Loading...
Bence bu kadar kısa sürede meydana gelen bu azalışın nedenlerinin sorgulanması gerekiyor. Anlaşılan kişi başı gelirin bugünkü seviyesini 2002 öncesindeki seviyelerle karşılaştırarak iktidarın bugünkü başarısızlığı gözlerden kaçırılmak isteniyor gibi.Şimdi gelelim asıl meselemize. Her türlü tartışmaya rağmen, ülkemizin resmi bir kurumu olan TÜİK’in kamuoyuna açıklamış olduğu verilere göre, 2016 yılında 10.964 Amerikan dolar kişi başına gelire ulaşmışız. O dönemleri hatırlayan biri olarak yetkililerin o günlerdeki söylemlerinde 25 bin dolarları telaffuz ettikleri daha dün gibi gözümün önünde. Ne oldu bu 25 bin dolarlık hedeflere? Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız çıkmış, kişi başına gelirimizin 9000 dolara dayandığından bahsederek kamuoyunda bir algı yaratmaya çalışıyor. Üstü kapalı olarak, “sıradan vatandaş nereden bilecek 2016 yılındaki gelir düzeyini” demek istiyor her hâlde. Ama vatandaş biliyor. Çünkü o günlerde kişi başı gelirin eriştiği o seviyeleri siyasi gündem yapan da yine kendisiydi. TÜİK rakamlarına göre, belli ki 2020 verilerine göre kişi başı gelirimiz 8599 Amerikan dolara gerilemiş. 2016 yılı kişi başı gelirimizden yüzde 21,6 daha düşük seviye bu. Yani dört yılda kişi başı gelirimiz yüzde 21,6 oranında azalmış. Bence bu kadar kısa sürede meydana gelen bu azalışın nedenlerinin sorgulanması gerekiyor. Anlaşılan kişi başı gelirin bugünkü seviyesini 2002 öncesindeki seviyelerle karşılaştırarak iktidarın bugünkü başarısızlığı gözlerden kaçırılmak isteniyor gibi. Ben baştan söyleyeyim. Eğer bu şekilde ekonomi yönetilmeye devam edilirse, ortaya çıkacak kişi başı gelir düzeyini karşılaştırmak için, korkarım Türkiye tarihinde çok daha fazla gerilere gitmek gerekecek. Şayet hepimiz aynı gemideysek, gemideki diğer insanların dediklerine de kulak kesilmekte herkes için yarar var.
Seviyesi düşmüş hâliyle kişi başına gelir her kese eşit olarak dağıtılamamış. O 9000 dolar rakamı sadece bir yanılsamadan ibaret kalmış. Bence asıl sorulması gereken soru bu!Mesele sadece kişi başına gelirimizin ulaştığı seviye meselesi değil. Aynı zamanda bunun sebepleri ve yol açtığı sorunların da bir arada düşünülmesi gerekiyor. Bunu da yetkililere ve kamuoyuna ben hatırlatmak istiyorum.
Kamuoyu ilgisini 20 yıl öncesine çekmek yerine, Sayın Bakanın bunun üzerine kafa yormasında yarar olurdu. Ülkede insanlar ortalamada fakirleştikçe, gelir dağılımı da sorun olmaya başlamış.Şimdi şekilden gördüklerimizi kısaca özetleyelim. Birincisi gelir dağılımındaki kötüleşme ile kişi başına gelirdeki düşüş birlikte gerçekleşmiş. Yani gelir dağılımı bozulurken, kişi başına gelirde de bir düşüş olmuş. Bence kamuoyu ilgisini 20 yıl öncesine çekmek yerine, Sayın Bakanın bunun üzerine kafa yormasında yarar olurdu. Ülkede insanlar ortalamada fakirleştikçe, gelir dağılımı da sorun olmaya başlamış. Yani seviyesi düşmüş hâliyle kişi başına gelir her kese eşit olarak dağıtılamamış. O 9000 dolar rakamı sadece bir yanılsamadan ibaret kalmış. Bence asıl sorulması gereken soru bu! İkincisi, sektörel manada bir gelir dağılımı göstergesi olarak düşünebileceğimiz reel efektif kur, son yıllarda çok hızlı düşüşler göstermiş. Zaten bu kamuoyunun bildiği gerçeklerden biridir. Döviz bulma telaşına kapılmış ekonomi yönetiminin dolar karşısında TL’yi düşük tutma çabası, neticede hem kişi başına gelir düzeyinde düşüşle birlikte gerçekleşmiş, hem de gelir dağılımındaki bozulma ile. Bu da gösteriyor ki, reel efektif kurdaki düşme gelir dağılımında bozulma gerçekleştirmiş. Sanırım bu da Sayın yetkililerin asıl üzerinde durmaları ve çözüm üretmeleri gereken sorunları bir kez daha görünmez kılmıştır. Sorun sadece kişi başına gelirin nasıl arttırılabileceği değil, aynı zamanda bunu yaparken gelir dağılımını da iyileştirmek. Yani herkesi o telaffuz edilen kişi başı gelir düzeylerinden bir gelire erişebilir hale getirebilmektir. Yoksa konu Sayın Bakanın yaptığı gibi, sadece bir yarış olarak ele alınırsa, vatandaşın gerçekten eriştiği refah konusunda ciddi bir yanılsama içine düşmüş oluruz. Böyle kişi başı gelirlerdeki düşüşle birlikte bozulan gelir dağılımını görmeden, sadece kişi başı gelirin bugünkü seviyesini dikkate alıp, geçmiş ile karşılaştırma yapmak, bu rakamların içinde gizlenen, doğrudan gözlemleyemediğimiz gelirden en çok kimlerin yararlandığı gerçeğinin saklanmasına hizmet etmek olur. Sayın Varank çok genç biri olarak, bu ülkenin saygın bir makamı dolduran bir kişidir. Konuyu bu şekilde düşünecek deneyimi ve birikimi olmayabilir. Ama kamuoyu olarak bizlerin görevi Sayın bakanın da içinde bulunduğu yetkilileri, söylediklerinin arkasında saklanabilecek gerçeklere dikkatlerini çekmektir. Bundan sonrası elbette onların tercihi olacaktır.