Krizle gelen krizle gider mi?

Abone Ol
Türkiye’yi zor bir kış bekliyor; bu zorluk ise ancak köklü ve yönetebilir kadroların iş başına gelerek ülkenin sistem krizini çözmesi ile mümkündür. Türkiye muhalefeti ise “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisi ile bu değişime hazır görünüyor. Türkiye bir krizden diğerine savruluyor. Ekonomide kriz, dış politikada kriz, afet yönetiminde kriz… Aslında tüm bu krizlerin kaynağı belli: sistem krizi. Ülke denge-denetleme mekanizmalarından yoksun, sadakate bağlı, yetkiyi tek elde toplayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne mahkûm edildiğinden beri kendine gelemiyor. Bir gecede rasyonellikten uzak şekilde alınan kararlar milyonlarca insanı yoksullaştırıyor. Güven ve istikrar vaadi ile gelen sistem güvencesiz, geleceksiz, geçim sıkıntısı yaşayan milyonlar yarattı. Öyle ki bu sistem kendini yaratan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de adeta idam fermanı oldu. Sistemin Cumhurbaşkanına verdiği geniş yetkiler ve parlamentoyu fiili olarak bitirmesi partinin de bir varlık krizi yaşamasına sebep oldu. Son aylarda derinleşen ve döviz krizi ile gün yüzüne çıkan ekonomik sorunlarla birlikte AKP hızla kan kaybediyor. Ülkenin sorunlarına çözüm öneremediği gibi seçmeni ile bağ kurmaktan, aidiyet yaratmaktan uzaklaşıyor. 2001 krizinin yarattığı güvensizlik ortamında iktidara gelen AKP yine bir krizle mi gidecek? Bu sorunun cevabı artık biz yurttaşlara ve muhalefet partilerinin kurdukları yeni siyasal zemindeki adımlarına bağlı.
Türkiye gündemi iktidarın hayatta kalabilme çabası arttıkça daha hızlı değişecek, krize ve baskıya dayalı yönetim stratejisi her seferinde bu kadar da olur mu?” dedirtecek. Gündemi muhalefet belirlemeye başladığı için de iktidarın kozu artık iç ve dış politikada çılgınlaşmak.
Öncelikle, iktidardaki popülistler seçmenlerine net bir mesaj verir: "Ben kaybedersem sen de kaybedersin. Ben yoksam kriz var, ben yoksam kaos var.” Oysa ekonomik krizin bu kadar derinleştiği bir ortamda AKP’nin bu kartı artık ortadan kalkmış durumda. Artık “AKP varsa her gün yeni bir kriz var” anlayışı gittikçe genişleyen bir seçmen kesimi tarafından tecrübe ediliyor. Bir süredir tekrar ediyorum: Türkiye gündemi iktidarın hayatta kalabilme çabası arttıkça daha hızlı değişecek, krize ve baskıya dayalı yönetim stratejisi her seferinde “bu kadar da olur mu?” dedirtecek. Gündemi muhalefet belirlemeye başladığı için de iktidarın kozu artık iç ve dış politikada çılgınlaşmak. Yani önümüzdeki süreçte ekonomik kriz kadar iktidarın çılgın söylem ve hamlelerini de daha sık göreceğiz. İktidarın çaresi ya krizleri atlatmak için gerginliği azaltacak ve birtakım iyileştirmeler yapacak reform politikaları uygulamak ya da baskıyı daha da artırmak. AKP için reformlar yapıp güvercinleşmek pek olası değil artık. Demokratik normlardan gittikçe uzaklaşan ve sistem değişikliği ile ülke yönetimini sadakat ekseninde yeniden kurgulayan iktidar sorunlara çözüm üretemedikçe şahinleşmeyi tercih edecektir. İktidarın artık tek kartı güvenlik ekseninde kurgulanacak kriz ve kaos siyaseti. Ancak mutfaktaki yangın büyürken bu kartın da getirisi olmayacaktır. Ülke için de iktidar için de artık tek çıkış erken seçim bayrağını çekmek. Metropoll’ün Ekim ayı araştırmasına göre, yüzde 64 ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunları mevcut hükümetin çözemeyeceğini düşünüyor. Ancak, muhalefet partileri iktidara geldiğinde halkın ekonomik sorunlarını çözemez diyenler de çoğunlukta.  Bu oran Ekim ayında yüzde 55. Aynı oran, Şubat’ta yüzde 48,6, Eylül’de ise yüzde 45,1 imiş. Yani krizin derinleşmesi ille de muhalefet sorunu çözer anlayışını beraber getirmiyor. Metropoll, Türkiyenin Nabzı, Ekim 2021 İktidarın çıkışının kalmadığı bu süreçte muhalefet etme becerisi oldukça önemli. Güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda bir araya gelen muhalefet partileri ortak bir ekonomik reçete sunma konusunda da bir araya gelmeye hazırlanıyorlar.
Muhalefet atakta. İktidar oyun kurucu rolünü yitirdi. Attığı her adım ülke için kriz ve kaosa dönüşüyor. Artık gündemi muhalefet belirliyor. Çözüm sunan, duyguları etkili bir biçimde kullanan, "birlikte başaracağız" diyen bir muhalefet var.
 Genel siyasi tabloya baktığımızda, artık maç sürekli iktidarın yarı sahasında! Muhalefet atakta. İktidar oyun kurucu rolünü yitirdi. Attığı her adım ülke için kriz ve kaosa dönüşüyor. Artık gündemi muhalefet belirliyor. Çözüm sunan, duyguları etkili bir biçimde kullanan, "birlikte başaracağız" diyen bir muhalefet var. Ancak, bu sürecin muhalefetin ekonomi kurmaylarının ve reçetesinin ön planda olacağı bir strateji ile tamamlanması gerekiyor. Yani krizle gelenin krizle gitmesi için kuvvetli bir “ülkeyi biz bu bataklıktan çıkarırız” iddiası ve bunu gerçekleştirilebilecek kadroların halka tanıtılması da gereklidir. Türkiye’yi zor bir kış bekliyor; bu zorluk ise ancak köklü ve yönetebilir kadroların iş başına gelerek ülkenin sistem krizini çözmesi ile mümkündür. Türkiye muhalefeti ise “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisi ile bu değişime hazır görünüyor.