Çocukların işçileşmesi ve çalışırken ölmeleri olağanüstü bir durumken olağan hale getiren cemaatlerdir. Yine yoksulluğu normalleştiren toplumun yönetilmesini kolaylaştıran da cemaatlerdir.Avrupa’nın Orta Doğu’ya ve Türkiye’ye tek adamlık ve diktatörlük suçlaması doğrudur. Ancak nedeni sermaye sınıfıdır. Cemaat ticaret ilişkisi bu ülkeler de gelişkindir. Avrupa’nın bugün emeklilik yaşını 65 yapan Fransa’yı konuşması daha sağlıklı olur. Tarihlerindeki engizisyon mahkemeleri de bugünkü” medeniyetin” beşikliğiyle bağdaşan süreçler değil. Mültecilere karşı ırkçı tutumları yine bugünün sorunları. Özellikle Orta Doğu’da ve Türkiye’de cemaatlerin tarikatların bu kadar yaygınlaşması ve taraftarlarının milyonlarca yoksullardan oluşması bir tesadüf değil. İktidardaki sınıfların ve hükümetlerinin yönetim şekline baktığınız da sermayenin her gün daha çok zenginleştiğini halkın ise gitgide yoksullaştığını görürsünüz. 301 maden işçisinin öldüğün de çalışırken iş yerin de alınmayan tedbirlerden bahsedilmez yetkililerin topluma ilk beyanı işin fıtratın da ölüm olduğudur. Yoksullaşan işçi sınıfının çocukları da işçi sınıfının bir parçası olurlar. Bu durumun normalleşmesi sendikalar da sosyalist partiler de örgütlü değil de cemaatler de örgütlü oluşlarından kaynaklıdır. Çocukların işçileşmesi ve çalışırken ölmeleri olağanüstü bir durumken olağan hale getiren cemaatlerdir. Yine yoksulluğu normalleştiren toplumun yönetilmesini kolaylaştıran da cemaatlerdir. İktidardaki sermaye sınıfının laik bir toplum ile baş etmesi mümkün değildir. İşçi sınıfının bir parçası haline getirilen çocuklar için de laiklik olmazsa olmazdır. Yeniden Refah Partisi genel başkanının 15 yaşındaki bir çocuğun kendi iradesiyle evlenebileceğine dair açıklaması ile 15 yaşındaki bir çocuğun çalıştırılması aynı zihniyetin ürünüdür.
Laiklik ile çocuk işçiliği arasındaki ilişki
Yeniden Refah Partisi genel başkanının 15 yaşındaki bir çocuğun kendi iradesiyle evlenebileceğine dair açıklaması ile 15 yaşındaki bir çocuğun çalıştırılması aynı zihniyetin ürünüdür.
Üretim sürecinin değişikliğiyle sona eren feodal ekonomik ve toplumsal düzenin kalıntıları burjuva devrimleriyle şekil değiştirip varlığını sürdürmüştür. Her inancın ibadet yerleri siyaseti ve toplumun düşüncesini etkilemek için kullanılmış, kendi içerisinde birçok farklılık barındıran yapılar ortaya çıkarmıştır. Toprağın mülkiyeti bir kişiye ait olup, barınma ve karın tokluğuna çalışıp kaderin cilvesine boyun eğmek dönemin ilişkiler ağını oluşturuyordu. Kapitalizm de ise emeğini satan işçilerin ortaya çıkışı, barınma ve ekmeğin ücretli oluşu, alınan ücretin temel ihtiyaçların karşılanması için kullanılması, yeni dönemin farklılıklarını oluşturuyordu.
Orta Çağ’da, Batı Avrupa’da gelişen engizisyon mahkemeleri kiliseyi merkeze koyarak siyaseti ve toplumu din kuralları etrafın da yönetmiştir. Dinden dönenleri, sapkın düşüncedeki insanlar olarak nitelendirip cezalandıran bu mahkemelerin işkence yöntemleri tarihe geçecek şekildeydi. İtalya, Fransa, Almanya, Portekiz, İspanya’da bu mahkemeler yaygınlık kazanmıştır. 19. yüzyıla kadar devam eden bu mahkemeler sona erse de her inancın bir engizisyon mahkemesi vardır.
Mahkemelerin ismi farklı olsa da karar vericiler aynı düşünce yapısıyla İslam da şerri hukukun dışına çıkanları sapkınlıkla suçlayıp cezalandırmaları mevcuttur. Şairlerin, bilim insanlarının zındıklıkla suçlanıp sürgüne gönderilmeleri, öldürülmeleri biliniyor. Bazen hukuk ile değil yakın dönem de linç ve katliamlar ile vuku bulan olaylar yaşanmıştır. Orta doğudaki şeriat düzenleri ve dinci örgütlerin gücünü derinlemesine incelersek bu yazı da işin içerisinden çıkamayız.
Milyonların açlık ile yoksulluk arasın da sıkıştığı yüzyıllar boyunca yönetilmelerinin en kolay yolunun inançların ve kimliklerin ön plana çıkartılıp sorunun sınıfsallığı gizlenmeye çalışılmıştır. Ağalarla köylülerin karşı karşıya gelmemesi için verilen uğraş köylü isyanlarının önüne geçemese de uzun yıllar bu sistemin ayakta kalmasına yardımcı olmuştur.
Yine işçi sınıfının sömürüye karşı güçlü çıkışları yönetenlerin kiliseden medet ummalarına neden olmuştur. İşçi sınıfı sadece çalışmak için bir yaşama karşı çıkışları günde 8 saat çalışma süresini kazanmalarını sağlamıştır. Tarihte Paris komünü olarak bilinen ve yetmiş gün süren işçi sınıfı iktidarı gücü gökyüzünden yer yüzüne indiriyordu.
1917’de Rusya’da işçi sınıfı bu sefer uzun yıllar iktidar da kalacak şekil de çar rejimini yıkıyordu. İşçi sınıfı sadece temel ihtiyaçları için çalışmak zorun da değil, bu ihtiyaçlar devlet tarafından ücretsiz karşılanıyordu. Yine insanlar inançlarıyla tariflenmiyor siyaseti herhangi bir ibadethane ya da din belirlemiyordu. Sovyetler birliğin de eğitimin ücretsiz ve eşit olarak sunulması çocukların çalışmasına gerek olacak bir duruma yol açmıyordu.
Yirminci yüzyıl da işçi sınıfı, Dünya’nın üçte birin de iktidardaydı. Bugün Küba hala işçi sınıfı iktidarıyla ve Sosyalizmle yönetiliyor. Birçok karşı devrimci müdahaleler ve yalanlar arasın da çocuk işçiliğinden bahsedilemiyor. Demokrasinin olmadığından bahsediliyor ama Cemaat yurtların da çocuk tecavüzlerinden, çocukların işçi cinayetlerinden öldüğünü söyleyemiyorlar.