Kâğıt toplayıcısı çocuğun yarım kalan uykusu
Okul bahçesi kalabalık, boyları benim kadar olan çocukların sırtında çantalar var. O çantalar bizde olsa satardı babam, para kazanırdık. Okulda çanta ne işe yarar ki? Bir taraftan yürüyüp bir taraftan kafamdaki soruların cevabını arıyorum.
Sokaktayım, üstü açık arabam da var. Arabamın direksiyonu bildiğiniz gibi yuvarlak da değil bisikletlerdeki gibi tutup harekete geçirdiğim yeri demirden çekiyorum da gidiyor başka bir şeye ihtiyacı da yok. Ben durduğumda arabam da duruverir. Görüş açımı engelleyecek hiçbir aksesuarı da yok gayet konforlu bir araç anlayacağınız. Benim dedimse babamın arabasına sahip çıktığımdan çünkü bu arabayı en az babam kadar kullanıyorum. Gün ışığı çıkarken kendimi bulduğum sokaklardaki yeni başlayan insan trafiğine eklenen araç trafiğindeki arabalara hiç benzemeyen arabamdan bakıyorum insanların koşuşturmalarına nereye varacaklarda bu kadar telaşlılar diye soruyorum kendime de cevabını veremiyorum. Babam Veli’de de bu telaşı görüyorum ama bu telaşın nedenini soramıyorum. En iyisi bu sorumun yanıtını kendim bulmaya çalışayım.
Bizim arabamızın bir farkı da arkasına sığdırdıklarında gizli. Çöp konteynırlarının içerisine baktığımda gözlerimdeki seçicilik devreye giriyor. İlk gözüme çarpan kartonlar olsa da plastik şişeler ve kâğıtlar da arabamın arkasındaki yerini alacak malzemelerdendir. Havanın aydınlığı artıkça insanların telaşı da sokaklarda azalıyor. Babam Veli’nin telaşı ise sürmekte onun gözlerinin aradığı da benim aradıklarımdan farksız olmadığından bulduklarını arabamızın arkasına koyup yolumuza devam ediyoruz. Arkadaşlarımı görmeye başladığımda onların telaşının benimkine benzemediği belli oluyor. Nereden belli oluyor derseniz bu saate kadar evlerinde olmaları sizce de önemli bir gösterge değil mi?
Yan apartmanda oturan Kaan’ı içerisine bir sürü şey sığabilecek uzunca bir arabaya binerken görüyorum. İçerisinde başka çocuklar da var. Kaan sırtında çantası ile hızlıca biniyor arabaya çantasının ve içerisindekilerin bizim arabanın arkasında olması gerekmez mi? Kaan nereye gidiyor ki?
Bir akşam babam ve annem konuşurken duyduğum bir bilgiyi aktarayım sizlere. Kaan’ın babasının mobilya üreten bir atölyesi varmış. O halde Kaan’ın babasının yanında yani işyerinde olması gerekmez mi? Mobilyaları kimler üretiyor da Kaan’ın sırtında çanta var? Kafamdaki sorular artarken cevaplarını yine kendim arayıp bulacağım sanırım.
Mahallemde bulunan okulun önünden geçerken Kaan’ın bindiği uzun arabaların arka arkaya dizilmiş olduklarını görüyorum. Arabadan inenler doğruca okulun giriş kapısından içeriye giriyorlar. Okulun bahçesi çok kalabalık boyları benim kadar olan çocukların hepsinin sırtında çantalar var. O çantalar ve içerisindekilerin bizim arabamızın arkasında olsa onları satar babam, bizde para kazanırız. Okulda çanta ne işe yarar ki? Sokaklarda bir taraftan yürüyüp bir taraftan kafamdaki soruların cevabını arıyorum. O okulun kapısı bana hiç açılmadı. Bana yabancı gelen o kalabalık içerisinde çocukların olması gerekip gerekmediğini de bilmiyorum.
Bilmediklerimi öğretecek birilerini arayacağım ama babam, annem ve üç kardeşim dışında kimsem yok ki. Zamanımın büyük bir kısmını babam ile geçiriyorum. Babamda sanırım benim gibi kendi kendisine sorular soruyor. Benimle akşama kadar üç beş kelam dışında konuşmaz. Akşamları arabamızı boşalttığımız yerdeki tahminim babam yaşındaki kişilerle de ben konuşmuyorum. İnsanların sorularının cevabı yalnız insanlarda olmasa gerek. Diğer çocukların çantasının içerisinde bulunanların benim sorularıma cevabı vardır belki de.
Sabahtan bu yana sorduğum soruların büyük kısmı yanıtsız kalsa da gün ışığı ömrünü tüketmek üzere babamın da benimde ayak tabanlarımızda bir ağrı oluşmuş durumda, yine araç trafiğinin yanına insan trafiği de eklenmişti, sabah erkenden oluşan telaşı andıran bu görüntü yine bir yerlere varışın telaşıydı. Arabamızın arkası dolmak üzere bizdeki telaşta devam ediyor.
Sabahki telaşın sonucunda varılacak yeri anlamadım ama akşamki varılacak yeri anladım. Çünkü bende o kalabalıktan birisi olarak yorgunum kalabalığın ulaşmaya çalıştığı yere yani eve gelip oturmak istiyorum. Bendeki bu isteği teşvik eden arabamın gün içerisinde aldığı yük ile ağırlaşmasıyla beraber direksiyonundan çekerken ki oluşan zorluk vücudumda ağrılara neden olmaya başladı.
Eve geldiğimizde gün içerisinde bende oluşan yükün tamamını kanepeye bıraktım. Evimizde benim dışımda üç kardeşim daha var. Yaşlarının benden küçük olmalarından dolayı akşama kadar annemle birlikteler. Ben giderken de geri eve döndüğümde de ışıklar hep açıktır. Annem yemeği hazırladığında kanepeden sevinçli bir ses duyarım. Kaanların evindeki kanepede böyle tepkiler veriyor mu? Yükümü ondan alıp yerde kurulan sofraya bırakırım.. Annemin yaptığı yemek öyle hızlıca tükenmez. Kaşığı tabağa götürdüğümde içerisine dolan yemek suya benziyor ama sıcak hızlıca ağzına götürdüğünde içerisi bir yangın yerine dönüşüyor. Söndürmek için bir bardak suya ihtiyaç duyuyorum. Karnım doyunca üzerimde hissettiğim yük taşınamaz hale geliyor. Annem yatağımı serince tek isteğim o yatakla bedenimi buluşturmak oluyor.
Vücudumun yorganın altına girmesiyle birlikte gözlerim hemen kapanıyor. Babamın beni uyandırmak için seslendiğinde uykumda olanlar canlılığını koruyordu. Sokaktayken kendime sorduğum sorularla birlikte okul önündeki kalabalık, sokaktaki telaşlı insanlar gözümün önüne geldi. Ben birazdan bunları arabamla birlikte sokaklarda karton toplarken hepsini yeniden göreceğim.