Kesin kara saçlarınızı!
Tüm bu koşullara rağmen halen ayakta durmaya çalışan, direnen, öfkesini, umutsuzluğunu dindirip umutlanacağı tek söz duymak için gözlerinizin içine bakan, her gün yeni bir yoksunlukla tanışan bu halk için ne yapacaksınız?
Kimin otobüsü? Kimin köprüsü? Kimin havalimanı? Kimin metrosu? Kimin Marmaray’ı? Kimin bunlar gerçekten?
Hizmet yapmak isteyenle yaptırmak istemeyen arasındaki kavganın tam ortasına nasıl düştük?
Partilerin, siyasi simaların iletişimcileri birbirlerini her gün başka bir düelloya davet ediyor.
İşaret fişeğini alan 20 yaşındaki genç, belediye otobüsü överken buluyor kendini. Bir diğeri bozulan otobüsü hatırlatıyor cevap olarak. Diğeri asla göremeyeceği, şehrinden kilometrelerce uzaktaki köprünün bizi dünyada nasıl güçlü bir konuma taşıdığını ve bir başkası da üçüncü kez açılışı yapılacak olan havalimanını anlatıyor. Bir sıradan hizmet için avuçlarımızın içi patlayana kadar alkışlamamızı istiyorlar.
“Nasıl çaktım ama?!” siyaseti ile anlık mutlulukların peşinde koşan siyasiler çığlığımızı, yiten umutlarımızı, gözlerimizden fışkıran öfkeyi, iktidarın göğsümüzün tam ortasına yerleştirdiği ve çaresizliğimizle besleyip büyüttüğü fili görmüyorlar mı?
Takımını alkışla! Avuçlarının içi patlayana kadar alkışla!
Dost masalarına bile hesap kitap yaparak oturan ve gelecek hesaba odaklandığı için masanın keyfini çıkaramayan arkadaşım, alkışla!
Halk gününde 35 TL’ye sinemaya gittiği için ekonomik buhran olduğuna inandıramayan, alkışla!
Haftalık ev ihtiyaçlarını beş market dolaşarak olabildiğince ucuza halletmeye çalışan, alkışla!
Karantina günlerinde en yakın ev arkadaşı olan Netflix’le aylık ücret 80 TL’ye çıktı diye yollarını ayıran, alkışla!
Domatese, salatalığa üç haneli para ödeyen, kiloyla sebze-meyve alma alışkanlığını rafa kaldıran, alkışla!
Raflarda şampuan, diş macunu kampanyası bekleyen, alkışla!
Avuçlarımızın içi patlayana kadar alkışlayalım hep birlikte!
Kirası 2500 TL’den 6000 TL’ye çıkan, alkışla!
Kabul etmezse ev sahibinin çıkartacağını bilen, bir öncekinden bir oda eksiğine, daha küçük banyo ve mutfağa 5000 TL ye razı olan, alkışla!
Yeni evinin salonuna sığmayan, taksitleri dahi bitmemiş koltuk takımını arkasında bırakan, alkışla!
Çocuğun sünnetinden kalan 3-4 çeyrek altını bozdurup nakliyesini karşılayan, alkışla!
Hep beraber iftara gitmek kişi başı 300 TL olmuş, bari iftar sofrası çay içmeye gidelime razı olan, alkışla!
Peki siyasiler halkı ne zaman alkışlayacak? Tüm bu koşullara rağmen halen ayakta durmaya çalışan, direnen, öfkesini, umutsuzluğunu dindirip umutlanacağı tek söz duymak için gözlerinizin içine bakan, her gün yeni bir yoksunlukla tanışan bu halk için ne yapacaksınız?
Bizi, bunca direnmişliğimizi, avuçlarınızın içi patlayana kadar ne zaman alkışlayacaksınız?
Gülten Akın dizlerinde şöyle der;
“Kestim kara saçlarımı -n'olacak şimdi-
Bir şeycik olmadı deneyin lütfen”
Kesin kara saçları bir şeycik olmaz. 20 yıldır korku pompalayan, halka zaten kendisinin olan köprüleri, yolları satan, yetmeyince pazara yerlilik-millilik süren, göğsümüzün üzerindeki fili besleyip büyütmekten başka iş yapmayan, bizi her türlü yoksunluğa her gün biraz daha alıştıran iktidardan farkınızı ne zaman göreceğiz? Bize ne zaman umut vaat edeceksiniz? Mutluluktan ne zaman söz edeceksiniz? Barışmaktan, yeniden kurmaktan bahsetmeye başlamayalım mı artık? Sanata, eğitime, insana yapacağımız yatırımları konuşmayalım mı? Bütün bu buhrandan hep beraber nasıl çıkacağımıza, sıfırdan nasıl başlayacağımıza, hep birlikte kalkınma planlarımıza kafa yormayalım mı?
Hadi artık bunları konuşmaya başlayalım bir an önce... Sizler anlatın. Bizler avuçlarımızın içi patlayana kadar karşılıklı birbirimizi alkışlayalım.
"Ümit gönlümün ekmeği
umar ha umar umar"
Bunlar da ilginizi çekebilir