Mahmut Aslan yazdı | Hayır bitmedi...

Abone Ol
SİYASİ PARTİLER KANUNU DEĞİŞMELİDİR Yukarıda bahsettiğimiz CHP içinde yaşanan olaylar, ihraçlar, kapının önüne koyarım ve tek adam söylemlerinin temelinde başka bir Hayır dememiz gereken kanun bulunmaktadır. Bu da 12 Eylül darbesi ürünü olan Siyasi Partiler Kanunu’dur. Bu kanun partilerde tek adam yaratılmasının, ortak akla önem verilmemesinin ve ülkedeki demokratikleşmenin önündeki en büyük engeldir. Siyasi partiler kanunundaki maddelerle partilerde oligarşik bir yapı oluşmaktadır. Siyasi Partiler Kanunu’ndaki anti demokratik maddelerden bir kaçına yakından bakalım. Parti üyeliği SPK’nın 11. ve 12. Maddelerinde düzenlenmektedir. 11. Maddesi; 18 yaşını dolduran her yurttaşın bir siyasi partiye üye olabileceğini yazarken 12. Madde de; siyasi partilerin üyelik başvurularını sebep göstermeden reddedileceğini yazmaktadır.  Yani yurttaşların partilere üye olması parti yönetimlerinin tekeline bırakılmıştır. Benden isen üye olabilirsin benden değilsen kapının önünde bekle dur. Ne kadar demokratik bir madde değil mi? Siyasi Partiler Kanunu’nun 37. Maddesi aday tespitinde yöntemi partinin kararına bırakıyor. “Siyasi partiler, milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından adayların tespitini; serbest, eşit, gizli oy, açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler.” Bu madde liderin gücünü çok ama çok artırmaktadır. Liderler istediği kişileri istediği yerden milletvekili yapabilmektedir. Milletvekili yapılan kişiler de liderine duydukları minnetten kaynaklı olarak liderin güdümünden çıkamamaktadır. Büyük Kurultay düzenleyen 14. madde ise parti içi oligarşinin oluşmasına olanak sağlamaktadır. Büyük Kurultay üyelerini seçen il delegeleri, parti genel başkanı tarafından seçilmektedir. Bu da mevcut durumun devamını sağlamaktadır. Benzer durumlar, MYK ve Disiplin Kurulu için de geçerlidir. mAyrıca 2820 sayılı SPK ile siyasal partilerle ilgili birçok hususun parti tüzüklerinin düzenlemesine bırakılmıştır. Hemen bütün parti tüzüklerinde genel kurulları "seçimli olağanüstü toplantıya" çağırmak Genel Başkanın yetkisindedir. Bu yetkinin genel başkan dışında Merkez Karar Yönetim Kurulu veya Genel İdare Kurulu’na verildiği tüzüklerde bile genel başkanın bu tür kurullar üzerindeki "salt egemenliği" önceden sağlanmıştır. Lider istediği zaman seçilmiş milletvekillerini dahi istediği herkesi ihraç ettirebilmekte, istediği il veya ilçe yönetimini hemen feshederek üye kayıt defterlerine el koyabilmekte veya defterleri tamamen ortadan kaldırabilmekte, yeniden topladığı ve yazdığı üyeler ile yeni bir il kongresi yapabilmektedir. Geçtiğimiz yaz aylarında MHP’de yaşanan olağanüstü kongre çabaları ve sonrasında gelen ihraçlar örgüt kapatmalar, ayrıca CHP’de Fikri Sağlar’ın ihraç talebi ile disipline verilmesi bu yetkinin kullanılması sayesindedir. Yapılması gereken nedir diye düşünürsek. SPK’nın değişmesi için çalışma yapılmalıdır. Demokratik Kitle Örgütleri, Meslek Odaları ve Barolar bu konuda toplumu bilgilendirecek etkinlik ve organizasyonlar yaparak kamuoyu oluşturabilirler. Bizim gibi toplumlarda yasalar önemlidir ama her zaman da yasalara da uyulmamaktadır. Birçok demokratik yasalar dururken uygulamadaki faşizme varan baskılar da ortada durmaktadır. HDP’nin eş başkanlık uygulamasını fiili olarak başlatıp sonra yasaya koydurması gibi SPK’ya demokratik kanunların koyulması için fiili uygulamalar yapılabilir. Bu da vicdanlı insanların, siyasi partilerdeki ayak oyunlarından sıkılıp o partileri bırakıp kaçmaları ile değil, partilerinde kalıp mücadele edip vicdansız insanları, fiiliyattaki çarktan beslenenleri kovmaları ile sağlanabilir. Referandumda tek adama Hayır diyen milyonlar siyasi partilerdeki tek adamlara da hayır diyebilirler…