelişmeler de artarak sürecektir. Son söz: Barış için, yeni bir insanlık durumunu yaratmaya; yeni bir insanlık durumu yaratabilmek için de özgürlük ve eşitlik felsefesine ihtiyacımız var.