Bugün AK Parti diye bir parti hala bütün bu iktisadi “kabus”a rağmen, ülkenin ilk 2 partisinden biri ise bunu ülkenin az eğitimli kesimlerinden aldığı oylara borçlu. Yeliz’in ardına gizlenen Vekilin 2 cümleyi bile bir araya getiremediği halde, kendinde bulduğu özgüvene borçlu.Ne diyor Frank Herbert : “Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür.” Türk toplumu bu en ağır krize neden girdi? Toptan yok oluşun eşiğine nasıl düştü? Bizi kim korku ile doldurdu? Ülkenin eğitimsiz kesimlerine sırtını dayayıp, “ben okumamış kesimin ferasetine güvenirim” diyenler, bu korkunun hazırlayıcısı olmaktan çekinmediler. Bugün AK Parti diye bir parti hala bütün bu iktisadi “kabus”a rağmen, ülkenin ilk 2 partisinden biri ise bunu ülkenin az eğitimli kesimlerinden aldığı oylara borçlu. Yeliz’in ardına gizlenen Vekilin 2 cümleyi bile bir araya getiremediği halde, kendinde bulduğu özgüvene borçlu. Peki çare nedir..? Bu çıkmazdan nasıl çıkacağız? “Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım” Türkiye krizin nedeni ve sonucu olan korkularıyla artık yüzleşmek zorundadır. Bu ürettiğimiz tüm değerleri aramızda değişirken kullandığımız varlığın yani paramızın değer kaybında cisimleşen bir yüzleşmedir. Paramız biz daha az çalıştığımız için bize daha az ürün sağlamıyor. Paramız ona yön ve rota verenler işlerini yanlış yaptıkları için değer kaybediyor. Paramız değer kaybettiği için biz zengin ve müreffeh olamayız. Çanakkale de Osmangazi de Avrasya da Yavuz Selim de bizimdir. Ama bunların adını almış Köprüler, Tüneller yollar paramızın her değer kaybında bizden daha çok şey götürmektedir. Çünkü buraların her bir adımı için bu değerini kaybetmiş para üzerinden değil, taş gibi duran Dolarla ödeme yapıyoruz. Size dolar değer kazandıkça ülke gelişecek diyen AKP’liye, daha bitmemiş Çanakkale köprüsünden kaç liraya geçeceğimizi sorun. 1 ay önce 150, bugün 225, yarın kaç..? Biz bu yollardan daha az geçmek zorundayız. Ama bu yolların bizden talep ettikleri artıyor. Ne diyordu Hegel? Bilmek mutsuzluktur. Bilmezsek belki mutlu olabiliriz ama daha fakir olacağız. Korku aklın katilidir. Ve eşrefi mahlukat biz isek, bize bu değeri veren sadece aklımızdır. Korkacak sebebimiz yok. Türkiye bir daha hiçbir zaman bu kadar fakirleşmeyecek. Türkiye kendini bu denli fakirleştirenlerden kurtulduğunda, geriye sadece TÜRKİYE kalacak.
Korku aklın katilidir
Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı ve yaşayacağı en ağır krizin ortasındayız. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmeye soyunmuş insanlar İstanbul’un orta ölçekli bir ilçesinden daha küçük bir ülkeye para bulmaya gidiyorlar.
“Korkmamalıyım. Korku akıl katilidir. Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”
Bu satırlar bir bilim kurgu romanından. İklimbilimci, çevreci, psikoloji, sosyoloji eğitimine sahip, doğada yön bulma uzmanı bir yazarın, Frank Herbert’in ikonik eseri “Dune, Çöl Gezegeni”nden.
Bu kitabın günümüz dünyasına, yaşanılan çağa dair müthiş alegoriler içeren teması hiçbir zaman eskimemesini sağlıyor.
Diğer taraftan çağının ötesini gören bir gözle dinler arası çatışma ve İslamofobi gibi kavramların tartışıldığı bu günlerden çok önce İslamiyete ve onun özüne dair sahici kavramları öne çıkarıyor.
Ancak kitabın en unutulmaz repliklerinden biri ve birincisi yukarıda alıntıladığım paragraf.
İnsanı en ilkel duyusu olan korku ile yüzleştiren her ne varsa hepsine birden meydan okuyor.
“Korkmamalıyım. Korku Akıl Katilidir.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı ve yaşayacağı en ağır krizin ortasındayız.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmeye soyunmuş insanlar İstanbul’un orta ölçekli bir ilçesinden daha küçük bir ülkeye para bulmaya gidiyorlar.
Ülkenin adı Katar. Kendi küçük etkisi büyük.
Dünyadaki her 100 varil petrolün 13’ü, bu küçücük ülkenin toprağının altında yatıyor.
Eğer biz Katar kadar zengin olsaydık, milli gelirimiz 700 milyar dolar (son kriz öncesi rakamı) değil, 21 trilyon dolar olurdu.
Dünyada her 1 Katar vatandaşına karşı 30 Türk Vatandaşı olsa da, 1 Katarlının geliri tam 10 Türk vatandaşına karşılık geliyor.
(Bu arada Finlandiya’nın da petrolü yok ama Katar kadar zengin. Sorun petrolde değil yani !!!!)
Katarlılar yatırım yapmayı severler.
Dünyanın dört yanında yatırımları vardır.
Katar’dan borç istenmez, Katar’a mal satılır.
Ne diyor Katar Dışişleri Bakanı kulak verelim :
“Türkiye’deki ekonomik durumu yakından izliyoruz. Türkiye’deki ekonomik sorunlardan ortaya çıkacak fırsatları dört gözle bekliyoruz.”
Niyetini gizlemiyor. Açıkça söylüyor. Bir ülkenin ekonomik sorunundan başka bir ülkeye nasıl ve ne fırsatı çıkar?
Ey dış güç geldiysen kapıya 3 kere vur. Kat Kat Kat…
Bu basit sorunun cevabına ihtiyacımız var.
Hepimizin bildiği cevap açık ve net aslında.