Loading...
Lütfen dinle kardeşim!
Savunma sanayisinde inanılmaz ilerleme kaydediyormuşuz. İHA’ları mı yiyeceğiz, top mermilerini mi yoksa hava savunma sistemlerini mi? Şimdi hemen yapıştırırlar. “Sen vatan hainisin” diye.
Bak kardeşim. Sana tane tane anlatmaya çalışacağım fakirleşmemizi. Rakamlarla. Hiç eğip bükmeden. Son altı yıldaki fakirleşmemizi bizzat kendi yaşadığım rakamlarla anlatacağım.
2016 yılında banka şube müdürü olarak emekli olmaya karar verdiğimde maaşım net 12 bin lira civarındaydı. Oturduğum ev 800 bin liraydı. Emekli olduğum hafta bir yaşında ikinci el Peugeot 208 model bir aracı 55 bin liraya aldım. Orta sınıf bir araç.
2016 yılında konut faizleri %1 civarındaydı. Oturduğum evi alacak olsam 240 bin lira kendi param, 560 bin lirada kredi kullanıp 10 yıl boyunca ayda 5760 lira taksit ile bu evi alabilirdim. Kızımı İzmir Ekonomi Üniversitesine gönderiyordum. Yıllık ücreti 24 bin liraydı.
Bugün bir banka şube müdürü 18 bin lira ile 24 bin lira arasında maaş alıyor. Ortalama 20 bin lira maaş alıyor diyelim. Bir yaşında ikinci el Peugeot 208 model araç 550 bin lira. Benim oturduğum ev 2,750 bin lira oldu. Bu evi almak için kredi kullanacak olsam cebimde 550 bin lira para olması gerekiyor. Konut kredisi oranları uçmuş. Kamu bankalarında %1,30 ve özel bankalarda %2,70 aylık faizler var. Hadi ortalama %1,80 faiz diyelim. 550 bin lira kendi paranı çıktıktan sonra 2,2 milyon lira kredi çekmen gerek. Bunun aylık ödemesi , nerdeyse 40 bin lira. Çocuğunu İzmir Ekonomi Üniversitesine yazdıracak olsan yıllık 105 bin liradan başlıyor.
2016 yılında bir banka şube müdürü maaşının 4,5 katına araç, 66 katına konut sahibi olabiliyordu. Konut kredisi kullanacak olsa maaşının 20 katı kenarda parası olması yeterliydi. On yıl konut kredisi kullansa maaşının yarısı takside gidiyordu. Maaşının iki katı ile çocuğunu özel üniversiteye gönderebiliyordu.
2022 yılında bir banka şube müdürünün araç almasının bedeli, maaşının 27,5 katına çıktı. Konut alımı maaşının 137 katı oldu. Konut kredisi kullanacak olsa maaşının 28 katı nakit parası olması gerek. Kullanacağı kredinin on yıl boyunca aylık taksidi 40 bin lira. Yani maaşının iki katı. Çocuğunu özel üniversiteye gönderirse, okulun yıllık ücreti maaşının altı katına yakın.
Umarım anlatabilmişimdir kardeşim. Son altı yılda artık orta sınıf kalmadı bu ülkede. İki sınıf var. Zengin ve fakir. Bunlarda kendi içinde üçe ayrılıyor. Üst, orta ve alt.
2016 yılında bankaların orta düzey yöneticileri orta sınıfın ortasını oluşturuyordu, artık fakir sınıfın üst grubundalar. Ben bizzat kendi yaşadıklarımdan örnekler verdim. Diğer sektörlerin farklı olduğunu düşünmüyorum. Her sektörden tanıdığım var, görüyorum da üstelik.
En çok gençlere üzülüyorum. Ev, araba, özel okul onlar için lüks oldu. Bu ülke bunu hak etmiyor. Ülkenin %60 kadarı ortalama 6 bin lira aylık alabildiği için, 10 bin üstü maaş alanlar, maaşlarını utanıp kimseye söyleyemiyor. 6 bin lira maaş alanda “ben neden köle fiyatına çalışıyorum” diye sorgulamıyor; “Ne çok maaş alıyorsun” diye 10 bin üstü maaş alanı kıskanıyor. “Şükür et hâline” diye bir de öğüt veriyor.
“Ülkede kimse aç değil; Lokantalar, kafeler tıklım tıklım, savunma sanayimiz ile düşmana korku salıyoruz” gibi bir sürü laflar ediyorlar. Evde oturup kuru ekmek yediğimiz zaman mutlu olacaklar. İki de bir de “20 yıl önce o yoktu, bu yoktu” diyorlar. 20 yıl önce fotoğraf çeken, müzik çalan, görüntülü sohbet sağlayan bir telefonu gören biri korkudan düşer bayılırdı. 20 yıl önce çocuklar uçurtma uçururken bugün hep birlikte drone uçuruyoruz. Bilim ve teknoloji eskiden 50 yılda bir değişiyordu artık beş yılda bir değişiyor. 20 yıl önce cep telefonu olana “şükür et” diyebilirdin ama bugün diyemezsin kardeşim. Çok net, diyemezsin.
Savunma sanayisinde inanılmaz ilerleme kaydediyormuşuz. İHA’ları mı yiyeceğiz, top mermilerini mi yoksa hava savunma sistemlerini mi? Şimdi hemen yapıştırırlar. “Sen vatan hainisin” diye. Savunma sanayi tabi ki önemli. Türkiye için şart ama. Önce sağlık, huzur, eşitlik, hakkaniyet, adalet, yaşanabilir ücret, demokrasi.
Güney Kore, Hindistan gibi ülkelere bakın lütfen. Hepsi silah sanayinde dünya zirvesinde. Ya vatandaşları!? Demirtaş hoca yazmıştı geçenlerde; Hindistan’ın uzayda uydusu var, vatandaşın evinde tuvalet yok; nükleer bombaları var, halk sefalet içinde, toplam milli geliri yüksek ama ülke dilenciden geçilmiyor; dünya çapında zenginler var ama halk açlıktan ölüyor. Ve tüm bu ülkelerin politikacıları “büyük devletiz, bir gece ansızın gelebiliriz, sabrımızı taşırmayın” diye söylemler yapıyor, işin komiği vatandaşları da çoşdukça çoşuyor.
Allah aşkına kendine bir sor kardeşim. Hindistan mı olmak istiyorsun yoksa bir İskandinav ülkesi mi!
Aslında muhalefet bile işin ciddiyetinde değil. “Ülke uçuruma sürükleniyor” diyorlar. Bak kardeşim. Biz uçurumdan düşeli çok oldu. Aylardır aynı şeyi söylüyorum. Uçurumun dibinde paramparça, yarı bilinçli yatıyoruz. Yaralarımız sıcak, bir de ağrı kesici yapıyorlar. O yüzden neremiz kırıldı neremiz parçalandı fark edemiyoruz.