Eski bankacı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, bankaların küresel kriz ve pandemi dönemindeki performanslarını ve bankaların ekonomilerin toparlanmasındaki rolünü yazdı.
Bankacılık sektöründe 1980’li yıllarda başlayan değişim 2000’li yıllarda ayrı bir boyut kazandı. Bunda 2008 küresel krizi ve 2020 pandemi koşulları gibi olağanüstü olayların etkisi büyük oldu. Özellikle teknolojik gelişmelerin ayrı bir hız kazandığı 2010’lu yılların sonları pandemi ile birleşince sektör pek çok alanda dönüm noktasına geldi diyebiliriz. Henüz sonlanmadığı için pandeminin etkilerini çok net göremesek de sektörde yarattığı yeni davranış kalıplarına ve gelişmelere bakarak bazı sonuçlara varmak mümkün görünmektedir.
İlk olarak küresel kriz sonrasına baktığımızda, 2020’ye kadar geçen sürede bankacılığın daha ihtiyatlı daha kuralcı, riskleri daha ön planda tutan bir çerçevede yapıldığını söyleyebiliriz. 2008 küresel krizi öncesinde özellikle gelişmiş ülkelerde bankacılık; her türlü işlemin riskleri çok dikkate almadan ve tamamen kar odaklı olarak yürütüldüğü, esnek kurallara bağlı aşırı borç verme, çok yoğun sınır ötesi faaliyetler, etkileri düşünülmeyen yapılandırılmış menkul kıymetleştirmeler ve tezgâh üstü türevler ile risk almaya dayalı bir yapıda sürdürülmüştür. Birçok ülkede yetersiz banka düzenlemeleri ve denetimi de bu sağlıksız yapının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Küresel kriz, bankacılık sistemindeki bu yapının getirdiği sermaye ve likidite zayıflıklarını ortaya çıkarmıştır.
Kriz, başlangıç koşulları ve yapısal kırılganlıklar nedeniyle farklı düzeyde ve şekillerde kendini gösterse de tüm ülkelerin bankacılık sistemlerini etkilemiştir. Özellikle Avrupa ve ABD bankaları büyük kayıplar yaşamıştır.
Küresel kriz sonrasında düzenleme ve denetim otoriteleri, bankacılık sektöründe reforma giderek kuralları sıkılaştırmışlar ve denetim yapılarını güçlendirmişlerdir. Bankalar da yaşanan küresel kriz sonrası, bilanço yapıları, maliyetler ve faaliyet alanlarına yönelik iş stratejilerini yeniden oluşturmuşlardır. Dolayısıyla 2020’lere gelinceye kadar bankacılığın daha kuralcı, riskleri daha ön planda tutan bir çerçevede yapılmasının nedeni küresel krizin etkileridir.
Pandemi ise sektörde büyük etkiler yaratan diğer bir gelişme olmuştur. Pandemi bankacılık sektörünü geri dönülmez bir biçimde değiştirmeye başlamış ve daha da değiştirecek görünmektedir.
2020 pandemi dönemi öncesi yıllar gerçekte bankalar için baş döndüren teknolojik gelişmelerin yaşandığı dönem olmuştur. Bu gelişmelere bankaların tepkisi ise daha çok kademeli bir değişim ve temkinli adımlarla yeniliklere uyum sağlama şeklindeydi. 2020 ile başlayan pandemi ve kapanmalar gibi günlük hayata etkileri, teknolojik değişime bankaların temkinli yaklaşımı bırakıp yerini daha hızlı bir dijitalleşmeye ve geleneksel iş modellerini değiştirmeye başlamalarına yol açmıştır. Başlangıçta dönemin bir gereği gibi başlayan bazı uygulamalar ve birçok geçici önlem ise 3. yılını yaşadığımız bu dönemde kalıcı hale gelmeye başlamıştır.
Gerçekte bankalar pandemi döneminin gizli kahramanlarındandır. Son birkaç yıla baktığımızda ülke ekonomileri pandemi sürecini çok hasar almadan atlatmakta ve toparlanmaktadır. Bu daha az hasar ve toparlanmada bankalar da büyük rol oynamıştır. Pandemi döneminde bankalar bazı zamanlarda şubelerinin kapalı olmasına karşın, sadece günlük operasyonları aksatmayarak para döngüsü istikrarını sağlamada etkili olmakla kalmamış, aynı zamanda kaynaklarını kredilendirmede kullanmaktan kaçınmamış ve büyük boyutlara ulaşan devlet desteklerinin yerine ulaşmasını sağlamıştır.
Kriz, başlangıç koşulları ve yapısal kırılganlıklar nedeniyle farklı düzeyde ve şekillerde kendini gösterse de tüm ülkelerin bankacılık sistemlerini etkilemiştir. Özellikle Avrupa ve ABD bankaları büyük kayıplar yaşamıştır.
Daha önce söz edilen küresel ekonomik krizden farklı olarak, bu kez bankalar anormal kayıplara, uğramamışlar ve beklentilerden daha iyi performans göstermişlerdir. Pandemi döneminde bankalar sadece birçok yönden dirençli olduklarını kanıtlamakla kalmamışlar, aynı zamanda 2008 krizinden sonraki dönemde oluşturdukları güçlü sermaye yapılarından yararlanarak kendilerini bu krizin çözümünün bir parçası olarak konumlandırmışlardır. Yine güçlü devlet desteklerinin de yardımcı olduğu ekonomik ortamın fazla olumsuzluk yaşamamasının sonucu bankaların sorunlu kredileri de beklenenden düşük gerçekleşmiştir.
Pandeminin, küresel bankacılık sektörü üzerinde olumsuz finansal etkileri beklenenden az olmakla birlikte başka pek çok etkisi görülmüştür. Dijital bankacılık hız kazanmış, kapanmaların da etkisiyle hem nakit kullanımı düşmüş hem de tasarruflar artmış, uzaktan çalışma bir çalışma yöntemi haline gelmiştir.
Günümüzde dijital bankacılık kullanımı zirve yapmış bulunmaktadır. Daha önce belirttiğimiz üzere gerçekte dijital bankacılığın kullanımının yaygınlaşması gelişmiş ülkelerin çoğunda, pandemiden önce kendini göstermeye başlamıştı. Pandemi yaşanan bu süreci iki yönden desteklemiştir. Bunlardan ilki, dijital ürün kullanmaya daha az yatkın olan kırsal kesimde yaşayanlar ve yaşlı nüfusun oluşturduğu müşteriler grubunun da dijital kanalları kullanmaya başlaması, ikincisi ise dijital hizmet ve uygulama çeşidinin artmasıdır.
Gerçekte pandemi, bankaları proaktif olmaya ve mevcut iş modellerini sorgulamaya zorlamıştır. Pandemi öncesi dönemde bankalara birçok alanda rakip olarak fintech firmaları ortaya çıkmıştı. Bankalar ise bunları çok ciddi rakip olarak görmemişlerdi. Bu firmalar pandemi döneminde de etkin oldular ve sayıları daha da arttı. Bu gelişmenin de etkisiyle bankalar, pandemi sürecinde daha önce daha yavaş hareket ettikleri hizmet sunma biçimlerini değiştirmeye hız vermiştir. Tüketiciler dönemin özelliğinin de zorlamasıyla elektronik bankacılık araçlarını daha fazla kullanmaya başladıklarından ve buna alıştıklarından, ayrıca fintech firmalarının rekabeti de gün geçtikçe yoğunlaştığından bankalar için dijital dönüşümün acilliği artmıştır.
Pandemiye bankacılık sektörü açısından bu yönüyle bakarsak, bankaları dijitalleşmelerini hızlandırmaya, iş modellerinin gelişmelere uygunluğunu sorgulamaya ve dünyanın onlardan müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamada daha aktif bir rol oynamalarını beklediğini kabul etmeye zorlayarak faydalı bir değişim aracı olmuştur.
Pandemi öncesi dönemde bankalara birçok alanda rakip olarak fintech firmaları ortaya çıkmıştı. Bankalar ise bunları çok ciddi rakip olarak görmemişlerdi. Bu firmalar pandemi döneminde de etkin oldular ve sayıları daha da arttı.
Bankalar için artık dijital yeteneklere sahip olmak yeterli değildir. Bankalar dijital hizmet sunumuna uygun hale gelmek için baştan aşağı kendini yenilemek zorundadır. Bu yenilenme müşterilere hizmet sunum şekli ve ürün çeşitlerini kapsadığı gibi, arka ofis işlemlerinin organizasyonunu, işgücünün buna göre kurgulanması ve eğitimini, uzaktan çalışma gibi işgücünün kullanma şeklini, işlemlerin kontrol ve denetimini, ürünlerin kişiselleştirilerek müşteri sadakatinin artırılmasını da kapsayan pazarlama satış tekniklerini, sahip olunan verinin buna uygun işlenmesi ve kullanımını da içermelidir. Dijital değişimin uyum sağlayamayan bankaları bir süre sonra saf dışı bırakacağı açıktır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bankaları bu anlamda zorlu ve hareketli günler beklemektedir.