Dünyadan

Liberty: Şehrin ortasında bir stil ikonu  

Abone Ol
Kadınların Viktorya tarzı ağır uzun elbiselerden, dar korselerden kurtulmaya başladığı bir dönem. Arthur Liberty bu fırsatı görüyor ve oryantal tarzlarda kumaş ve desen üretmeye başlıyor. Çok geçmeden Liberty adı tüm Londra’da duyuluyor. Şehirler yavaş yavaş yılbaşı kostümlerini giyip, ışıklı aksesuarlarını takıp takıştırmışken, insanlar ufak da olsa sevdiklerine hediyeler alma havasına girmişken aklıma düştü bu yazı. Bu sıralar Londra’da sokaklarda yürümek bir keyif, 2021 pek çoğumuz için ne kadar zor bir yıl olmuşsa olsun, safiyane bir yeni yıl mutluluğu sarıyor insanın kalbini. Caddelerdeki kostümlerin en gösterişlileri ise şüphesiz çok katlı mağazalar, yılbaşı yaklaştığında bezendikleri albenili dekorları ile. ÇOK KATLI MAĞAZALARIN EN “İNGİLİZİ” Bilirsiniz, dünyadaki metropollerin pek çoğunun ünlü çok katlı mağazaları vardır: Paris’in Galleries Lafayette’i, Milano’nun La Rinascente’si, Berlin’in KaDeWe’si gibi. Londra’da da çok katlı mağaza dendiğinde, çoğu kişinin aklına olanca ihtişamı ile Harrod’s, Fortnum&Mason, bilemediniz Oxford Street’teki görkemli binası ile Selfridges gelir. Ama bugün sizinle farklı ve ayrıcalıklı bir adresi keşfedelim istedim. Oxford Circus’tan Soho’ya doğru yürürken, soldaki sokaklardan birine saparsanız, beyaz zemin üzerine kahverengi ahşapla kaplanmış geniş bir bina çıkar karşınıza. Çikolata kaplı bir kremalı pastayı andıran bu binanın giriş kapısının üstünde çok da iddialı olmayan harflerle “Liberty” yazar. İşte, yenilikçilik ve özgünlük denildiğinde pabucu kimseye kaptırmayacak olan Liberty mağazası olanca güzelliği ile karşınızda duruyor. Liberty’nin renkli bir hikayesi var. Buckinghamshire’lı bir manifaturacının oğlu olan Arthur Liberty, 1862 yılında Londra’ya taşınıyor ve tam merkezde, Regent Street’te, Farmer&Rogers adında pelerin ve şallar satan bir büyük mağazada çalışmaya başlıyor. O yıl Farmer&Rogers şehirdeki bir uluslararası fuara katılıyor ve Arthur burada ilk kez Japonya’dan gelen kumaşlara ve çeşitli mallara ayrılmış özel bir bölüm görüyor; bölüme ziyaretçilerin müthiş bir ilgisi var, iğne atsan yere düşmüyor. Arthur’un patronları da bu yoğun ilgiyi fark ettiklerinden, fuar sonrasında kendi mağazalarında Oriental House adını verdikleri bölüm açıyorlar ve Arthur’u da oraya müdür yapıyorlar. Kısa zaman sonra Oriental House işin en karlı bölümü haline geliyor. Farmer& Rogers’da geçen 10 yıldan sonra, Arthur Regent Street’te kendi dükkanını açmaya karar veriyor ve müstakbel kayınpederinden aldığı 2000 pound ile Regent Street’te bir dükkanın yarısını kiralıyor. “Liberty”, 1875 yılında 4 kişilik minicik bir ekiple kapılarını açıyor. İlk müşterileri arasında önceki işyerinde yakın dostluklar kurduğu dönemin ünlü sanatçıları Whistler, Rossetti ve William Morris var. Daha 16 yaşındayken çalışmaya başlayan Arthur vizyonu geniş bir adam, amacının “varolan modayı izlemek değil, yeni bir moda yaratmak” olduğunu söyleyecek kadar ileri görüşlü. Aklında uzak diyarlardan gelen lüks ürünler ve kumaşlarla Londra’yı adeta donatmak var. Bu nedenle Japonya başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafından değişik mallar getirtiyor Liberty’e. Dönem kadınların Viktorya tarzı ağır ve uzun elbiselerden, dar korselerden kurtulmaya başladığı, farklı arayışlarda olduğu bir dönem. Daha hafif dokuları ve yaratıcı desenleri ile oryantal kumaşlar özellikle kadınlar arasında pek revaçta. Arthur buradaki fırsatı hemen fark ediyor ve oryantal tarzlarda kumaş ve desenler üretmeye başlıyor. Bu arada mobilya, ev eşyaları, hazır giyim gibi alanlara da el atıyor. Çok geçmeden Liberty adı bütün Londra’da duyuluyor. Kısa zamanda o kadar başarılı oluyor ki, kayınpederinden aldığı 2000 poundu 18 ay içinde geri ödeyiveriyor Arthur ve yarısını kiraladığı mağazanın tamamını alıyor. Ardından yan mağazaları da birer birer kiralamaya başlıyor. O dönemde alınan binalar Liberty’nin bugünkü binasını oluşturuyorlar. MÜZE GİBİ BİR MAĞAZA 1924 yılında tamamlanan bugünkü Liberty mağazası Great Marlborough Street’te, Tudor tarzı büyük bir bina. İkinci derece tarihi eser statüsündeki binayı daha sokağa adım attığınızda fark ediyorsunuz. Önce mağazanın önündeki taze çiçek bölümünün misler gibi kokusu ile büyüleniyorsunuz. Mağazaya girdiğinizde, ahşap merdiven ve parkeler, vitraylar, şömineler, rengarenk desenli halılar, ipekliler, kumaşlar ve tavandan sarkan upuzun kristal avizelerle, adeta yaşlı bir İngiliz asilzadesinin evinde hissediyorsunuz kendinizi. Mağazadaki bu atmosfere kapılıp da gözden kaçırabileceğiniz başka ilginç detaylar da var Liberty’de. Örneğin, Tudor tarzındaki binanın merdivenleri ve parkeleri de dahil olmak üzere tüm iç ve dış ahşap dekorunda İngiliz Kraliyet Donanması’ndan emekli iki gemiden, HMS Hindustan ve HMS Impregnable’dan elde edilen ahşaplar kullanılmış. Mağazanın Kingly Street’e bakan tarafında, iki binayı bağlayan köprücüğün üstünde ise ünlü Liberty saati var: Her saat başında, üstteki bölümde St George ve ejderha figürinleri çıkıyor ve efsanevi dövüşlerini sembolize eden bir mini oyun sergiliyorlar. Saatin altında ise, sanki özellikle günümüz insanına mesaj vermek istercesine altın harflerle yazılmış bir özlü söz yer alıyor: “Bil ki harcanan hiçbir dakika geri gelmez; boş işlerle uğraşma.” Başınızı kaldırıp binanın ön girişinin tepesine baktığınızda ise, gemi şeklinde altın kaplama bir rüzgar göstergesi görüyorsunuz. Bu gösterge 1620 yılında ilk göçmenleri İngiltere’den Amerika’ya götüren Mayflower gemisinin 51 kiloluk bir replikası. Güneşli günlerde pırıl pırıl parlıyor binanın tepesinde. Son olarak, mağazanın içindeki ahşap merdivende bu kez iç burkan bir detay var: İkinci Dünya Savaşına gidip de bir daha dönmeyen 20 mağaza çalışanının isimlerinin yazılı olduğu bir anı plaketi. Özetle, bir şey satın almasanız da, İngiliz tarzının en ayrıcalıklı temsilcilerinden Liberty’de gezinmek bile başlı başına özel bir deneyim. LİBERTY’NİN EŞSİZ DESENLERİ Liberty’nin desenleri çok ünlü. Markayı tanıyan bir göz, Liberty desenlerini bir bakışta tanıyor. Eskiden beri en iyi sanatçılar ve desinatörlerle çalışan markanın desenlerinin pek çoğu artık klasikleşmiş, gittikçe daha da değerlenen desenler. Liberty kurulduğundan beri hep sanatla iç içe olmuş ve zamanının sanatsal akımlarında öncü bir rol oynamış. Art Nouveau akımının İngiltere’deki en önemli figürlerinden kabul edilen Arthur Liberty döneminin ünlü desinatörleri ile yakın dostluklar kuruyor. Sanatsal desenler üretmek üzere yola çıktığı Liberty Art Fabrics ve Liberty Colors’u da bu desinatörlerle birlikte oluşturuyor. Bu grubun en ünlülerinden bir tanesi, aynı zamanda tanınan bir şair, yazar ve sosyal aktivist olan, İngiliz Sanatsal Elişi akımının en önemli temsilcilerinden William Morris. Öyle ki, Morris’in adı halen Liberty ile birlikte anılıyor ve ölümünün üzerinden 125 yıl geçmiş olmasına rağmen, desenleri hala İngiltere’de her yerde. Özelikle de 1883’te yaptığı ve benim her daim hayranı olduğum ardıç kuşu motifli “Çilek Hırsızı” deseni. Sanatçılarla işbirlikleri ünlü olan Liberty, bugüne kadar Kate Moss, Stella McCartney, Vivienne Westwood, Paul Smith gibi ünlü tasarımcılarla ve Supreme, Uniqlo gibi modern perakende markalarıyla yaratıcı işbirlikleri yapmış. Liberty’i özellikle sofistike, farklı şeyler arayan kişiler tercih ediyor. Müşterileri arasında pek çok ünlüye rastlamak mümkün. Hatta Liberty’nin bu ünlü müşterilerinden birisi de, markadan kendi özel koleksiyonu için halı ve işlemeli kumaşlar satın alan Victoria&Albert Müzesi. Özellikle yılın bu dönemlerinde Liberty mağazası hediye seçmek için en uğrak yerlerden birisi. Altı katlı mağazada mobilyadan, ev eşyasına, giyimden, kozmetik ve aksesuara kadar pek çok farklı bölüm var. Liberty desenleri ile bezeli kumaşları metre ile alabileceğiniz, etaminlerin birer tablo gibi sunulduğu tuhafiye bölümüne elişi severler için kocaman bir kat ayrılmış. Mağazanın içinde “Arthur” adında klasik İngiliz beş çayı servis eden bir restoran da var. YENİ YIL, YENİ UMUTLAR 2025 yılında 150 yaşını kutlayacak olan Liberty mağazası bugünlerde her şeye rağmen yeni yıl için yeni ümitleri olan, öncekinden daha güzel bir yıl olması beklentisiyle 2022’yi karşılamaya hazırlanan coşkulu kalabalıkları seyrediyor bulunduğu yerden. Sanki telaşımızı, koşturmalarımızı, kahkahalarımızı ve hayal kırıklıklarımızı izliyor yüzünde İngilizlere has o mesafeli tebessümü ile. Kim bilir, belki de Liberty’nin desenleri gibi rengarenk bir yıl bizi bekliyordur. Umutla diyelim.