Kılıçdaroğlu’nun meydan okuyuşu egemen neo-liberal paradigmaya, bağımlı iktisadi yaklaşıma ve egemen dünyanın Türkiye’yi mahkûm ettiği “kirletici teknolojilere” karşı radikal bir çıkıştır. CHP lideri, büyük devrimci ve ilk genel başkanı Atatürk’ün izinde muasır medeniyete ülkesini taşıma çabasıyla kendi geleneğine sahip çıkmaktadır.
Loading...
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan İkinci Yüzyıla Çağrı Vizyon Belgesi farklı çevrelerin eleştirilerine konu olsa da aslında Türkiye siyasetinin, düşünce ve zihniyet dünyasında ciddi bir kırılma imkânı yaratmaktadır. İktidar partisinin ve ona yakın gazeteci yazarların içerikten çok
Jeremy Rifkin üzerinden kaba bir anti-emperyalist eleştiri geliştirmeleri, bir taraftan düşün dünyalarının sınırlılıklarının diğer taraftan bu ülkeye verebilecekleri herhangi bir katkının ne ekonomi-politik düzeyde ne de moral-entelektüel düzeyde bir içeriğinin olduğunu gösterdi.
İçe kapanmacı, güvenlikçi bir dil ve hareket tarzıyla ne denli dünyadan koptuklarını ve dünyadaki tartışma, gelişme ve yaklaşımlardan ne kadar uzak olduklarını ortaya koydu. Dolayısıyla bu cepheye yönelik karşı bir savunma geliştirmenin zaman kaybı olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
CHP liderinin tarihsel meydan okuyuşuna sosyalist soldan ve ulusal soldan gelen eleştiriler ise daha çok kapitalizme eklemlenme, AK Parti’nin ilk dönemi gibi bir modeli hayata geçirme olarak yorumlandı. Elbette sosyalist akademisyenler ve sendika temsilcilerin olmayışı haklı bir eleştiri olabilir; ama ilerleyen dönemde bu katkının alınmayacağı anlamı çıkmaz burada.
Nihayetinde Türkiye’deki farklı siyaset kulvarlarından gelen eleştirinin mevcut vizyonu tümüyle anlayan bir nitelik taşıdığını söylemek olası değil. Herkes kendi cephesinden kendi ezberlerini, kendi angajmanlarını, kendi değişmez doğrularını ileri sürerek verilen bu değerli çabayı sınırlama girişimi ile hareket etti.
Bu çerçevede CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar ortaya koyduğu değişimi iyi analiz etmek gerekmektedir. Bu analiz yapılmadan son vizyon belgesinin anlaşılması olası değildir.
CHP lideri parti genel başkanı seçildikten sonra partisinin içinde bulunduğu statükoyu parçalamış, siyasetsizliği ve çözümsüz eleştirelliği ortadan kaldırmıştır. Halkçılık ilkesi temelinde toplumun bütün kesimlerine ulaşmış, herkesin eşit bir biçimde yaşayacağı bir ülke vizyonunu bu kesimlerle paylamıştır.
CHP lideri partisindeki büyük değişimle birlikte ülkenin en büyük sorunu olan demokratik sistemin inşası yolunda siyasal ve toplumsal muhalefeti bir araya getirme başarısı göstermiştir. Son Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Referandumu, Genel ve Yerel seçimlerde demokrasiye inanan farklı partilerin ortak hareket etme noktasında yan yana gelmelerini sağlayarak ülkenin toplumsal ve siyasal barışı için tarihsel bir örnek ve başarı ortaya koymuştur. Kendi partisinin siyaset anlayışındaki bu köklü değişimden sonra, ülke siyasetinde de var olan ezberleri alt-üst etmiş; yeni bir paradigmanın oluşmasına öncü olmuştur.
Gelinen aşamada ülkenin değişimi için yeni bir siyasetin varlığı tarihsel önemdedir. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun haklı tespitiyle daha ‘önceki devrimleri kaçırmış bir büyük ülkenin son devrimi kaçırma lüksü bulunmamaktadır.’ Bu çerçevede Türkiye’nin insanlık ailesi ve dünya sistemi içinde hak ettiği yeri alması için bir yandan ülkenin dış ilişkilerini güçlendirecek, yeni ittifak sistemleri içinde gücünü gösterebilecek bir yeni yaklaşımı hayata geçirmek diğer yandan ülke içinde sektörel büyük değişimlere imkân sağlamak için alışılmış diplomatik ve politik tarzların dışında yeni bir anlayış inşa etmek gerekmektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu, şunu söylemedi veya söylemiyor; ‘dışarıdan sıcak para bularak ülkedeki belli bir sınıfa kaynak transferi yapılacaktır’. Tam tersine her alanda; özellikle de dünyanın içinde bulunduğu ekoloji, gıda vb. krizlere karşı belli sektörleri hızlı bir biçimde ayağa kaldırmayı vaat etmektedir.
CHP lideri parti genel başkanı seçildikten sonra partisinin içinde bulunduğu statükoyu parçalamış, siyasetsizliği ve çözümsüz eleştirelliği ortadan kaldırmıştır.
Endüstriyel dönüşüm ile yüksek teknolojik ürünlerin üretimi ve ihracatı; işgücü dönüşümü ile yüksek yetenek inşası; enerjideki dönüşüm ile bağımlılığın azaltılması ve yeni enerji kaynaklarının yaratılması; gıdaki dönüşüm ile bu alanda ülkenin stratejik üstünlüğünü yeniden elde etme ve geliştirme ve de havza bazlı yeni bir modeli hayata geçirme; istihdamdaki dönüşüm ile 5 yıl içinde 13 milyon 500 bin kişiye iş imkanı sağlama üzerine inşa edilmiş bu yeni vizyon temelde ülkedeki bütün bağımlılık alanlarına ve sorunlara dönük çözümler için tasarımlanmıştır. Bütün bu büyük dönüşümler bugüne kadar siyaset kurumunun maalesef gerçekleştirmeyi başaramadığı; ama ülkenin mevcut hâlinden, yani açlık ve yoksulluk döngüsünden kurtarılması için zorunlu olan dönüşümlerdir.
Bu denli bütünlüklü, gerçekleştirilebilir ve ülkenin içinde bulunduğu ‘gelişmekte olan ülke’ kategorisinden çıkmasını sağlayacak bir çerçeve oluşturulamadı; ya da hayata geçirilemedi.
Daha da önemlisi;
“Ey dünya!
Türkiye senin ucuz iş gücü alanın olmayacak!
Türkiye senin mülteci kampın olmayacak!
Türkiye senin çöp depolama alanın olmayacak!
Ben sana rakip olacağım!”
Kılıçdaroğlu’nun meydan okuyuşu egemen neo-liberal paradigmaya, bağımlı iktisadi yaklaşıma ve egemen dünyanın Türkiye’yi mahkûm ettiği “kirletici teknolojilere” karşı radikal bir çıkıştır. CHP lideri, büyük devrimci ve ilk genel başkanı Atatürk’ün izinde muasır medeniyete ülkesini taşıma çabasıyla kendi geleneğine sahip çıkmaktadır.
CHP üst kadrolarından Faik Öztrak, Selin Sayek Böke, Hacer Foggo ülkenin kurumsal işleyişinde toplumun madun ve mağdur kesimlerine yönelik kamucu bir anlayışı kendi iktidarlarında nasıl hayata geçireceklerini detaylı bir biçimde anlattılar. İlerleyen günlerde bu vizyonu tamamlayacak projeler açıklanacak. Dolayısıyla ideolojik darlık, küçük iktidar hesapları ile ülkenin içinde bulunduğu durum ve bu siyasetlerin konumu ortadadır. Şimdi başka bir hikâyenin, sözün bu halka sunulması gerekmektedir. CHP lideri de bunun mücadelesini vermektedir.