Kızgın, yorgun birey, mutsuz toplum ve hınç siyaseti

Abone Ol
Müzakere, diyalog, uzlaşıya kapalı olan hınç siyaseti, ülke coğrafyasının kızgın, yorgun bireyler, mutsuz toplumdan ibaret olmasına bu anlamda şaşmamak gerekir.

Loading...

Bireyin haleti ruhiyesi salt kendi iç dünyasını ilgilendirmeyen, toplum ve siyasetle doğrudan ilişkisi olan, ondan hem etkilenen hem de onu etkileyen bir veri durumdur. Evren Balta’nın birkaç gün önce ülkeler örneğinde karşılaştırmalı olarak yapılan bir araştırmanın bulgularını paylaştığı tweetindeki haleti ruhiyemize dair birkaç veri, toplumun psikolojik durumuna dair çok çarpıcı, bir o kadar da düşündürücüdür. Buna göre, Türkiye sadece dünyanın en kızgın ülkelerinden biri olmayıp, aynı zamanda en düşük oranda pozitif deneyim yaşadığını ifade eden ve en az oranda kendilerini iyi dinlenmiş hisseden bireylerden oluşan bir toplum . Gallup Araştırma tarafından yapılan “Global Duygular” araştırmasının bu bulguları dünyanın farklı ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye adına da düşündürücü verilere dayanıyor. 2020’de dünya çapında her 10 kişiden yaklaşık yedisi, kendilerini iyi dinlenmiş hissettiklerini, çok keyif aldıklarını veya çok güldüklerini ifade ederken, indeks değerinin en düşük kaldığı ülkeler Afganistan ve Türkiye (%32-35). Araştırma sonuçlarına göre, küresel mutsuzluk yükseliyor. Bu yükselişte beş temel etken dikkat çekici: Yoksulluk, kötü topluluklar, açlık, bireyin yalnızlığı ve nitelikli işlerin azlığı. 2 milyar insan yaşadıkları yerden mutsuzken, buralarda yaşamayı tanıdıklarına tavsiye etmiyor. 2022 Küresel Duygular raporu COVİD-19 pandemisinin ikinci yılı süresince bireylerin olumlu ve olumsuz günlük deneyimlerini ölçümlerken, bulgular 2021 ve 2022 yılının başlarında 122 ülke ve bölgede 127.000 görüşmeye dayanmaktadır. Araştırmada sorgulanan pozitif deneyimler ve buna dayalı olarak geliştirilen indekse göre, 2020’de dünya çapında her 10 kişiden yaklaşık yedisi, kendilerini iyi dinlenmiş hissettiklerini (%69), çok keyif aldıklarını (%70) veya çok güldüklerini (%72) ifade ederken, indeks değerinin en düşük kaldığı ülkeler Afganistan ve Türkiye (%32-35). 2006’dan 2021’e küresel ölçekte mutsuzluğun artışı da dikkat çekici olup, 2006’da 24 olan negatif deneyim indeksi, 2021’de 33’e yükselirken, pozitif deneyim indeksi 2018’de 71 iken, 2021’de 69’a gerilemiştir. Türkiye dünya ölçeğinde en düşük pozitif deneyim düzeyine sahip Afganistan ve Lübnan’ın ardından 3.sırada (42) . Negatif deneyimler bakımından mutsuzluk, stres ve üzüntü duyguları örneğinde Afganistan, Lübnan, Irak, Sierra Leone ve Ürdün’ün ardından en yüksek negatif deneyimlere sahip 6.ülke olarak dikkat çekiyor .
Mutsuzluğun asıl sorumlusunun siyaset olduğu vurgulanmalıdır. İktisaden yarınını öngöremeyen bireyin mutsuzluğunu, emeğinin karşılığını alamamasının yol açtığı kızgınlığı anlayıp açıklamamıza yardımcı olur.
Araştırma raporunda Türkiye’nin indeks değerleri birey ve toplumun kızgın, yorgun ve mutsuz olmasında siyasetin hem neden hem de sonuç anlamında doğrudan etkileyen dinamik olduğunu düşündürtmekte. Dolayısıyla, mutluluğun değil ama mutsuzluğun formülünü siyaset aygıtının ürettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Hayata ve yaşanılan ana dair negatif deneyimler büyük ölçüde ekonomi politiğin bir sonucu olup, ekonomik olanı biçimlendirenin siyaset olduğu düşünülürse, asıl sorumlunun siyaset olduğu bir kez daha vurgulanmalıdır. Ekonomi politikalarındaki bilinçli sınıfsal tercihler başta olmak üzere, iktidar politikalarının yanlışlığı, halka ait olan kamu kaynaklarının “makbul halk” olarak kabul edilen kitlelere haksız biçimde aktarılması, iktisaden yarınını öngöremeyen bireyin mutsuzluğunu, emeğinin karşılığını alamamasının yol açtığı kızgınlığı anlayıp açıklamamıza yardımcı olur. Tüm iktisadi olumsuzluklar karşısında, kızgınlığın, yorgunluğun, mutsuzluğun panzehiri ise bunların zıtlarını üretecek koşullar yaratmak yerine, iktidar marifetiyle toplumu siyasal anlamda kutuplaştırarak, “Bizden olmayanlar” olarak gördüğü “Ötekiler”e karşı taraftarlarının rızası ve kendi meşruiyetini pekiştirmek için ürettiği hınç siyasetidir. Türkiye’de bugün iktidarın rıza üretme stratejisi tarihinin hiçbir döneminde olmadığı ölçüde hınç siyasetinden beslenmekte, onlardan olmayanlara karşı, hıncın dozu oy artışının yoğunluğu ile ilişkilendirilerek kurgulanmaktadır. Müzakere, diyalog, uzlaşıya kapalı olan hınç siyaseti, ülke coğrafyasının kızgın, yorgun bireyler, mutsuz toplumdan ibaret olmasına bu anlamda şaşmamak gerekir. Mevcut tablo Türkiye’nin geleceği adına sürdürülebilir değildir.
Müzakere, diyalog, uzlaşıya kapalı olan hınç siyaseti, ülke coğrafyasının kızgın, yorgun bireyler, mutsuz toplumdan ibaret olmasına bu anlamda şaşmamak gerekir.
Geleceğin siyasetine aday olan tarafların tartışmasız biçimde hınç siyasetinden arındırılmış bir Türkiye’yi nasıl inşa edecekleri üzerine mesai harcamaları çok önemlidir. Altılı masayı oluşturan partiler ve liderleri bir araya gelmek suretiyle konuya ilişkin inşa sürecini başlatmışlardır. Milliyetçisi, muhafazakarı, liberali, sosyal demokratıyla yarının Türkiyesi için sağlanan birlikteliğin bunu başarıyor olması dahi ülke adına çok önemli bir kazanımdır. Kurumları, sistemleri, yapıları kurgulamak, bunun için hukuki altyapıyı hazırlamak kolaydır. Önemli olan bunların ardındaki zihniyet değişimin mimarlığına soyunmaktır ki, bugün Yarının Türkiyesi için yola çıkanlar ağır aksak da olsa, pek farkedilmese de, bunu başarma yolunda adım adım ilerliyorlar. Üstelik makam, mevki, oy beklentisinin minimum düzeyde kaldığı koşullarda. Özveriyle, Türkiye’ye bir borç ödemenin verdiği iç huzuruyla. Dışarıdan edindiğimiz izlenim en azından bu yönde. Yanılmamak, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin mutlu, dingin, huzurlu insanlarını görme adına önemli.