Küstüysen git barış, seviyorsan git konuş
Son günlerde diğer tüm özel günler gibi 14 Şubat’la da barıştım; çünkü çıkar amaçlı bile olsa şiddetin değil, sevginin yüceltildiği her güne muhtaç şu dünya.
İhtiyar dünyamızın en popüler ve her nasılsa en antipatik şu günü, muhafazakar kesim tarafından zinaya teşvik ettiği gerekçesiyle boykot edilir, sevgilisi olmayan kesim tarafından depresyona teşvik ettiği gerekçesiyle boykot edilir, sol cenah tarafından tüketime teşvik ettiği gerekçesiyle boykot edilir, çiçeğe verilen parayı gereksiz bulan amcam tarafından kadınların aklını bulandırıp erkeklerin üstüne saldığı gerekçesiyle boykot edilir...
Madem öyle kim alıyor bu çiçekleri çikolataları, kim?
Bir de 14 Şubat’ta Instagram borsasının en çok işlem gören mızıldanması "kapitalizmin oyunları" meselesi…
Sanki dünya üzerinde hiçbir şey tüketime yönelik değil de, sadece bugün tüketime yönlendiriliyoruz.
Sanki hiç boşa para harcamayan, kredi kartı extresi kafam kadar olmayan, sırf moda veya gösteriş için almadığı bir şey kalmayan bir millet değiliz de, biri boğazımıza silah dayayıp bugün yoldan çıkarıyor.
Ne yapalım? Aziz Valentin amcaya helva mı kavuralım?
İçi boşaltılmamış, tüketime alet edilmemiş tek bir gün ya da kutsal değer kaldı mı ki?
Tamam, dünyanın en elitist, en aktivist insanı sizsiniz. Ve evet batının ahlaksızlığını değil de, çalışkanlığını kendine şiar edinmiş(!) bir toplum olarak bu gibi yamanmış kutlamalar bize ters.
Son günlerde diğer tüm özel günler gibi 14 Şubat’la da barıştım; çünkü çıkar amaçlı bile olsa şiddetin değil, sevginin yüceltildiği her güne muhtaç şu dünya.
Görüp görebileceğiniz en liberal tutumumla "Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler" demekten geri duramayacağım.
Hayatın hay huyu içinde sevdiceğine sevdiğini söylemenin zorlama bir yolu da olsa, ıskalamamak lazım.
Diyeceğim o ki, tıka kulaklarını, küstüysen git barış, seviyorsan git konuş bence...
Çünkü öyle ya, "Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz... "