Efendim Finlandiya’ya kar öyle bir iki gün yağıp gitmiyor. Geldiği zaman dört ay yerde duruyor. Doğal olarak soğuğa göre yaşamayı öğreniyorsunuz. Şayet üşürseniz duyacağınız ilk söz, “Soğuk yoktur, doğru kıyafet vardır” oluyor. Finlandiya’da yaşayıp da kar üzerine yazı yazmamak çok zor. Ancak Türkiye’de yaşananları görünce yazılacak pek çok şey de anlamsız kalıyor. Esasında kar İstanbul için yeni bir doğa olayı değil. Ben çocukken de yağardı, annem çocukken de yağarmış. Bakarsanız hep de yağmış. Anlamadığım nokta, kar yağışının geçen zaman içinde nasıl eğlenceden zulme dönüştüğü! Neyse, ben kar ile ilgili Finlandiya anılarıma döneyim ancak kar nedeniyle yollarda, uçaklarda kalan, başına çeşitli işler gelen herkese de geçmiş olsun. Efendim Finlandiya’ya kar öyle bir iki gün yağıp gitmiyor. Geldiği zaman yatıya kalan misafir gibi en az dört ay yerde duruyor. O da en az. Doğal olarak kar ve soğuğa göre yaşamayı öğreniyorsunuz. Şayet üşürseniz duyacağınız ilk söz, “Soğuk yoktur, doğru kıyafet vardır” minvalinde oluyor. Yıllar içinde ailecek soğukta yaşamayı, karın keyfini çıkarmayı öğrendik. Hala öğrenmekte olduğum nokta buz tutmuş hafif eğimli alanlarda düşmeden yürümeyi başarmak. Bunu da yaparsam kendimi yokuşta minibüsünü kaydırmadan hareket ettiren şoför gibi hissedeceğim. Şimdi kar yağıyor dedim ama öyle her zaman yağan bir kar yok. Kimi zaman kar yağıyor ve ardından hava birkaç gün -16 derece civarında oluyor. Haliyle her yer buz kesiyor. Ancak burada uçaklar aksamıyor, yollar ve okullar kapanmıyor. Allah’ın mucizesi işte. Kar sebebiyle hayatın aksaması gibi bir durum söz konusu değil. Hatta kızıma Türkiye’de kar yağdığı için okulların tatil olduğunu söylediğimde bir türlü anlamadı ve en sonunda “Okulda karla oynamak daha eğlenceli” sözleriyle işin içinden kendince çıktı. Kızımın okulunun önünde pazar yeri diye geçen, TOKİ öncesi dönemde Türkiye’de de çoğu mahallede olan büyükçe bir toprak alan var. Burada, çevredeki dört okulun öğrencileri spor yapıyor. Okullar aralarında anlaşıp çeşitli gün ve saatleri alıyorlar. Böylelikle bir çakışma da olmuyor. Bu alan Aralık’ta bir Cuma günü buz tuttu. ‘Cam gibi’ denen buz ama toprak alan olduğu için arada tek tük taş da var. İnsanlar “Burada paten yapılır, hokey oynanır, belediyeye haber verelim” diye bir sevinç içine girdi. Ben belediyeye haber verildiğinde ne olacağını anlamadım fakat, bozuntuya da vermeden sevinçlerine dahil oldum. Ertesi sabah belediye gönderdiği iki araç ile bir saatte bu alanı buz pistine çevirdi. Öğlene doğru da hafta sonu olması nedeniyle mahalledeki neredeyse herkes burada buz pateni yapmaya, hokey oynamaya başladı. Unutmadan, belediye alanı buz pistine çevirince iki de hokey kalesi koydu. ‘Bunun demirlerini hurdacıya satarız’ gibi bir düşüncede girişimci aklı olan Finli çıkmadığından hala duruyor o iki kale. Buz pateni normalde pahalı bir şey. Ne var ki Finlandiya’daki ikinci el satan dükkanlarda ucuza bulmak çok kolay. Sistem şu şekilde yürüyor, insanlar artık kullanmadıkları eşyaları bu mağazalara bedavaya bırakıyor. Mağaza da ucuza geri satıyor. Ben mesela kızıma buradan yeni patenlerini oldukça cüzi bir fiyata aldım. Sadece buz pateni değil, oyuncaktan bebek arabasına, kıyafetten ayakkabıya her şeyi bulmak mümkün. Benzer dükkanlar yetişkinler için de var. Belediye neredeyse her gün bizim buz pistine araç yollamaya devam ediyor. Kar temizleniyor, su sıkılıp buz tazeleniyor. Hafta sonu kar yağışı fazla olmuşsa aileler küreklerle bu karı kendileri temizliyor. Okullarda haftada en az bir gün buz pateni aktivitesi oluyor. Gelir düzeyi ne olursa olsun her ailenin çocuğu da bu aktiviteye katılabiliyor. Yaşadığın yerin doğa şartlarını öğrenip ona göre hareket etmek önemli. Daha önemlisi ise bu doğa şartlarından en yüksek verimi alacak projeleri hayata geçirmek. Ancak bu noktada sorumluluk sadece yönetimdekilerde değil aynı zamanda halkta. Zira her şeyi yöneticilerden bekleyip hiçbir şey yapmamak, piyango bileti almadan büyük ikramiyenin çıkmasını beklemeye benziyor.