CHP’nin dayandığı siyasal gelenek, yakın zamana kadar kendini “devletin” sahibi sanıyor ve devletin AKP ile kurduğu ortaklığı geçici zannediyordu. Oysa bu bir yanılgıydı.Şu bir gerçek devlet, kurumsal olarak toplumun bir arada yaşamasını kolaylaştırmak için toplumun üzerine uzlaştığı kurallar bütünlüğüdür Bu açıdan devlet gereklidir ama burada önemli olan devleti toplumu denetlediği, kontrol ettiği değil tam tersine toplumun denetlediği, hesap sorabildiği bir devlettir. Diğer yandan CHP’nin dayandığı siyasal gelenek, yakın zamana kadar kendini “devletin” sahibi sanıyor ve devletin AKP ile kurduğu ortaklığı geçici zannediyordu. Oysa bu bir yanılgıydı. Çünkü, tüm devletler özünde otoriterdir ve önceliği iktidarların kültürel kimliğinden bağımsız olarak kendi ideolojik gücünü ve sürekliliğini konsolide etmektir. Devletin CHP’yle kurduğu ideolojik bağ da AKP ile kurduğu bağ da kendi önceliğini koruma odaklı olmuştur. Devletin son dönemde AKP hatta Cumhur İttifakı ile kurduğu ideolojik ortaklık kaçınılmaz olarak sadece toplumu değil, muhalefeti de ötekileştirmekte ve kontrol etmeye çalışmaktadır. Oysa toplumsal taleplerin savunucusu olan siyasi partilerin iktidar olmasını takip eden süreçte devletle kurduğu ontolojik ortaklık, o partileri kaçınılmaz olarak toplumdan uzaklaşmasıyla sonuçlanmaktadır. İşte CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun son yıllarda izlediği siyasallaşmanın özü, devlete mesafe alarak topluma yakınlaşma ve toplumsal taleplerin siyasal alana taşıma sürecidir. Millet İttifakı’nın temel mantığı budur. İşte Kılıçdaroğlu uzunca sürdürdüğü bu siyasetin adını önceki gece yayınladığı videoda “İktidarla hizalanmayı reddediyorum.” diyerek koydu. Kılıçdaroğlu’nun “Kapanan Hatay Havalimanı'nı onarıyoruz. Gelsinler tutuklasınlar.” paylaşımı, ve farklı paylaşımların sonuna eklediği “Gelsinler tutuklasınlar” ifadesi bu siyasallaşmanın en açık ifadesidir. Artık şu çok açık; Kemal Kılıçdaroğlu adım adım salon siyasetini terk ediyor ve toplumu savunan, toplumsal taleplerin savunuculuğunu yapan siyasallaşmanın ana temsilcisi oluyor. Bakalım çevresi ve partisi kendisine ne kadar ayak uyduracak.
Kılıçdaroğlu’nun siyasal dönüşümü ve devlete mesafe alma
Kemal Kılıçdaroğlu adım adım salon siyasetini terk ediyor ve toplumsal taleplerin savunuculuğunu yapan siyasallaşmanın ana temsilcisi oluyor. Bu siyasallaşmanın özü, devlete mesafe alarak topluma yakınlaşma ve toplumsal taleplerin siyasal alana taşıma iddiasıdır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ilk üç günü itibariyle depremden en çok etkilenen ama sadece belediye başkanı CHP’li olduğu için ayrımcılığa uğrayan Hatay’a gitti. İlk izlenimlerinin ardından da gece yarısı bir video paylaştı.
Bu videoda Kılıçdaroğlu çok önemli tespit yaptı ve uzunca bir süredir sürdürdüğü siyasallaşmaya da bir ad da koydu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında bir bölüm şöyle; “Bu felaketlerde kamu kurumlarının, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği önemli. Ama belediyelere karşı siyasi bir tavır var. Birçok sivil toplum örgütü de baskı altında yok edildi. Askerimiz de yeterince sokulmadı. Dün sahada 3 bin 500 asker vardı. Doğal bir arama kurtarma personeli olan madencilerimizin sevkinde maalesef çok geç kalındı.
Özetle her konuda sınıfta kaldıkları gibi bunda da kaldılar. Devlet nasıl yönetilir bilmiyorlar; vallahi de bilmiyorlar, billahi de bilmiyorlar. Çok net söyleyeyim; bu sürecin başlıca bir sorumlusu varsa, o da Erdoğan'dır. 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamayan bu iktidardır. Onun için kendisiyle görüşmeyi de asla düşünmüyorum.
Bu meseleyi asla ama asla siyaset üstü de görmüyorum. Bu duruma bizi onun siyaseti getirdi. Deprem vergilerini çetelere yedirttiler. Hani nerede o para? O paralar da yok. Ömrü boyunca devlete her biçimde vergi veren halk, ihtiyacı olduğunda devleti yanında göremedi. Varsa yoksa seçim, varsa yoksa Saray!”
Sadece bu bölüm değil, konuşmasının tamamı ve sonrasında sosyal medya paylaşımları ile Kılıçdaroğlu açık biçimde AKP’ye eklemlenen devlete açık mesafe alıyor ve uzunca bir süredir izlediği siyasallaşmaya da ad verdi.
Kılıçdaroğlu siyasi iktidarın yanına hizalanmaması geç kalınmış olumlu bir adımdır. İktidarın yanına hizalanmamak aynı zamanda aynı şekilde eklemlendiği devlete de mesafe almaktır.