Kriz yine çıkabilir. Siyasal süreçler sürekli küçük, büyük krizler üretebilir. Artık kızılcık şerbeti dışında başka bir alternatifiniz olmadığını anlamak zorundasınız. Menüde zaman ve başka bir seçenek yok.
Loading...
Bir siyasetçi için soğukkanlılık, metanet, “kolay kapılmamak” çok önemli özelliklerdir. Yaşadıkları ne kadar ağır olursa olsun, öfkesinin dozunu ayarlayamamasının önce haklılığına zarar vereceğini mutlaka değerlendirmesi gerekir.
O nedenle her siyasetçinin birçok zaman alternatif içeceği “kızılcık şerbeti”dir.
Kan kusarken bile kızılcık şerbeti içtiğini söylemek, tam böyle bir şeydir. Tahammül etmekte, sineye çekmekte çok güçlük çekersiniz bazı şeyleri, ama uzlaşmak, başkalarıyla yol yürümek zorundaysanız bu kaçınılmazdır. Bağrınıza taş basarsınız, yolunuza devam edersiniz.
Millet İttifakı bu açıdan, tam seçim arifesinde ciddi bir sınavdan geçti. Siyasal yaşamımızda çok benzeri olmayan bir kriz yaşadık. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemediği, “kazanamayacağını” ileri sürdüğü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konusunda aynı Masa’da 1,5 yıldır birlikte oturduğu liderlerin uzlaşmasını kabullenemedi. Ve kendisinin kazanacak adaylar olarak ilan ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için Masa’daki ortaklarına karşı, gemileri yaktığı, suçlayıcı ve hakaretamiz bir konuşma yaptı.
Kızılcık şerbeti içmeyi tercih etmedi. Uzun zamandır, kimi gereksiz polemik ve anlaşmazlıkların kamuoyu önünde tartışılması yüzünden Masa için önerdiğimiz “kol kırılır yen içinde kalır”, her şeyi tartışın ama kamuoyu ile sadece sonucu şeffaf biçimde paylaşın, gereksiz yere kamuoyunu süreci ve Masa’yı yıpratacak meselelerle meşgul etmeyin serzenişi işe yaramadı.
Masa devrildi ama kendi partisi, tabanı dahil toplumsal muhalefetin çok büyük tepkisi ve kimi kolaylaştırıcıların devreye girmesiyle Akşener tam kendi devirdiği ve altında kalmak üzere olduğu Masa’nın yeniden “oturulabilecek” bir hâle getirilmesine izin verdi.
Kızılcık şerbeti içtiğini söylememiş, adeta kan kustuğunu anlatmıştı. Geniş kitlelerde Türkiye’nin basit bir seçim yarışı değil, hayati bir demokrasi sorunu ile karşı karşıya olduğunu önemsemediği kaygısı yarattı. Kendi özveri ve emeğini de bir kalemde sildi attı. Bu tavır, politikayı gerçek bir çözüm aracı olarak görenlerin, uzlaşmanın kaçınılmazlığını bildikleri zaman alacakları bir tavır değildir. Her zaman sonuçları olacaktır.
En önemli sonucunu ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçmenleri üzerinde uzun yıllardır kullandığı, temel bir politik kaldıraç olarak gördüğü kutuplaştırmanın etkisiz olduğu kitleler üzerinde gözlemleyeceğiz. Kemikleşmiş gruplar kümesinde olmayan, görece bağımsız duran bir seçmen kitlesi bunlar.
Bu kitleleri iki gruba ayırmak mümkün. Birincisi kutuplaştırmanın etkilerine açık, muhalefeti de izleyen ve mesajlarının bir biçimde ulaşabildiği, çoğunluğu AK Parti’den çeşitli nedenlerle ayrılmış, araftaki seçmen ya da kararsızlar, kararını koşullu değiştirenler olarak nitelediğimiz seçmenler. Çeşitli araştırmalarda % 10-12 civarında bulgulanıyor. İkinci grup yeni oy kullanacak ya da genç seçmen kitlesi içinde sayabileceğimiz yaklaşık 8 milyonluk seçmen kitlesi.
Eğer uzlaşma sağlamaz, masayı terk eder, kaprislerinizi öne çıkarırsınız bu kaçınılmaz bir seçim yenilgisine yol açacaktır. Daha sonra bağrınıza bir türlü basamadığınız o taşlarla seçmeninizin sizi taşlayacağından hiç kuşkunuz olmasın.
Bu kitlelerin yaşanan “masa krizinden” nasıl etkilendikleri kritik bir öneme sahip. Çünkü kutuplaştırmanın her iki tarafta da kemikleştirdiği kitlelerin dışında seçimi doğrudan etkileyebilecek olanlar onlar. Masadaki kavga bir biçimde kendi mahallesinde konsolide olmuş seçmeni aynı yerde durma konusunda çok etkilemiyor, oy geçişkenliği çok yüksek değil.
Aynı zamanda hızla ulaşılması ve yaşanan krizin hızla çözüldüğünün “açıklanması” gereken bir seçmen kitlesi. Onların yaşadıkları sorgulamayı aşmaya çalışan, çeşitli vaatler geliştiren ve sandık kararı, seçimleri konusundaki kuşkuları sürekli besleyen iktidar, özellikle kendinden kopan ve henüz tümüyle mahallesinden ayrılmamış seçmene her düzeyde daha kolay ulaşabilecek, propaganda yapabilecek bir durumdayken hele.
Bu tür bir seçmenin tekrar sizinle birlikte yürüyebileceğine, sizin güvenli bir liman olduğunuza inandırılması ciddi bir zaman isterken, sizi terk etmesi için çoğu zaman bir kriz yetebilir. Sizinle güçlü duygusal bağlar kurmadığı için aynı duyguya getirmek, kaybederken yaşadığınız süreden çok daha fazlasını gerektiriyor, bu kadar vakit yok.
Kendi krizine gömülmüş muhalefet aynı zamanda depremzedeler üzerinde de olumsuz bir algı yarattı. Biz can derdindeyken onlar koltuk derdinde söyleminin gerçeği yansıtmadığı anlatılmalıdır. Depremin yarattığı yeni konjonktürde siyasal iletişim stratejilerinin de yeniden gözden geçirilmesi zorunlu. Yurttaşların yaşadıkları afet ve sonuçlarına duyarlılığınızı en üst düzeyde göstermek zorundasınız.
İktidar bunu vaatler silsilesi, maddi yardımlar ve hızlı deprem konutu inşası ile çözebileceğini sanıyor. Onları kendi dertleriyle baş başa bırakıp, siyasal hedeflerinize yöneldiğiniz kanaati yaratmadan kapsayıcı, kalıcı çözümler geliştirdiğinize ikna etmek, büyük acılar yaşanırken kendi siyasal hedeflerinize kitlendiğiniz izlenimi oluşturmamalısınız.
Ancak bütün bunlar kadar önemli olan artık Millet İttifakı içinde, seçim sürecini ve gündemi kaplayacak yeni iç krizler üretmemektir. Birbirini yemekten iş yapmaya fırsat bulamayan partiler topluluğu, koalisyon gibi bir algı yaratmaya çalışacak Cumhurbaşkanının gündeminin peşine takılmadan, kendi çözümleriyle halkı buluşturan bütünleşik bir iletişim süreci hızla devreye sokulmalıdır.
Kriz yine çıkabilir. Siyasal süreçler sürekli küçük, büyük krizler üretebilir. Artık kızılcık şerbeti dışında başka bir alternatifiniz olmadığını anlamak zorundasınız. Menüde zaman ve başka bir seçenek yok. Eğer bir tür çözüm, uzlaşma sağlamaz, masayı terk eder, kendi tutumunuzu, kapris ve alınganlıklarınızı öne çıkarırsınız bu kaçınılmaz bir seçim yenilgisine yol açacaktır. Daha sonra bağrınıza bir türlü basamadığınız o taşlarla seçmeninizin sizi taşlayacağından hiç kuşkunuz olmasın.