Kopyala yapıştır eğitim

Abone Ol
Eğitim bulunduğun konuma ve koşullara kafa tutarak gelişmez. Ancak ve ancak eğitim; sosyolojinin ışığında, ülkelerin konumlarının özelliklerini ve o ülkenin ekonomik şartlarını kabul ederek gelişir. Bir elbise düşünün bedeniniz küçük bedenken siz battal beden almışsınız. Boyunu kısaltıyorsunuz, kol boyu uzun geliyor, kol boyunu yapıyorsunuz beli oturmuyor, belini yaptırıyorsunuz omuzlardan düşüyor… İşte mevcut eğitim önerileri de buna benziyor. “Finlandiya eğitim sistemine geçmeliyiz” Geç kardeşim seni tutan mı var? Geçerken Finlandiya’nın kişi başına düşen milli gelirinin 48. 777 $, ülkemizin ise 8.536 $ olduğunu da hesaba kat ama. Öğretmenliğin “hiçbir şey olamazsa öğretmen olur” anlayışı yerine ülkenin en saygın mesleklerinden biri olduğunu da hesaba kat. Öğrenci eğitmekten önce önem verilenin öğretmen eğitmek olduğunu da düşün. Ama öyle TÖZOK’un verdiği gibi tarihçinin, girişimcinin, biyoloğun verdiği eğitim ve sempozyumlardan bahsetmiyorum. Eğitimin ehli olan kişilerin verdiği eğitimlerden bahsediyorum. Devam ediyorlar, “Japonya eğitim sistemine geçmeliyiz” Geç kardeşim seni tutan mı var? Geçerken Japonya’da kişi başına düşen milli gelirin 40,193 $ olduğunu da hesaba kat. Geçerken okullarda temizlik personeli olmadığını, öğrencilerin kendi sınıf ve okullarını kendilerinin düzenlediğini de bir ebeveyn olarak sindir önce. Sistemi alırken Japonya’da 12 yaşında zorunlu kodlama dersinin senin ülkende 3 yaşında verilmesiyle gurur duymak yerine, anaokulu ve ilkokullarda etik kurallara ve ahlak gelişimine ne kadar önem verdiğimizi sorgula önce. “Ruslar gibi buz pateni dersleri vermeliyiz” Ver kardeşim, iyi okullarda buz pistleri var artık. Unutma ki senin çocuğun saatine 200 lira verirken Rusya’da sokakta bu sporu yapıyorlar. Nasıl yarışmalı şimdi devlet destekli, coğrafi koşulları uygun bu ülkeyle? Onlar da sporda, eğitimde gelişirken coğrafi koşulları dikkate alıyorlar. Futbolda gelişememelerinin sebebi bu olsa gerek…Eğitim bulunduğun konuma ve koşullara kafa tutarak gelişmez. Ancak ve ancak eğitim; sosyolojinin ışığında, ülkelerin konumlarının özelliklerini ve o ülkenin ekonomik şartlarını kabul ederek gelişir. “Küba eğitim sistemi gibi olmalıyız” Ol kardeşim tutan mı var? Ama olurken Küba’da tüm öğrencilerin eğitim masraflarının devlet tarafından karşılandığını ve tüm öğrencilerin eşit koşullarda eğitim aldığını da hesaba kat. “İsviçre gibi refah bir ülke olmalıyız” Hay hay elbette olabilirsin. Pestalozzi’nin dediği gibi “İsviçre köy ülkesidir, eğitim sistemini ne olursa olsun bu bilinçten kopmayacak şekilde, üretime dayalı geliştirmeliyiz” anlayışına uygun bir sistem getirirsen neden bir İsviçre olmayasın? Toprağının verimini fark edersen, coğrafi koşullarını bir avantaj haline çevirirsen, eğitim sistemini üretme temelli geliştirirsen neden olmasın? Ben bunu söylediğimde “Devir teknoloji devri, sabanla tarım mı yapacağız” diye eleştiriliyorum en büyük hayali İsviçre’de yaşamak olan insanlar tarafından… Oysa teknoloji ve üretimi birbirinden kopuk görmek; bizi, teknolojide büyük firmaların ucuz iş gücü olmanın ötesine götürmez. Bazen de eğitim ve ülkelerin başarıları çaresizlikle doğru orantılıdır. Örneğin; Hindistan’da insanlar okumayı ve uluslararası geçerliliği olan bilişim alanında gelişmeyi bir kurtuluş olarak görüyorlar. Bu yüzdendir ki dünya devi şirketlerin çoğunun CEO’su Hintlidir. Aynı şekilde Brezilya ve Arjantin birçok yönden güvensiz ve gelişmemiş bir ülke olduklarından futbol deyince akla gelen ilk ülke oluyorlar. Çünkü kaderini değiştirmenin en etkili yolunu futbolcu olmak olarak görüyorlar. Toparlayacak olursak hiçbir ülke bir ülkenin eğitim sistemini kopyala yapıştır yapamaz. Her ülkenin dinamiği, kültürü, ekonomik şartları, coğrafi koşulları farklıdır. Bizi eğitim sisteminde ilerletecek görüş sağlam bir zemine dayalı bize ait bir sistemdir.