Loading...
41 madencinin cesedine ulaşmayı ne zaman “hamdolsun” diyecek kadar başarı addettik? Yolsuzluğa karşı çıkılan yolculukta pervasız yolsuzluk aşamasına biz hangi ara geldik? Bir Bakan’ın kendi Bakanlığına ürün satması senin onuruna dokunmuyor mu?Genelkurmay’ın ışıkları açık mı kapalı mı bizim hiç umurumuzda olmadı, hep sivil siyaset dedik. 28 Şubatçılara, başörtüsü yasaklarına karşı beraberdik. Başını çevirdiğinde hep bizi görmedin mi? Bak, şimdi nereden nereye geldik… Öcalan’ın mektubunu TRT’de okutmak onlara nasip oldu. 41 madencinin cesedine ulaşmayı ne zaman “hamdolsun” diyecek kadar başarı addettik? Yolsuzluğa karşı çıkılan yolculukta pervasız yolsuzluk aşamasına biz hangi ara geldik? Bir Bakan’ın kendi Bakanlığına ürün satması senin onuruna dokunmuyor mu? “Gemicik” diye bir şey gördün mü sen hiç? TÜİK’ten, Merkez Bankası’na kurumları gözlerini kırpmadan yok ederlerken biz orada değildik ama. Bir fırsatın olsa da geçmişe ışınlanabilsen, düşünsene 2015’te yüzde altıyken enflasyon, asgari ücrete yüzde otuz zam yapıldığında mı daha rahat hayaller kuruyordun yoksa bugün mü? Ne ara tıp öğrencileri için “giderlerse gitsinler” diyecek kadar zalimleştik? Hanginiz çocuğunuzun iyi bir eğitim almasını, yabancı dil öğrenmesini ve mezun olup hekimlik önlüğünü giydiğini görmek istemezsiniz? AK Partili kardeşim, artık AK Parti’nin sadece tabelası olduğunu sen de biliyorsun. Belki bir vefa duygusuyla, belki geçmişin korkularıyla hâlâ oradasın ama bil ki artık senin ideallerini ve onurunu savunan parti orası değil. Vefa duymakta da haklısın, asla haksızsın demiyorum, Erdoğan’ın büyük hizmetleri olmuştur bu ülkeye ama artık Erdoğan’ın verebileceği bir şey kalmadı. AK Parti’nin değerlerinin, ideallerinin yerinde yeller esiyor bugün. Nereye uzansan elinde kalıyor.
AK Partili kardeşim, artık AK Parti’nin sadece tabelası olduğunu sen de biliyorsun. Belki bir vefa duygusuyla, belki geçmişin korkularıyla hâlâ oradasın ama bil ki artık senin ideallerini ve onurunu savunan parti orası değil.Göğsünü gere gere partiyi savunacağın günler mazi oldu, bunu sen de ben de görüyoruz. Kısıklı’da otururken senden biriydi, samimiydi; Beştepe’ye geçtiğinden beri bir kez olsun konvoyunu değil de kendisini görebildin mi? Bir kez olsun ulaştı mı sesin? Peki, böyle miydi en başında? Hareketin lideri önemlidir ama sen de çok iyi biliyorsun ki, kişiler gider kurumlar baki kalır. Osman Bey, Fatih Mehmet, Yavuz Selim, Abdülhamid… hepsi gitti, Osmanlı kaldı. Çünkü Osmanlı’yı Osmanlı yapan “değerlerdi”, kişiler değil. Kişileri “muteber” kılan savundukları değerlerdir. AK Parti’yi yüzde 49.5’a taşıyan da kişiler değil değerlerdi. O demokrat “değerlerin” temsilcileri bugün bir “çınarın” altında bir araya geliyorlar. Ne sebepten olursa olsun mahkemeye çıktığında hukukun üstünlüğünden şüphe etmeyeceğin, sığınmacı sorununun vicdan, akıl ve hukukla çözüldüğü, pasaportunun dünyada itibarı olduğu, milli gelirin yükseldiği, verginin tavana yayıldığı, yoksullaşmanın son bulduğu, fakirden alıp zengine verme sürecinin bittiği, yolsuzluğa bulaşanın cezalandırıldığı, gençlerin işsizlikle boğuşmadığı, uyuşturucu tacirlerinin eline düşmediği, devletin sana yardım ettiği IBAN yollamadığı, güçlü, dirayetli, özgüveni yüksek bir ülke için AK Parti’ye oy vermedin mi? Bugün hangisini orada görüyorsun? Başını çevirdiğinde, çok değil yedi-sekiz sene önce oy verdiğin Başbakan’ını göreceksin. Seni bekliyor. Bütün kazanımlarının teminatı olarak, bir daha asla başının öne eğilmeyeceği bir Türkiye’yi inşa etmek için, hiçbir yolsuzluğa bulaşmamış tertemiz, son derece liyakatli bir kadroyla… İnsanlar geçici, değerler kalıcıdır. Bugünkü mahcubiyetinin sebebi onların yanlış politikalarıdır, senin ideallerin asla değil. Vakit idealleri daha yüksek sesle savunma vakti, kişilerin peşinden gitme değil. Başını çevir, bak işte orada. Mütebessim bekliyor seni, üstünde bembeyaz gömleği, zihninde “gelecek” hayalleri.