Lübnan devleti kurulduğunda farklı dini toplulukların liderleri, hiçbir mezhep ve dinin tek başına yönetime hâkim olmayacağı zayıf ve parçalı siyasal bir organizasyon üzerinde anlaşmıştı. Bu da yaklaşım yolsuzlukları beraberinde getirdi.İşte Lübnan geçtiğimiz hafta sonu yapılan seçimlere bu ağır krizin gölgesinde girdi. İnsanlar çok büyük beklentilere sahip olmasa da en azından bu seçimlerin, krize çözüm bulabilecek yeni bir hükümeti işbaşına getirebileceği yönünde çaresiz bir umudu biriktirmekteydi. Lübnan’daki sorun elbette bir hükümet sorunundan daha derin. Zira Lübnan devleti kurulduğunda farklı dini toplulukların liderleri, hiçbir mezhep ve dinin tek başına yönetime hâkim olmayacağı kadar zayıf ve parçalı siyasal bir organizasyon üzerinde anlaştı. Bu da Lübnan’da devletin son derece zayıf ve ganimetlerin farklı din ve mezhepler arasında orantılı olarak dağıtıldığı sürece artan yolsuzluğa göz yumulduğu bir yaklaşımı beraberinde getirdi. Aslında Lübnan’ın şu an içinden çıkmakta zorlandığı en büyük sıkıntı budur. Seçim sonuçlarını etkileyen politik faktörlere gelince özellikle Sünni toplumun en büyük temsilcisi konumundaki Sad Hariri’nin geçtiğimiz ocak ayında düzenlediği bir basın toplantısıyla siyasi hayattan çekildiğini ilan etmesiydi. Bunun yarattığı boşluğu ise Hariri’nin partisinden ayrılan bağımsızlar ve diğer Sünni partiler doldurmaya çalıştı. Bağımsızların Lübnanlıların umutsuzluğundan ve ülkelerini ekonomik ve sosyal uçuruma iten politik seçkinlere karşı öfkelerinden yararlanarak parlamentodaki varlıklarını güçlendirilmesi düşünülüyordu ancak bu gerçekleşmedi. Zira taifeci bir siyasal yapıda ve bunun meydana getirdiği seçim kapalı sisteminde bağımsızlar ancak sınırlı bir başarı ortaya koyabilirlerdi. Lübnan'da parlamento seçimleri öncesinde yapılan tahminlerin büyük bir bölümü, ülkenin içinden geçmekte olduğu trajik derecedeki kötü koşullar nedeniyle özellikle de iktidardaki partilerin bu süreçten olumsuz etkileneceğini öngörmüştü. Öngörüler kısmen gerçekleşse de hiçbir zaman muhalefetin beklediği ölçüde olmadı. Hizbullah’ın öncülüğündeki Şii ittifakı parlamentodaki varlığına iki koltuk daha ekledi eklemesine ama bu, Dürzi ve Hıristiyan müttefiklerinin oy kaybetmesine engel olamadı. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın damadı Basil Cibran’ın yaptığı Ulusal Özgür Parti oy kaybetse de parlamentoya 18 milletvekili ile girmeyi başardı. Bu parti her ne kadar 2018 seçimlerine nazaran 2 milletvekili kaybetse de ekonomik krizden bütünüyle sorumlu tutulduğu ve bu yüzden partinin bütünüyle çökeceği yönündeki öngörülere rağmen 18 milletvekili çıkarabilmesi başarı sayılabilir. Dolayısıyla Hizbullah ve müttefiklerinin milletvekili sayısı 71’den 61’e düşerek parlamentodaki çoğunluğu kaybetti. Buna karşın hiçbir ittifak tek başına parlamentoda çoğunluğu sağlayamadı. Ancak seçimlerden önce Hizbullah koalisyonu içerisinde bulunan bazı vekillerin 2019’da ittifak saflarından ayrılıp yeni patlak veren ayaklanmanın saflarına katıldığı göz önüne alındığında bu sayının 64 civarında olduğu söylenebilir. Hristiyan toplumdaki eğilimlerle ilgili merak edilen bir başka husus, Sabra Şatilla katliamının mimarı Samir Caca öncülüğündeki Lübnan Kuvvetleri’nin Mişel Avn’ın Cumhurbaşkanı olmadan önce liderliğini yaptığı ve daha sonra damadı Cibran Basil’e devrettiği Ulusal Özgür Parti karşısında ne kadar başarı kazanabileceğiydi. Samir Caca, kısmi bir başarı kazanarak koltuk sayısını bir önceki seçimlerde elde ettiği 15 milletvekilden 18’e çıkardı. Hizbullah karşıtı Hıristiyan muhalefetin seçimlerde göreli bir başarı elde etmekle birlikte Lübnan siyasetini yönlendirmek ve istediği hükümeti kurmak için yeterli olmadığı söylenebilir. Hizbullah-Emel bloğu 27 Şii koltuğun tamamını elde ederek gelecekteki siyasi seçimlerde belirleyici bir etki sağladı. Nebih Berri'nin Lübnan Meclis Başkanlığı'na yeniden seçilmesinden sonraki adım, Meclis'in güvenini kazanabilecek bir hükümet kurmak olacak. Başbakan Necib Mikati, yeni hükümet kurulana kadar geçici başbakanlık görevine geçecek. Bu kadar bölünmüş bir parlamentoda hükümet çıkarmak, istikrarlı bir yönetim sağlamak normalden daha zor ve uzun olabilir.
Lübnan seçimlerinde kazanan kaybeden
Ne Suriye, ne Irak, Lübnan’ın durumuna düşmedi… Lübnan’da yoksulluk iki katına çıktı. İlaç alamayan ailelerin oranı yüzde 52. Hanelerin yüzde 77'sinin yiyecek parası yok. Nüfusun en az yüzde 70'i ciddi su sıkıntısıyla karşı karşıya…
Lübnan bir taraftan siyasi kaosla bir taraftan da ekonomik krizle boğuşmakta olan ve 2019 yılından beri saplanmış olduğu bataklıktan kurtulamayan bir ülke. Her ülke pandemi ve savaş koşullarından etkilense de hiçbiri Lübnan gibi böylesine derin bir ekonomik krize duçar olmadı. Orta Doğu’da Suriye ve Irak gibi iç savaş yaşamış ülkeler de son dönemdeki krizden ciddi ölçüde etkilendi, ancak hiçbiri Lübnan’ın düştüğü duruma düşmedi, en azından temerrüde düştüğünü ilan etmedi. Lübnan'daki mali kriz henüz başlamışken Başbakan Hassan Diab 7 Mart 2020'de Lübnan’ın borçlarını ödeyemediğini bu yüzden de alacaklılarla müzakere etme, borç ödemelerini erteleme ve yeniden planlama üzerinde çalışacaklarını duyurmuştu.
Lübnan'da yoksulluk oranları 2019'da %42'den 2021'de yüzde 82'ye neredeyse iki katına çıktı. Sağlık hizmetlerinden yoksun kalan ailelerin oranı 2019'da yüzde 9'dan 2021'de yüzde 33'e çıktı. Nüfusun yüzde 55'i herhangi bir sağlık sigortası kapsamında değil ve ilaç alamayan ailelerin oranı yüzde 52'nin üzerinde.
Haziran 2021'de yayınlanan “Çocukların geleceği tehlikede” adlı raporda Lübnan'daki çocukların yüzde 80'inin 2020'nin başında olduğundan daha kötü durumda olduğu tespit edildi. Lübnan’da ailelerin yüzde 60'ı kredi veya borç para yoluyla yiyecek almak zorunda, çocuklu ailelerin yüzde 40'ı işsiz. Hanelerin yüzde 77'nin yiyecek ve giyecek alacak parası yok. Öğretmenlerin maaşları değerinin yüzde 90'ını kaybetti, ailelerin yüzde 15'i çocuklarını eğitimine son verdi ve 400 binden fazla çocuk okula gitmiyor.
Lübnan nüfusunun en az yüzde 70'i ciddi su sıkıntısıyla karşı karşıya ve suya erişimde yüzde 80'lik bir düşüş var. Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde 2021 yılında yayınlanan kriz gözlemevi raporuna göre 5 kişilik bir ailenin aylık gıda maliyeti 3 milyon 500 bin Lübnan lirasına yani 2300 dolara ulaştı. Temmuz 2019'dan bu yana on temel gıda ürününün fiyatlarında yüzde 700'ün üzerinde bir artış gerçekleşti. BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün 2021 raporuna göre, 2021 yılının ilk 4 ayında turizm işletmelerinin yüzde 50'si kapandı veya krizden ciddi şekilde etkilendi, 896 restoran işletmesi kepenk indirdi.