Kanada topraklarında beyaz adamın Avrupa’dan gelişi ile aborjinlere yapılan gerek yayılma politikası sonucunda siyasi soykırım, gerekse Avrupa’dan taşınan virüs ve mikroplarla sebep olunan biyolojik katliam ile el ele yürüyen kutuplaştırma siyaseti tarihte çok önemli bir yer tutuyor.1894 ile 1947 yılları arasında katılımın mecburi olduğu, sonradan bu mecburiyetin kalktığı fakat neredeyse 1970’lerin sonuna kadar Kanada’da faaliyet gösteren bu okullar da Yerli Yasası ile hayata geçmiş. Avro-Kanada toplumuna uygun nesiller yetiştirmek, kendi Yerli din ve dillerini unutturarak asimile etmek amacıyla bu okullara alınan Yerli çocukların sayısı Manitoba Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre 150 bini buluyor. Bu çocukların aldığı eğitim (!) kapsamında İngilizce veya Fransızca konuşmaları için zorlama, kendi dillerini, kültürlerini ve geçmişlerini unutturma amacıyla aile bağlarından koparıp fiziksel, cinsel ve ruhsal işkencelere maruz kaldıkları biliniyor. Hayatta kalabilen mezunların çoğunda post-travmatik stres, alkol ve madde bağımlılığı ve hatta intihara eğilim gözlemlenmiş. Şimdilik bu okullarda kötü beslenme veya kötü muameleden dolayı öldürülen çocukların sayısı farklı okul bölgelerinde bulunan toplu mezarlar dolayısıyla 3.200 olarak biliniyor. Net olmamakla birlikte 2020 yılında yapılan bir çalışmadaki tahminlere göre bu okullarda ölen çocukların gerçek sayısını 3.200’ün 5 hatta 10 katı olarak düşünebiliriz. KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİ’NİN SONUÇLARI Kanada’da olduğum süre zarfında kendisini aborjin tanımlayan kişilerle tanışma fırsatı elde ettim. Doğduğunda aborjin ailesinden koparılmış ve koparıldığını bilmeden evlat edilenine kadar yıllarca bakım evinde kalmış sonra tesadüf eseri kökenini öğrenmiş bir kişiyle tanıştım. Ailesinin yıllarca onu terk ettiği fikriyle büyümüş bu kişi, neden istenmediğini anlamaya çalışırken aslında annesinden zorla alındığını ve annesinin ölümüne kadar kendisini aradığını ama bulamadığını öğrenmiş. Aynı kaderi yaşayan kardeşleriyle ise 50’li yaşlarında tanışmış. Böylesine derinden yaşanılan bir bireysel yıpranmanın topluma sirayet etmesi kaçınılmaz. Aborjinlerin üst sınıfta yeterli mümessillerinin olmaması, toplumda ağırlıklı olarak tehlike ile özdeşleştirilmeleri, yaşadıkları rezervlerin uzak durulası yerler oluşu aslında kutuplaştırma siyasetinin, üzülerek söylüyorum ki, amacı doğrultusunda gerçekleşen başarılı bir sonuç. Bugün Kanada’da ayrılıkçı bir yapıdan bahsedecek olursak akla aborjin toplumlardan önce Franco-Kanada’lılar yani “Quebecois” gelir. Yakın zamana kadar aborjinler toplum için tehlikeli olmakla suçlanırken, aslında bu tehlikenin kökenini konuşmaktan kaçınma Kanada’nın yüzleşemediği gerçekleriydi. Ana sebeplere bakmadan, bugünü sonuç olarak görmeden aborjinlere ‘’farklı’’ veya ‘’tehlikeli’’ olarak yaklaşmak görmezden gelinen gerçekti. Benzer düşünce yapısını ABD’deki Afro-Amerikan halk için de gözlemleyebiliriz. Sınıfsal kutuplaştırmanın etkisiyle bugün bile Trumpist bakış açısına sahip ve asla temel sebebi görmek istemeyen büyük bir kesim var. Fakat artık Kanada’da bu konu göz ardı edilebilecek seviyede değil. Sadece 2021 yılında, önce British Columbia eyaletinde Kamloops şehrinde bulunan 200 çocuğa ait toplu mezar, haftalar sonra da Saskatchewan eyaletinde Regina şehrinde bulunan 751 çocuğa ait kalıntılar toplumda derin bir yarayı tekrar kanattı. 30 EYLÜL TURUNCU TİŞÖRT GÜNÜ Eski Başbakan Stephen Harper’ın 2008 yılında ilk kez Federal Hükümet adına aborjinlerden özür dilemesi, “Doğruluk ve Uzlaşma Komisyonu”nu kurması ve bu Komisyona yatılı okulların yarattığı etki ve tahribatın araştırılması görevinin verilmesi, geçmişle yüzleşmek adına atılan önemli adımlar oldu. Bu komisyonun çalışmaları doğrultusunda, Kanada genelinde bahsi geçen okullara ait farklı bölgelerde kazı çalışmaları ve araştırmalar son birkaç yıldır acı sonuçları belgelemeye başladı. Kamloops ve Regina olaylarından sonra Başbakan Justin Trudeau özür dilemek ve aynı zamanda yaşanan trajedilerin etkisini dindirmek için devlet desteği vermek amacıyla 30 Eylül’ü ‘’Milli Doğruluk ve Uzlaşma Günü’’ ilan etti. Kamloops ve Regina olaylarından sonra Başbakan Justin Trudeau özür dilemek ve aynı zamanda yaşanan trajedilerin etkisini dindirmek için devlet desteği vermek amacıyla 30 Eylül’ü ‘’Milli Doğruluk ve Uzlaşma Günü’’ ilan etti. Bununla birlikte Federal Hükümet’in yatılı okulların süregelen etkilerine yanıt vermek amacıyla direkt irtibat hattı kuruldu ve bu toplumun bu etkilerden kurtulmasına yardımcı olmak için yapılacak girişimler ve yatırımlar için yaklaşık 320 milyon Kanada doları tutarında ek destek duyuruldu. Geçmişle yüzleşmek kolay değil ve bana kalırsa atılan her adım küçük dahi olsa çok kıymetli. Bu sebepten Federal Hükümet’ten bu konuda yapılan her açıklama toplumun kendisini şeffaflıkla eleştirmesine yardımcı oluyor. Milli Doğruluk ve Uzlaşma Günü aynı zamanda ‘’Turuncu Tişört Günü’’ olarak da geçiyor. 1967 doğumlu Phyllis Jack Webstad bir Kanada Yerlisi ve yatılı okul mağduru. Tecrübeleri ve yerli halkın uğradığı ayrımcılıklar üzerine birçok kitabı bulunan Phyllis, 6 yaşında iken ailesinden koparılmış ve yatılı okula verilmiş. Okulun ilk gününde büyükannesinin yeni aldığı turuncu tişört dahil tüm kıyafetleri çıkarılıp çırılçıplak soyulan Phyllis’in travması ve yaşadıklarından yola çıkarak bu anma gününde turuncu renk tişört giymek bir sembol olmuş durumda. Bu sene 30 Eylül’de Toronto sokaklarında nereye baksam turuncu bir kıyafet veya aksesuar takmış Kanadalılar gördüm. Fakat asıl önemli olan turuncunun sembolizminden çok yarattığı etki ve farkındalık. Toplumda gerçekten bu konuda travma var, herhangi bir dükkân veya kafeye girip yaptığım sohbetlerde bu konuların öylesine konuşulmadığını, aksine samimi bir üzüntü yarattığını gözlemledim. KANADA’NIN ACI TARİHİNDEN TÜRKİYE’YE NOTLAR Kutuplaştırma siyasetinin toplumlar üzerindeki sosyo-psikolojik etkileri çok büyük. Bir kişinin yaşadığı travma tüm toplumları etkileyebilecek bir güce sahip. Toplumsal acılar üzerinden yüzlerce yıllar geçse dahi toplumları bağlayan, ortak amaçta buluşturan ve en küçük anımsamada toplumda yara açan konular. Türkiye’nin tarihinde 6-7 Eylül gibi önemli acılar ve bugün bile görülen izler var. Bugünün AKP siyasetinde benimsenen ayrıştırma, biz ve onlar üslubu, kutuplaştırma siyasetinin tehlikesi, mevcut olan her sistem için çok kritik. Ayrıştırmanın, farklılaşmanın meşrulaştırıldığı bir toplumun göz yumabileceği trajediler geleceği daha da karanlık kılıyor. Kutuplaştırma siyaseti bireysel duygulardan beslenerek büyüdüğü için manipülasyondan beslenen iktidarların devamlılığı yalan siyaseti ile gerçek ötesi (post-truth) temellere dayanmaya başlıyor. Bu sebeple günümüzde de popülist yönetimler, anti-demokratik davranışlarını meşrulaştırmak adına en bireysel ve en güçlü silah olan kutuplaştırmayı kullanıyor. Toplumsal huzur için kutuplaştırma siyasetinin ve popülist söylemlerin farkında, manipülasyona kapalı, şeffaf bilgi erişiminin olduğu ve yalan siyasetine hoşgörü gösterilmediği, muhalefetin bu konuda bekçi (gatekeeper) olduğu bir parlamenter sistem gerekiyor.
Kanada’nın acı tarihi ve günümüzde izleri
Kutuplaştırmanın, ırkçılığın acı yüzü Kanada’ya yabancı değil. Genelde Amerika Birleşik Devletleri ile özdeşleştirilen yerli halkın gerek politik gerekse biyolojik yollarla soykırıma uğradığı gerçeği Kanada’nın tarihinde de kara bir leke.
Geçtiğimiz ay Kanada’da daha önce takvimlerde yer almayan yeni bir resmi anma günü hayatlara girdi. Bu sene 30 Eylül’de Başbakan Justin Trudeau ve önde gelen politik isimlerin katılımıyla ilk anma töreni gerçekleştirilen “National Day for Truth and Reconciliation’’ yani “Milli Doğruluk ve Uzlaşma Günü’’nün tarihsel izleri bu kuzey ülkesinin canını hala derinden yakmaya devam ediyor.
Kutuplaştırmanın, ırkçılığın acı yüzü Kanada’ya yabancı değil. Genelde Amerika Birleşik Devletleri ile özdeşleştirilen yerli halkın gerek politik gerekse biyolojik yollarla soykırıma uğradığı gerçeği Kanada’nın tarihinde de kara bir leke. Üstelik Kanada topraklarında üç farklı aborjin halk yaşıyor ve bu üç halkın da geçmişinde ‘’beyaz adamın” yarattığı acı dolu bir tarih var.
KANADA’DA YAŞAYAN ABORJİN HALKLAR
Kanada topraklarının gerçek sahibi sadece “Yerliler’’ (Indians, First Nations veya Türkçede Kızılderili olarak geçen) değil, burası aynı zamanda “İnuit” (topluluğun kullanılmasını tercih etmediği fakat Türkiye’de yaygın olarak Eskimo ismiyle bilinen halk) ve “Métis” halklarının da toprakları. Kanada Federal Hükümeti’nin 2016 verilerine göre Kanada’da 1.67 milyondan fazla insan kendini “aborjin’’ yani “yerli halk üyesi” olarak tanımlıyor. Kanada nüfusunun 38 milyon olduğu düşünüldüğünde aborjinlerin oranı %5’e yakın.
Kanada Federal Hükümeti sadece bu üç topluluğu aborjin olarak tanımlıyor. 630’dan fazla topluluğun, 50’den fazla millet ve dilin oluşturduğu Yerliler, Kuzey Buz Denizi (Arctic) bölgesinde yaşayan neredeyse 65 bin kişilik nüfusu ile İnuitler ve 588 bin civarındaki nüfusu ile Yerliler ile Avrupa’lı atalardan gelen melez halk Métisler. Bu üç topluluğun da zaman içinde kazanılmış ayrıcalıklı hakları, Federal Hükümet’in kendilerine düzenlediği programları ve fonları var.
Fakat bu hak ve programların artılardan çok eksileri olduğu bir gerçek. Bazı haklar ise ‘’hak’’ görünümünde olmasına rağmen aslında aborjinleri sınırlandıran ve Avro-Kanada toplumuyla kutuplaştıran uygulamalar. Toplum yapısında, aborjinlerin hiyerarşik olarak bugün dahi ‘’beyaz adamın’’ altındaki konumları, sosyal, siyasi ve eğitim perspektiflerinde negatif sonuçlara ve ezilmelere sebep oluyor.
1876 YERLİ YASASI (INDİAN ACT)
Kanada’da Federal Hükümetin 1876’da çıkardığı ve günümüzde bile etkilerini gördüğümüz ‘’Yerli Yasası’’ var. Bu yasanın temel amaçları arasında Federal Hükümetin ‘’yerli’’ tanımını ortaya koymak istemesi, Yerli toplulukları kontrol altında tutma amacı ve ‘’rezerv’’ adı verilen Yerlilerin yaşadığı toprakları yönetme amacı. Bu amaçları hayata geçirmek için en önemli araç asimilasyon.
Yerli Halk’ın çoğunlukla yaşadığı ‘’rezerv’’ (reserve) adı verilen özel bölgeler var. Rezerv bölgeleri Federal Hükümet’in Yerlilerin kullanımına ayırdığı ve vergilendirmenin olmadığı veya vergilerin asgari seviyede tutulduğu topraklardan oluşuyor.
İlk bakışta aborjinlere verilmiş bir hak veya ayrıcalık gibi görünen rezerv sistemi esasen Yerlilerin aleyhine işliyor. Yerlilere toprak sahipliği verilmiyor, toprak yine Kanada Federal Hükümeti’ne ait olup Yerlilere sadece orada yaşama hakkı sunuluyor ve vergilendirilmiyorlar. Fakat işin acı kısmı bu bölgelerin verimsiz ve değersiz yerlerden seçilmiş olmaları. Rezerv bölgelerinde devlet hizmetinin etkin olarak ulaşmamasından dolayı aborjinlerin ekonomik ve eğitim seviyesinin düşük olması ve toplumun kalitesizleşmesi söz konusu. Dolayısıyla bu bölgelerde suç oranının artması ve bölgelerde yaşayan Yerlilere karşı sınıfsal ayrımın, sosyal adaletsizliğin ve kutuplaştırmanın günümüz Kanada’sında azalmadığını gözlemleyebiliyoruz.
Yerli Yasası İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1951 yılında revize edilmiş. Bunun ana sebebi savaş sonrasında toplumun yaşadığı bir öze dönüş, kendine bakış ile toplumu tamir etme isteği. Yapılan revizyonlar aborjin toplumlarca kabul görmeyince Federal Hükümetin ilk defa 1951 yılında Yerliler ile masaya oturması önem taşıyor. Yerli Yasası neredeyse 100 yıldır etkin olduğundan değişim kolay ve hızlı olamamış. Sıklıkla revizyona giden Yerli Yasası’na en son 2017 yılında iyileştirmeler yapılmış. Bu sebeple bugün bile bu konuda tartışmalar ve siyasi kutuplaştırmalar söz konusu.
ASİMİLASYON VE KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİ TARİHİ
Kanada topraklarında beyaz adamın Avrupa’dan gelişi ile aborjinlere yapılan gerek yayılma politikası sonucunda siyasi soykırım, gerekse Avrupa’dan taşınan virüs ve mikroplarla sebep olunan biyolojik katliam ile el ele yürüyen kutuplaştırma siyaseti tarihte çok önemli bir yer tutuyor.
Özellikle 1800’lerde aktif olarak başlayan asimilasyon ve kutuplaştırma siyasetinde fatura en çok çocuklara kesilmiş. Genelde Hristiyan kiliselerin bünyesinde açılan ‘’dinsiz ve barbar toplumları (!)’’ din ile tanıştırmak ve doğru yolu (!) göstermek amacıyla Yerli ailelerin çocuklarının kimi zaman bir daha asla kavuşmamak üzere ailelerinden koparılarak gönderildikleri Kanadalı Yerli Yatılı Okulları (Canadian Indian Residential Schools) asimilasyonun en önemli kurumlarından.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
Bursa Adliyesi'ndeki silahlı saldırıda yaralanan jandarma şehit oldu
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Beykoz'da bir polis, 86 yaşındaki ünlü mimarı silahla yaraladı