Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği risk mi?

Abone Ol
Kılıçdaroğlu, kendi kültürel kimliği dahil kimlik siyasetini aşmaya ve siyaseti de bu anlayışın dışına taşımaya; bu açıdan sadece iktidarı değil siyaset yapma tarzını, siyasetin dilini de değiştirmek isteyen bir lider.

Loading...

Ve Cumhur İttifakı adına Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, 2023 seçimlerinde aday olduğunu açıkladı. Şimdi gözler muhalefette. Ancak muhalefetin adayını öğrenmek için seçim tarihinin belli olmasını bekleyeceğiz gibi duruyor. Hemen ifade edelim ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhalefet adına en güçlü aday olarak bir adım öne çıkıyor. Oysa çok değil bir yıldan biraz öncesine kadar Kılıçdaroğlu, muhalefet adına potansiyel dört adaydan sadece birisi idi. Ancak son bir yıl içinde siyaseten en güçlü aday haline geldi. Sadece CHP’yi dönüştürme başarısı değil, muhalefetteki altı partiyi bir araya getirmesi, altılı masanın güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş yolundaki çalışmaları ve orada gösterdiği liderlik onu güçlü bir aday yaptı.
Kılıçdaroğlu muhalefet adına en güçlü aday olarak bir adım öne çıkıyor. Muhalefetteki altı partiyi bir araya getirmesi ve orada sterdiği liderlik onu güçlü bir aday yaptı.
Son dönemde Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına siyaseten itiraz edemeyenler, etmeyenler onun  “Alevi” kimliği nedeniyle aday olmaması gerektiğini dolaylı veya açıktan ifade ediyorlar. Bunları ifade edenlerin hareket noktası “sosyolojik gerçekler”. En son İyi Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral konuk olduğu bir You Tube kanalında; “Kılıçdaroğlu'nun Alevi olması benim açımdan bir engel değil. Ama Türk toplumu açısından, Sünni kesim açısından bu bir endişedir. Bu oy verilmemesi gereken bir problemdir” ifadelerini kullandı. Bu açıklamaya başta İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener olmak üzere muhalefet parti liderlerinden gelen açıklama ve “özür”ler gerçekten umut verici. Akşener açıklamasında “Alevilik üzerinden yapılan tarifi şiddetle reddediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere üzülen her bir kardeşimden İYİ Parti Genel Başkanı olarak özür diliyorum” dedi. Yine açıklamayı yapan İbrahim Halil Oral, özür açıklaması yaptı ve bugün de Kılıçdaroğlu’nun makamında ziyaret edecek. Yine Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu; Sayın Kılıçdaroğlu ve Alevi vatandaşlarımıza yönelik sarf edilen ayrıştırıcı ve ötekileştirici ifadelerden dolayı üzüntümü belirtmek isterim. Yöneticide aranan vasıf mezhep değil; dürüstlük, adalet, ehliyet ve liyakat olmalıdır. Aday belirleme kriterlerinde liyakatin değil de ırkın veya mezhebin aranması; ülkemize, insanımıza ve geleceğimize yapılabilecek en büyük kötülüktür.” açıklamasında bulundu. Bütün bunlar olumlu gelişmeler. Çünkü Erdoğan ve siyasi iktidarın istediği tam da nokta üzerinde toplumsal bir fay hattını harekete geçirmek. YOK SAYMAK DEĞİL TEDBİR ALMAK ÖNEMLİ Diğer yandan Oral’ın ve daha öncesinde bazı siyasetçilerden gelen “Kılıçdaroğlu Alevi olduğu için aday olmaması” ifadesini doğrudan reddetmek yerine bir endişe olarak kabul etmek doğru bir tavır olacaktır. Bu tür ifadeleri ileri sürme nedenleri temelde; Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini seçim süreci boyunca meydanlarda, ekranlarda onun aleyhine kullanacağı varsayımı. Sadece Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği değil, CHP’nin bir “Alevi Partisi” olduğu yönünde söylemde bulunacağı daha önemlisi de toplumu bu yönde manipüle edeceği de bunun nedenlerinden. Bu varsayımı risk olmaktan çıkaracak olan şey; Kılıçdaroğlu’nun kendisinin de, çevresinin de, diğer muhalefet parti liderlerinin de bu durumu bir veri olarak kabul etmesi ve Erdoğan ve Cumhur İttifakı’ndan gelecek bu olası söyleme karşı söylem ve iletişim stratejisi geliştirmesi gerekmektedirler.
Öte yandan bazı siyasetçilerden gelen “Kılıçdaroğlu Alevi olduğu için aday olmaması” ifadesini doğrudan reddetmek yerine bir endişe olarak kabul etmek doğru bir tavır olacaktır.
Diğer yandan hemen şunu hatırlayalım; Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğu dönemde Alevi kimliğini bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kullanmış, kendi kültürel kimliği dahil kimlik siyasetini aşmaya ve siyaseti de bu anlayışın dışına taşımaya; bu açıdan sadece iktidarı değil siyaset yapma tarzını, siyasetin dilini de değiştirmek isteyen bir lider. ALGI MI, GERÇEK Mİ? Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı durumunda bu söylemi kullanması uzak ihtimal değil. Nitekim aynı Erdoğan CHP’yi gerçek olmadığı halde PKK ile yan yana olmakla da, işbirliği yapmakla da suçluyor. Gerçek olmadığı halde bunu Meclis kürsüsünde de, meydanlarda da, ekranlarda da ifade ediyor. Sadece bu değil Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş’ın kimlikleri üzerinden mitinglerde yuhalattığını da biliyoruz. Yine Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığı karşısında, onun Alevi kimliği üzerinden toplumu, “CHP’nin Alevi partisi olduğu”, “Türkiye’yi bir Alevi’ye mi teslim edeceğiz?” türü propaganda yapılabilir, gerçek olmayan söylemlerle toplumu manipüle etmek isteyebilir. Türkiye gibi tarihsel olarak kimlik siyasetinin ve toplumsal fay hatlarının canlı olduğu toplumlarda Erdoğan ve iktidar kanadından gelecek bu propaganda, iktidarın kendi tabanının konsolide de edebilir. Sadece kendi tabanını değil, kararsız olan seçmenlerin bir kısmını da yanına çekebilir. Burada önemli olan soru, bu propagandanın sadece söylemlerde mi sınırlı kalacağı. Erdoğan’ın son dönemde Gezi’yi sık sık anması, Gezi ile ilgili, “Cami’de içki içtiler”, Gezi’ye katılan kadınlara yönelik kullandığı “kelime” ve son olarak “camileri yaktılar” söylemi, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile doğrudan bağlantılıdır. NE YAPMALI? Bana noktada Kılıçdaroğlu’nun handikap gibi görülen “Alevi” kimliği, iyi bir hazırlıkla, Erdoğan’ın bu kimliği nasıl kullanabileceği olasılıklarına karşı yapılacak doğru iletişim strateji ile tersine çevrilebilir. Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği öne sürerek seçilemeyeceğini dolayısıyla aday olmamasını söylemek, Erdoğan’ın siyaseti hapsetmek istediği kimlik siyasetine, kültürel kimlik kutuplaşmaya teslim olmak demektir. Sonuçta Erdoğan ve iktidar blokunun Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini kullanacağı ne kadar açıksa, bunun toplumun büyük kısmında karşılığı olmadığı da başka bir gerçektir. Burada bütün mesele bu Erdoğan ve iktidarın yönetmek istediği algılara karşı toplumsal gerçekleri yani toplumun yaşadığı sorunları, o sorunlara çözüm önerilerini öne çıkaran, topluma gelecek ve umut sunan bir söylem üretmek olmalıdır. Bugün siyaseten Türkiye’nin seçimlerde ana gündemi, hapsedilmek istenen kimlik siyaseti değil, ekonomik buhran başta olmak üzere, adalet, temel hak ve özgürlüklerdeki kısıtlamalardır. Türkiye’nin sorunu enflasyon, işsizlik başta olmak üzere yoksulluktur. Ortak aklı yok eden otoriterleşme ve keyfiliği kurumsallaştıran tek adam rejimidir. Bugünkü koşullarda Kılıçdaroğlu siyaseten en güçlü adaydır. Ve adaylığının en güçlü destekçileri de masada olan diğer 5 liderdir.  Bu noktada Alevilik seçilememesinin önünde bir handikap değildir. Muhalefetin adayının seçimi kazanmasının yolu, muhalefetin bir bütün olarak o adayın arkasında durması ve ülkenin gerçek sorunlarının, bu sorunlara karşı çözümlerinin topluma ikna edici biçimde anlatılmasına bağlıdır.