Bir iktidarın yegane amacı, sosyal yardım alan aile sayısını azaltmak olmalıyken AKP ve MHP iktidarının bununla övünüyor olması akla ve mantığa sığmayan bir olgudur.
Loading...
İstanbul’un trafik sıkışıklığı içinde evime giderken ya da bir arkadaşımla buluşmak için arabamın içinde bekliyorken, ya bir sesli kitap ya bir söyleşi dinliyor ve dinlediğim konu hakkında da aklımdan bir şeyler geçiriyor zamanı mümkün olduğunca değerlendirmeye çalışıyorum. İstanbul trafiğinde sıkışanlar gayet iyi bilirler. Yol üstünde kağıt helvadan suya, rüzgar gülünden çiçeğe kadar çeşit çeşit ürünü satan bir çok satıcı ile karşılaşılır. Bunlar birkaç kuruş sermayesi olan ve yoğun saatlerdeki kalabalıkta satış yapmaya çalışanlardır. Bunun dışında yol kenarında kundaktaki çocukları ile önündeki kartona açız yazarak tüm insani duyguları tetikleyen ve sizden para dilenen kişileri de görürsünüz.
Son dönemlerde ben ve etrafımdaki kişiler trafik sıkışıklıklarında farklı deneyimler yaşamaya başladık. Karşılaştığımız insanlar para yerine yiyecek soruyorlar artık. Sadece trafik sıkışıklıklarında değil, açık bir mekanda oturduğunuz masaya gelen küçük bir kız, üstü başı derli toplu bir kadın, yaşlı bir beyfendi bile para istemediğini karnının aç olduğunu ve kendisine, kardeşlerine veya bir akrabasına bir yiyecek alıp alamayacağınızı soruyorlar. O sırada yemek yiyorsanız yediğiniz yemek boğazınıza düğümleniyor, gözleriniz ıslanıyor ve yemek yemeği o anda kesiyorsunuz. İnsan olmanın tüm duyguları bir anda içinizde borozanlar çaldırıyor ve beyniniz size ivedilikle aksiyona geçmek için komutlar vermeye başlıyor.
Geçmiş dönemlerde de bu tarz ortamlarda dilenen, parasal isteklerde bulunan insanlara rastlamak mümkündü fakat özellikle enflasyonun kontrol dışına çıkarak Ocak 2022’den sonra yirmi yıl önceki rakamlara geri dönmesi ile birlikte artık dilenmekten de öte aç olduğunu belirten insanların sayısında önemli artış söz konusu olmaya başladı. Çarşı Pazar yerlerinin akşam saatlerinden sonra dağılışı sırasındaki görüntüler, fotoğraflar, çekilen videolar ve yapılan röportajlar da bunu destekler nitelikte.
Yoksul sayısının artışına dair istatistikler de gözle görünen gerçeklerin rakamsal ispatıdır.
Kaynak: TUİK
2022 yılı rakamları açıklandığında bu yoksul sayısının çok daha fazla arttığını görmemiz neredeyse kesindir.
Bunun teyidi de neredeyse bir itiraf niteliğinde Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin kendi ifadeleri ile gözler önüne serilmiştir.
Sosyal yardım ulaştırılan aile sayınının 2002 yılından 2021 yılına kadar geçen sürede 4.3 katına çıkıyor olması, Türkiye’nin nasıl bir yoksulluk ve açlık problemi içinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Kaynak: DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanlığı
Bir işi olduğu halde, asgari ücretle geçinmeye çalışan aileler bile artık açlık sınırının altında kalan gelir nedeniyle gerçekten açlıkla karşı karşıyadır.
Kaynak: DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanlığı
Enflasyonun ortaya çıkarttığı açlık sınırındaki artış oranı ile ücret artışlarının karşılaştırması ise aradaki uçurumun ne kadar büyük olduğunu göstermesi bakımından çarpıcıdır.
Daha önce yazdığım
Kimsin Sen başlıklı yazıda bir çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimi için günlük beslenme ve protein ihtiyacını karşılayacak sekiz tane ana besin maddesi bulunduğunu ve bunların;
- Yumurta
- Yoğurt
- Yeşillik
- Balık
- Doğal Et
- Yulaf
- Kuruyemiş ve tohumlar
Olduğunu söylemiş ve bu gıdaların 1 çocuğun beslenmesi için ailesine maliyetinin, en ucuz şekilde temin edilmesi halinde bile Haziran başında 2,565₺ olduğunu göstermiştim. Üzerinden geçen iki aylık sürede gıda enflasyonundaki artışla birlikte bu rakamın 2,750₺ düzeyine geldiği gerçeği durumun vehametini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
Her tercih bir vazgeçiştir.
Yoksulluğun bu kadar dramatik boyutlara ulaştığı, açlık sınırı ile gelir düzeyindeki uçurumun bu kadar arttığı bir ülkede, iktidar tercihini hala elinde finansal gücü bulunandan yana kullanarak büyük bir servet transferini gözler önüne sermektedir.
Haziran bütçe rakamlarına göre, Kur Korumalı Mevduat yapan kişilere aktarılan tutarın Mart-Haziran döneminde, sadece dört ayda 37.1 milyar ₺ olduğu bir gerçektir. Bu tutarın sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ödenen ve bütçeye yansıyan rakam olduğu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın da en az bu tutar kadar bir meblağı dövizden TL’ye dönen mudilere aktardığı da ayrı bir gerçektir.
Ülkede yoksulluk gibi yakıcı bir sorun her geçen gün daha da büyürken, politik tercihini zenginden ve parası olandan yana kullanan iktidar, artan fakat açlığı gidermeyen bir sosyal yardım artışı ile övünmektedir. Bir iktidarın yegane amacı, sosyal yardım alan aile sayısını azaltmak olmalıyken AKP ve MHP iktidarının bununla övünüyor olması akla ve mantığa sığmayan bir olgudur.
Gelecek nesillere teslim edeceğimiz Cumhuriyetimizin bu koşullar altında dünya ile rekabet etmesi mümkün değildir. En temel insani ihtiyaç olan beslenmenin bile üstelik Türkiye gibi bir tarım ülkesinde problem haline gelmesi önemli bir tehdittir.
Sadece gıda değil, eğitim, ruhsal ve kişisel gelişim anlamında da gelecek nesillerin beslenmesi hayati önemdedir. Ülkenin bekası ve güvenliği ancak gelecek nesilleri her yönü ile beslemekle mümkün olur. Bunun için de akılcı, bütüncül politikalar gereklidir.
Yazının başlığında yer alan, Hz. Muhammed tarafından söylendiği gibi komşumuz açken tok yatmak, toplum bilinci ve insanlık anlamında bizlere yakışan bir davranış olamaz. Komşumuzun, insanlarımızın, çocuklarımızın ve gelecek nesillerimizin insan onuruna yakışan ve sürekliliği sağlanmış bir hayat standartlında yaşaması için yapılması gerekenlerin bir an önce hayata geçirilmesi konusunda Türkiye’nin zaman kaybetmeden seçimini yapması ve artık yola koyulması gereklidir.