“Korkma…”

Abone Ol
“Korkma” demişti Cindoruk, İmamoğlu’na? “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misalidir bu söz; İmamoğlu üzerinden hepimize söylenmiş bir cesaret sözüdür ve dileğimiz bulaşıcı olmasıdır. Mesele korkmanın ötesindedir ve güzel yaşamak istiyorsak birlikte mücadele şarttır. Aralarında Hüsamettin Cindoruk, Murat Karayalçın, Nurettin Sözen ve Ali Müfit Gurtuna’nda bulunduğu bir grup eski bakan, büyükşehir belediye başkanı ve milletvekili uğradığı haksızlığa karşı kendisiyle dayanışma içinde olduklarını dosta düşmana göstermek amacıyla İmamoğlu’nu ziyaret eti. Ziyaret sırasında konuşan Cindoruk, İstiklal Marşına atıfta bulunarak, “korkma…” dedi. Tarihsel, toplumsal ve güncel olarak bakılırsa çok büyük anlamı var bu ziyaretin. Tarihsel olanı, Kurtuluş Savaşı yıllarını hatırlıyor. “Hasta adam” Osmanlı’nın içinde düştüğü içler acısı durumdan kurtulabilmesi için sosyalistinden samimi inançlı Müslümanını kadar herkesin el birliği yaptığını biliyoruz. El birliği yapanların arasında, Nazım’ın, “büyük şair, inanmış adam” diye tanımladığı Mehmet Akif de vardı. “BU, MEMLEKET MESELESİDİR” Akif, “Sığmıyor en büyük endazeye işler artık;/ Saltanat namına, din namına bin maskaralık . . .” dizelerini de karşı çıktığı eski düzene karşı yazmıştı. “Bunlar gizli İttihatçı, neden destek oluyorsun?” diye serzenişte bulunanlara, “Bu, memleket meselesidir. Buna herkes elbirliği ile sarılmalıdır” diyecek kadar yurtseverdi. Kurtuluş Savaşının önder kadrolarıyla farklı düşündüğünü biliyoruz; buna rağmen halkı aydınlatmak amacıyla oluşturulan “İrşad Heyeti”nde görev almış, memleketi karış karış gezerek, verilen mücadeleye destek olunmasını istemişti. Sonra da İstiklal Marşını yazarak, üzerine düşeni yerine getirmenin huzuruyla farklılığını vurgulayarak, köşesine çekilmişti. Neden? Cevabını, yazdığı İstiklal Marşında bulabiliriz: “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda”? Toplumsal anlamına gelince… Bu toprakların herhangi bir coğrafya olmaktan çıkıp vatan toprağı haline gelmesi, vicdanlı insanlar sayesindedir. Bizim vicdanımız, bunu “Nemrut ile İbrahim” meselinde olduğu gibi karıncanın ağzından dile getirir. Hani sormuşlardı ya karıncaya, “nereye böyle acele acele?” diye. Onun da cevabı, “İbrahim’i yakan ateşi söndürmek için su taşıyorum” olmuştu. “Bu halinle mi söndüreceksin o kocaman ateşi?” diyerek dudak bükenlere “söndüremezsem de tarafım belli olsun” şeklinde verdiği cevaptır bu meselin kıssası. TARİH ÖVÜLMEK İÇİN DEĞİL, DERS ALINMAK İÇİNDİR Tarih, övgüler dizilmek için değil ders çıkartmak için önemlidir. Meseller, iyi geceler öpücüğü öncesi uyutmak için değil kıssalardan çıkartılacak hisseler açısından ehemmiyet kesp eder. Tarihsel ve toplumsal tecrübelerin ışığında yaşadığımız sorunları çözebilmek önemli ama en az bunun kadar önemli olan da bugünkü sorunun kaynaklarına tavır alabilmektir. Zira tarihin hangi dönemine bakarsanız bakın, bugün hatırımızda kalan, bize rehberlik eden toplumsal dayanışma refleksinin gösterilmiş olmasıdır. İmamoğlu’na yönelik kumpası geri teptirecek ve bir bumeranga dönüştürecek olan da hemen her toplumsal kesimin gösterdiği tepki ve dayanışmadır. Cindoruk, Çetin ve diğerlerinin gösterdiği dayanışma da bu açıdan önemlidir. Ne demişti Cindoruk? “Biz buraya, sadece Ekrem Başkan’ın yanında olduğumuzu göstermek için gelmedik, aynı zamanda Cumhuriyetin yanında olmak için geldik… Ekrem Başkanımıza diyorum ki; korkma kardeşim. İstiklal Marşı’mız gibi: Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”
İmamoğlu’na yönelik kumpası geri teptirecek ve bir bumeranga dönüştürecek olan da hemen her toplumsal kesimin gösterdiği tepki ve dayanışmadır. Cindoruk, Çetin ve diğerlerinin gösterdiği dayanışma da bu açıdan önemlidir.
Hikmet Çetin ise dayanışmanın mücadele çizgisine oturtulmasına dikkat çekerek, "Ekrem Bey’den başladı, yakında HDP'yi de kapatacaklar ve böylece alanı temizlemeye doğru gidiyorlar. Bunun karşısında dimdik durmak zorundayız. Sadece Saraçhane'de iki miting yapmakla bu iş olmaz” dedi. GÜZEL YAŞAMAK İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE… İkisini alt alta koyduğunuzda birlikte mücadelenin önemi ortaya çıkıyor. Birlikte mücadeleden sonuç aldığımızda, adına Tanju Tosun Hocamızın ifadesiyle “Kolejyal” denilen ve Türkçe adlandırmasıyla “Ortaklaşa Yürütme” sistemi kurulabilir. Akıl tutulması yaşayanların anlamsız eleştirilerine karşı kurulmalı da… Öyle bir sistem ki ihtiyacımız olan; “bizim gibi, bize benzer…” insanların yöneteceği ve asla kendilerini “fevkalade müsaadeye mazhar” olarak görmeyecek bir yönetim modeli olmalı. Demokrasinin temeli de bu değil midir zaten? “Korkma” demişti Cindoruk, İmamoğlu’na? “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misalidir bu söz; İmamoğlu üzerinden hepimize söylenmiş bir cesaret sözüdür ve dileğimiz bulaşıcı olmasıdır. Mesele korkmanın ötesindedir ve güzel yaşamak istiyorsak birlikte mücadele şarttır. Madem sonuna geldik yazının; geleneğe uyup, Nazım’dan dizelerle bitirelim: “…ve insanlar ellerini korkmadan düşünmeden birbirlerinin ellerine bırakarak yıldızlara bakarak: - ‘Yaşamak ne güzel şey!’ diyecekler…”