Kendi kendini zehirleyen sistem

Abone Ol
Elimdeki TL veya döviz varlığını neden TL’nin geçirebileceği bir yol kazası için bedava sigortalıyorsunuz? KKM tam da böyle bir şey. Hem bedel almıyor, hem TL’nin değer kaybı için biz vatandaşlar adına elinde varlığı olanlara garanti veriyor.

Loading...

Birçoğumuz evimizi, arabamızı, hayatımızı, sağlığımızı ve başka birçok sahip olduklarımızı sigortalatıyoruz. Ve belirli bir miktar sigortalayan tarafa bedel ödüyoruz. Kur Korumalı Mevduat hayatımıza girdiği gün çıktığım bir YouTube kanalı programında bu sistemin ne büyük bir yanlış olduğunu, çözüm ve para politikası aracı olamayacağını anlatmıştım. Sistemin en çarpık olan kısmını karşımda programı sunan kişiye şu soruları sorarak anlatmaya çalıştım. Soru: Herhangi bir bedel ödemeden evimi yangına, hırsızlığa, su baskınına karşı sigortalar mısınız? (Hayret dolu gözlerle bakarak) Cevap: Hayır Soru: Size herhangi bir bedel ödemeden bana sağlık sigortası yapar mısınız? (Yine hayret dolu gözlerle) Cevap: Tabi ki Hayır Ömer Bey Soru: Peki hiçbir bedel ödemeden arabamı kaza ve çalınmaya karşı sigortalar mısınız? (Bu defa biraz da sinirli bir ifadeyle) Cevap: Ömer Bey ben deli miyim niye böyle şeyler yapayım? Sunucuya, sizi çok iyi anlıyorum ve şaşırttığım için de özür dilerim, kusura bakmayın diyerek şunu söyledim. Peki elimde tuttuğum TL veya döviz varlığını neden TL’nin geçirebileceği bir yol kazası için bedava sigortalıyorsunuz? Kur korumalı mevduat dediğiniz tam da böyle bir şey. Neden hiç bir bedel ödemeden bankadaki mevduatım için sigorta yapıyorsunuz? Sunucu yine hayret dolu bakışlarla “Ben sigortalamıyorum ki, Türkiye Hazinesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bunu yapıyor” diye cevap verdi. Yaptığı bu sigorta için karşıdan bir bedel alıyor mu? diye sorduğumda. Hayır almıyor tabii yanıtı ile karşılaştım. Hem bir bedel almıyor, hem de TL’nin değer kaybı için biz vatandaşlar adına elinde varlığı olanlara garanti veriyor. TL sağlam bir para birimi mi peki? Gelin buna da TL’nin oynaklığı ile bakalım. Aşağıdaki grafik piyasa oyuncuları tarafından TL’ye atfedilen oynaklığın zaman içindeki gelişimi. Özellikle 2018 yılından itibaren TL o kadar çok kaza yapmış, o kadar çok savrulmuş ki elinde tutana hasar üzerine hasar yaratmış. Yani TL’yi ABD dolarına karşı sigortalasan dünyanın parasını prim olarak ödemen gerekir. Bu kadar hasara, bu kadar zarara rağmen Türkiye Hazinesi ve TCMB bir kuruş sigorta bedeli bile almadan elinde para bulunduranlara bu güne kadar toplam 65 milyar dolardan fazla Kur Korumalı Mevduat yaparak garanti verdiler. Yapılan KKM’nin ortalama vadesini yaklaşık dört ay alıp, bu kadar oynak olan para biriminde almadığımız sigorta priminin yaklaşık 90 milyar TL olduğunu hesaplıyorum. Kısaca sigortaladığımız mevduatlar karşılığında Hazine ve TCMB 90 milyar TL’ye yakın sigorta primi alması gerekirken, döviz likiditesinde düştüğü sıkıntı nedeniyle bu kadar miktarı mevduat müşterisinden almamış gibi görünüyor. TL’nin bu duruma düşmesinin de en baş sorumlusunun onu piyasaya süren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olduğunu söylememiz lazım. Biz yine hikayemize dönelim. Ödemenin Acısı ve İlk Yol Kazası.. Sunucunun “Ben sigortalamıyorum ki, Türkiye Hazinesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bunu yapıyor” sözü bir anda davranışsal ekonomi ve finans alanına giren bir durumu bana hatırlattı. Sunucu muhtemelen çalıştığı yerde ay sonlarında maaşını eline net olarak alıyor ve brüt maaşından ne kadar tutarda vergi ödediğini hissetmiyordu. Hissetmiyordu diyorum çünkü ne kadar ödediğini bildiği halde ödediği bu vergiyi kendi elleriyle vergi dairesine yatırmadığı için ödemenin acısını hissetmiyordu. Eğer bu acıyı hem kendisi hem de vergi ödeyenler olarak hep birlikte hissetsek, değerli e507 ‘nin şu grafiği sadece bir simülasyon göstergesi olmaktan çıkar ve hepimizi dehşete düşürürdü. Mart-Haziran 2022 döneminde KKM için sadece Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin ödediği bedelin toplam 37.5 milyar TL olduğunu, şeffaflığın olmaması dolaysı ile en az bir bu kadar daha tutarın TCMB tarafından KKM yapan mudilere ödendiğini tahmin ediyoruz. Mevcut 65 milyar ABD doları KKM stoğunun maliyetinin ise şimdilik 200 milyar TL’ye yakın olduğunu hesaplıyoruz.
Yaz aylarının rehaveti ile yolda şimdilik rüzgar ve dalga yok gibi.. Ama kara bulutlar ufukta beliriyor ve biz hiçbir önlem almadan kusursuz fırtınaya doğru hızla gidiyoruz.
Ortaya çıkan bu durumda sistem aslında net net döviz üretmediği, sadece döviz talebini ötelediği için sakin gibi duruyor ama içten içe de kendisini zehirliyor. Neden mi? Cevap çok basit. Kurun artışı ile ortaya çıkan ve Hazine ve TCMB tarafından karşılanan kur farkları bir yandan borç stokunu artırıyor, diğer yandan TCMB’nin para basarak karşılıksız TL üretimine katkıda bulunuyor. Enflasyon beklentilerinde olumluya dönmeyen hava nedeniyle kimsenin elde TL tutmak istememesi ise oldukça toksik bir yapıyı ortaya çıkartıyor. Basılan her TL bir sonraki dönemde yeniden dolar talebine dönüşmek üzere Demokles’in kılıcı gibi hepimizin üzerinde sallanıyor. Peki durumu çözmek için bir şey yapılıyor mu? Cevap kocaman bir Hayır. Sadece gelecekte bir şey olabileceği umuduyla KKM yapmaya, bombayı büyütmeye devam edip bol bol cari açık verirken, sadece ihracatımızın rekorlar kırdığından bahsedip gerçekte bir problem olduğunu görmezden gelen ekonomi yönetimi ile yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. Yaz aylarının rehaveti ile yolda şimdilik rüzgar ve dalga yok gibi.. Ama kara bulutlar (Cari Açığın finansmanının sadece TCMB rezervleri, net hata noksan ve başka ülkelerden dostum diyerek alınan borçlar olduğu, yaklaşan dış borç geri ödemeleri, global finansal koşulları dikkate alınınca) ufukta beliriyor ve biz hiç bir önlem almadan kusursuz fırtına’ya doğru hızla gidiyoruz.